Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '20

 
Kategori
Eğitim
 

MESLEKİ EĞİTİME DAİR

 

Mesleki teknik eğitim denince nedense bizde akla karmaşa, kargaşa gelir. Plansız açılan okullar planlı büyüyen işsizliğe ilaç olmaktan uzaktır.

Okullarımızın mutlaka üretimin içinde yerli ve milli üretimin bir parçası olmak üzere tanımlanması şarttır. Ancak dengesiz şehirleşme, tarımdan turizme her alanda yaşanan kargaşa ve kayıt dışılık halen çözümsüz bir sorun olarak dururken, açılan birçok okul makine parkı yetersiz bir şekilde atıl dururken diğer yandan ihtiyacı olan yerlerde ise donanım eksikliği büyük bir sorun olarak göze çarpar.

Her okula her bölüm ve atölyenin açılması yerine teorik ve pratik eğitim yapan okulların ayrılması ve her dalda uzmanlaşan uzman eğitimcilerin sürekli eğitim merkezlerinde çalışmaları ile nitelikli pratik becerilerin öğrenciler kazandırılmasını ve nitelikleri artan öğrencinin iş piyasasında iş bulmasını kolaylaştıracaktır.

İyi niyetle yapılan çalışmaların devlet iradesi ve milli sanayiciler yetiştirilmeden bir sonuca ulaşması hayaldir. Bunun için sanayileşmeden milli adımlar atılması elzemken, kendisini milletçilik ölçütlerine göre milliyetçi sayanların bu konuda ne tür hedefleri olduğunun bilinmezliği bir yana Türkiye’de gerçekte Atatürk’ten sonra yerli-milli sanayileşme imkânı, ortamı yaratan iktidarların yönetime asla gelememiş olmalarının da bunda payı olduğu bilinmelidir. Milli sanayileşme hedefleri olmayan bir ülkenin millileşme, geliştirme gibi bir hayallerinin de olması beklenemez. Türkiye’de büyük ölçekli işletmelerin neredeyse tamamının yurtdışı kuruluşlarla ortaklıkları her ne kadar yönetim merkezleri Türkiye olsa da Türkiye ile ilgili sınırsız hayallerinin olması beklenemez. Hâlihazırda piyasalarda olan şudur; bir işletme yeteri kadar büyüdükten sonra yabancı bir sermaye kuruluşu tarafından yutulduğunda bu Türkiye’deki akl-ı evvellerce alkışlanır bir tutumdur. Hatta yabancı bir sanayi kuruluşunun Türkiye’de doğan bir kuruluşu yutması ve marka haklarını satın alması rakip hale gelmeden onu ortadan kaldırmasından ibaret bir hamle olduğu nedense ne basında, ne de ciddi olarak ülkede sivil toplum örgütlerinde dile getirilmez. Geçmişte büyük bir anlaşma olarak sunulan ve havai fişeklerle kutlana “Gümrük Birliği” anlaşmasından yıllar sonra yerleşik sanayi odaları bu anlaşmadan ötürü yüz milyar dolara yakın Türkiye’nin zararı olduğunu açıkladılar. Ne yazık ki Türkiye’de siyasilerin yenilgileri muzaffer edasıyla halka tanıtmaları gibi bir başarıları vardır ve bunda yabancı sermayenin güdümünde ve etkisinde olan basının büyük etkisi olduğunu zamanla açıklanan istihbarat raporlarından, yine söz konusu ülkeler açıkladıklarında yani söz konusu bilgi değer taşımaz hale geldikten sonra öğrenebiliyoruz ki o zaman da iş işten geçmiş oluyor.

Bir ülke petrolüyle, silah sanayisiyle ayakta durabilir. Ancak ticarette de var olabilmesi dünya pazarından aldığı kadar olmasa da sattığı, dünyaca bilinen markalarının olması o ülkenin sağlam temeller üzerinde oturan bir devlet düzeni inşa etmesinde en önemli rollerden birini oynar. Bugün Rusya önemli bir ülkedir ama dünya pazarında gaz, petrol ve silahtan başka dolaşan başka bir ürünü yoktur. Silah bir derece başarı getirse de diğer ticaret ve sanayi unsurlarıyla desteklenmeyen bir düzenin eksiği fazlasından fazladır.

O halde ne yapmalıyız? Öncelikle milli bir sanayi inşa etmeden sağlıklı bir mesleki teknik eğitim kurmak, bir parçası eksik bir resim olarak karşımızda durur ki; bu eksiklik de, ahengin bozukluğu her durumda bir şekilde dikkatle bakan gözlere sırıtır. Öte yandan meslek standartları dış baskılar sonucu sürekli değişmektedir ve eğimler içinde en dinamik olanı mesleki eğitimdir ve piyasada dün geçerli bilgiler bugün artık eskimiş, mazide kalmış “dün dündür” düsturunun en geçerli olduğu alan olma kapasitesindedir.

Mesleki teknik eğitimde sorun olarak yaşanan en önemli sorunlardan biri de elli yıldan fazladır dini eğitim veren ve ülkemizdeki muhafazakâr kesimin tercih ettiği İmam Hatip Okulları meselesi vardır. “28 Şubat” sürecinde tüm meslek okulları ciddi kayıplara uğramış, sonrasında iktidardaki yaşanan değişim İmam Hatiplerin yıldızını parlatırken, “Meslek Liseleri” düştüğü yerden hala kalkamamıştır! Mesleki Teknik Eğitim için hala yapılabilecek birçok şey vardır.

(1)

Mesleki Teknik Eğitim Geliştirme üst kurulu kurulmalıdır. Bu kurulun içinde akademisyenler, meslek odalarından temsilciler bulunmalıdır. Kurulların talihi bizde genellikle torpillilere iş bulma kurumu mahiyetindedir ki, böyle bir kurul Mesleki Teknik Eğitime yarardan çok zarar getirir. Neticede umut olanların hayal kırıklığı olması, kuruldan beklentileri olanların inançlarını daha da kaybetmelerine sebeptir.

(2)

Kaynakların efektif kullanılması için her okulun her işi yapmaktan ziyade alanında uzmanlaşması gerekir. Tam zamanlı hatta halkın geri kalanlarının da eğitim alabileceği mesleki eğitim okulları çok amaçlı olarak kullanılmalı, hiçbir vatandaş mesleksiz kalmamalıdır.

(3)

Mesleklerin iade itibarlarının yapılması acilen şarttır. Birçok meslek dalı ve zanaat günümüzde kafası çalışmayanların, tembellerin yapacakları işler olarak lanse edilmekte ve mesleklerin düşen itibarlarından ötürü özsaygısı düşürülen kişilerin yaptığı mesleki meşgaleler ne yazık ki meslekler konusunda yetenekli olabilecek kişiler en başından elenmektedir.

(4)

Meslek seçimlerinde ihtiyaç fazlası öğrencilerin boşta kalacağını, kaldığını her yıl işsiz sınıfına eklenen yüzbinlerce üniversite öğrencisinden biliyoruz. Planlamalarda arz ve talep arasında denge oluşturulması, elzemdir, gereklidir.

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..