Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '08

 
Kategori
Eğitim
 

Meslek seçimi ve geleceğe ket vurmak

Meslek seçimi ve geleceğe ket vurmak
 

Alıntı: eğitim.milliyet.com.tr


Meslek, bir insanın, hayatını kazanabilmek için, bilgi ve becerilere dayalı faaliyetler bütünüdür. ‘Hayatını kazanma’ kavramının iki ayrı anlamı vardır; maddi ve manevi.

Günümüz hayatı ve koşulları, sosyal kurallar, toplumun belirlediği seçenekler, ortaya çıkan akımlar ve bunların etkisiyle beliren kavramlar mesleğe bakış açısını zaman zaman tek boyuta indirebilmektedir. Bazen maddi boyutunu öne çıkarırken bazense manevi boyutu ön planda algılanabilmektedir. Bunu belirleyen ise kişinin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullar olmaktadır.

Abraham Maslow’un ortaya koyduğu ‘İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ kuramına göre insanın kendini gerçekleştirebilmesi için, yani her boyutta ‘doyum’a ulaşabilmesi için 6 basamağı yeteri kadar yaşaması gerekmektedir. Bu basamakları en altından başlamak üzere şu şekilde sıralayabiliriz:


1) Fizyolojik İhtiyaçlar (açlık, susuzluk, uykusuzluk, cinsel ihtiyaçlar)

2) Emniyet ve Güven İhtiyacı

3) Ait Olma ve Sevgi İhtiyacı

4) Kabul Görme (statü ve saygınlık) ihtiyacı

5) Kendini Anlama, Yeteneklerini Geliştirme İhtiyacı

6) Estetik ihtiyaçlar

İşte bütün bu basamaklarda yeterince doyuma ulaşan birey kendini gerçekleştirebilmektedir. Aksi durumda mutsuzluk kaçınılmaz olacaktır.

Bunlar göz önüne alınınca, maddi duruma çok da iyi olmayan bir bireyin daha alt basamaklardaki ihtiyaçlarını giderebilmek için ‘hayatını kazanma’ kavramının ‘manevi’ anlamını arka planda tutmak zorunda kalacaktır. Buna karşın kendini anlayan ve çevre tarafından az da olsa kabul gören bir insanın ‘maddi’ anlama daha az önem vermesi oldukça normaldir.

Tabi ki sorun olan kısım çözüme muhtaçtır, kendini gerçekleştirebilme yolunda maddi sorunlarından dolayı kendine ‘ket’ vurmak zorunda kalan kişi ‘ihtiyaçlar hiyerarşisinin’ belirli basamağında kalacaktır. Buna karşın her türlü ihtiyacının karşılandığı veya kendi hayatını kurduğu düşünülen bir insanın hayattaki en büyük isteğinin ‘öğretmen’, ‘pilot’, ‘ressam’ vb. olmak istediği görülebilmektedir.

Eğitimin en temel hedefi, kişiye kendini gerçekleştirme yolunda her türlü olanağı sunmak ve bu yolda kişiyi, kişinin ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda yöneltmek olmalıdır.

Hepimiz geriye bakınca görüyoruz ki yıllarca eğitim hayatımızı sürdürmüşüz, sürdürüyoruz. Sonra bulunduğumuz duruma veya geleceğe bakınca görüyoruz ki tek hedefimiz bir meslek kazanmakmış. Uyutulmuşuz senelerce; bilgi önemlidir diye. Tabi ki uyutulmuşuz düşüncesinde değilim ama tek hedefimiz bir meslek sahibi olmakmış. Evet, meslek, insan hayatında bu kadar önemliymiş. Zaten, emekli olduğu ve hayatın güzelliğini çok öncelerde anladığı halde, kişinin çalışma hayatından uzaklaşmak istemediğini görmek bunun en açık sonucuymuş.

Kişisel olarak bakıyorum da, böyle bir yolda hiçbir eğitimcim karşıma geçip ‘meslek’ önemlidir dememiş. Tabi ki bunun farkındaydım fakat ergenlik döneminden yeni çıkmış, sosyalleşme yolunda ilk adımlarımı atarken, karşıma çıkarılan/konan ÖSS kavramı kendimi anlama yolunda en büyük engelim olmuş. Tek hedefim belirlenmiş: Kazanmak!

Ne diyordum? Hatırladım; rehberlik… Bu kavram benimle karşı karşıya hiç gelmemiş, yoluma hiç çıkmamış. Herhangi bir yerde, bir yolda karşıma çıkıp çelmeyi takmamış, düşmemişim. Hal böyle olunca da kendimin aksını görebileceğim su birikintisiyle yüzyüze gelmemişim. Nerede yaşamak istermişim, ne ile uğraşmak istermişim, en büyük idealim neymiş, en büyük yeteneğim neymiş, ya da böyle şeyler bende hiç mi yokmuş, sorulmamış? Tek hatırladığım bir ofisim olsaymış, şöyle dayalı döşeli; çok mutlu olurmuşum…

Şimdi bakıyorum, üniversitenin son sınıfındayım ve çok yakında diplomam olacak. Başka diploma alma heveslisi olmadığıma göre bu son diplomam olacak. Ne işe mi yarayacak? Fizik Öğretmeni olmam için gerekli bir belgeymiş.

Geriye bakıp idealimin ne olduğunu bilemeyince, bulunduğum yola adapte etmişim kendimi. Maslow’un basamaklarından birini yarım yamalak bırakmışım. Mutlu muyum şimdi? Evet, sanırım. Ama bir de ofisim olsaymış, belki olur ileride…

Bu arada bir hedef daha dayatılmış önüme ve yine aynı: Kazanmak! KPSS’yi…

Şimdi arada bir stajyer de olsa, öğretmenlik sıfatını boynuma asıp öğrenciler arasında bulunuyorum ve görüyorum ki her birinin bir hedefi var, ama kendisine uygun mu? Gizil güçlerini kullanabileceği bir hedef mi, yoksa gelecekte kendini adapte etmek zorunda kalacağı bir hedef mi? Bilemiyorum. Biliyorum ki, yüzlerce öğrencinin en önemli ihtiyacı, kendi ilgileri doğrultusunda yöneltilmek. Ama, o yüzlerce öğrenciye yardım edebilecek uzman kişi her okulda var mı? Ya da yeterli mi? Benim bildiğim en fazla 2-3 tane. Peki en az dörtyüz öğrencinin bulunduğu bir okulda kaç rehber öğretmene ihtiyaç vardır?

Meslek kavramının önemi üzerinde herkes hem fikir ise sormak da yine bize düşer: Neden? Bunun önemi yıllardır bilinmesine rağmen, daha mutlu bireyler yetiştirebilmek yolunda neden önlemler alınmıyor? Alınıyorsa da, neden bu kadar yavaş? Neden öğrencileri kendilerine ‘ket’ vurmak zorunda bırakıyoruz? Hem de onların farkında olmadan.

Neden her seferinde, kişinin önüne bir hedef dayatıyoruz. Yetmiyormuş gibi bir de, ah! Bu güzel değilmiş başka bir dayatma koyalım diye değiştiriyoruz.

ÖSS, OKS değişiyormuş, ne diyelim hayırlı olsun.

 
Toplam blog
: 70
: 1093
Kayıt tarihi
: 27.01.08
 
 

Çok da eskilerde olmayan bir tarihte doğdu. Kulağına ismini fısıldadılar: İsmail. İsmini büyüyünc..