Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '13

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Mesleki ve insani tükenmişlik sendromu

Mesleki ve insani tükenmişlik sendromu
 

Tüjenmişlik sendromu


Yaptığı işten mesleki anlamda tatmin olamayan, İçinde bulunduğu şartlarda yararlı bir iş yaptığına ve hatta mevcut şartlar içerisinde ilerde de yapabileceğine inanmayan, Moral motivasyonu yerlerde sürünen, hayata dair umutları sönmüş, İşleyen sisteme olan inancı kaybolmuş, Psikolojik durumu, işini artık sadece ekonomik zorunluluklar nedeniyle ya da sosyal konumunu muhafaza etmek endişesiyle yapmak durumuna kadar gerilemiş, onu insan yapan özellikleri örselenmiş; duygusuz, soğuk, heyecansız, mekanik bir varlık olmuş, Empati yapmaktan uzaklaşmış, insanlarla her türlü alışverişi azalmış, toplumla bağları kopmuş, sosyal hayatın dışına savrulmuş bir insan ve meslek erbabı.

Mesleki tükenmişlik “kişinin mesleğinin özgün anlam ve amacından kopması, hizmet götürdüğü insanlarla (veya neyse) artık eskisi gibi ilgilenemiyor olması ya da aşırı stres ve doyumsuzluk içerisinde psikolojik olarak işinden uzaklaşması” olarak tanımlanmaktadır. Psikolojik ve fiziksel olarak uzun süreli yoğun iş stresi ve aşırı yük sonucunda gelişen tükenme halidir ve stresle baş edilememesinin bir sonucudur.Maslach tükenmişliği “profesyonel bir kişinin mesleğinin özgün anlamı ve amacından kopması, hizmet verdiği insanlar ile artık gerçekten ilgilenmiyor olması” olarak tanımlanmıştır. Temel özellikleri; enerji kaybı, motivasyon eksikliği, sosyal geri çekilme, duyarsızlaşma, kişisel beceri ve performansta azalmadır.

Mesleki tükenmişlik sendromunun oluşmasında etkili faktörler, rol çatışmaları, rol belirsizlikleri, aşırı iş yükü, dinlenme zamanlarının azlığı, denetim yetersizliği, çalışanın işi üzerinde kontrol yetkisinin olmaması, sosyal ve aile desteğinin yetersizliği olarak bildirilmektedir.

Yapılan araştırmalar tükenmenin kişide ilgisizlik, halsizlik, kronik yorgunluk gibi zaman zaman normal insanlarda da görülebilen basit durumlardan ağır depresif bozukluklara; işe gitmeme, yapılan işten zevk alamama, kaytarma gibi hallerden verilen hizmetin niteliğinin ve niceliğinin düşmesine; anlayış ve hoşgörü eksikliğinden gerilimli, tartışmacı, dengesiz, alışılmamış yeni kimliklere (kişilik bozukluğu); alkol-sigara bağımlılığından psikosomatik hastalıklara (sedef hastalığı, alerjik hastalıklar, mide ülseri, bağırsak problemleri, kas krampları, nörötik ağrılar, gerilim baş ağrıları, psödötümörler vb); sabırsızlık, bir an önce işin bitmesini istemek gibi duygu ya da içsel dürtülerden baş ağrılarıyla dolu mutsuz, huzursuz ve de umutsuz bir hayat süreçlerine kadar pek çok olumsuzluğa sebep olduğunu ortaya koymaktadır.

Sonuçta; işinden soğuyan, canlılığını yitiren, çalışma şevki kırılan, yaptığı işten keyif almayan dolayısıyla daha çoğunu, daha iyisini yapmak ya da kendini yenilemek için çaba gösteremeyen bu tükenmiş kişi mesleğine dair misyonunu kaybetmektedir. Bu duruma gelen meslek erbabının günlük aktivitesi de “sekiz-beş mesaisi, salla başını al maaşını” anlayışı içinde, “o ne yaptı bu ne giydi gibi” dedikodularla ya da “maç sohbetleriyle, borsa-at yarışı oynamalarla” dolu bir sürece dönüşmektedir.

Türkiye Psikiyatri Derneği Ruh Sağlığı ve Medya Çalışma Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya, “tükenmiş” bireylerin bulunduğu ortamlarda, bu sürecin diğerlerini de etkileyebildiğini ve onların da tükenmişlik yaşamalarını kolaylaştırdığını ifade etmekte olup, yapılan çalışmalara göre tükenmişliğin, sağlık çalışanlarında diğer meslek gruplarına göre daha fazla olduğunu, ancak bunun her meslek grubunda görülebileceğini belirten Kaya; “Tükenmişlik, duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve azalmış başarı duygusu olmak üzere üç ayrı biçimde yaşanabilir. Bu değişiklikler işe bağlı tutum ve davranışlarda değişikliklerle kendini gösterebilir. Tükenmişliğin temel özellikleri enerji kaybı, motivasyon eksikliği, diğerlerine karşı negatif tutum ve aktif olarak geri çekilmeyi içerir. Bunun yanı sıra fiziksel tükenme, kronik yorgunluk, çaresizlik, ümitsizlik, negatif bir kendilik algısı, duygusal ve zihinsel tükenme de tükenmişliğin göstergelerindendir.”

Ülkemizde “mesleki tükenmişlik sendromu” olarak geçen ve İngilizcesi ise “burnout” olan bu hastalık 1970 yılında psikolog Herbert Freudenberg tarafından ABD'de keşfedilmiştir. Depresyonla çok benzer özelliklere sahip olan bu modern çağ hastalığıyla ilgili hala bilinmeyen pek çok şey var. Net bir tanımı olmaması şaşırtıcı olan bu hastalığın tam olarak bilinmemesi, yaygınlığı ve tedavisi gibi sorulara da cevap bulunmasını güçleştirmektedir. Şaşırtıcı gelebilir belki ama mesleki tükenmişlik sendromu daha çok işini seven insanlarda görülmekte, mükemmeliyetçi bir karaktere sahip olan bu insanlar, işe yeni başladıklarında çok heyecanlıdırlar ve diğer çalışanlardan daha fazla çaba göstermektedirler.

Almanya'da yapılan araştırmalar, mesleki tükenmişlik sendromuyla ilgili 3 tespitte bulunulmaktadır. Bunlardan en önemlisi “yorgunluk”; Bitkinlik, yorgunluk ve tükenmişlik insanların hayattan kopuk yaşamasına ve sürekli üzerlerinde bir baskı hissetmesine neden olmaktadır. Bir sonraki tespit olarak “kinizm” gösterilmekte, negatif bir bakış açısını ifade eden kinizmde insanlar iyiliğe olan inançlarını yitirmişlerdir ve her şeyin çıkar ilişkisi içerisinde yapıldığını düşünmektedirler. Son olarak mesleki tükenmişliğe neden olarak gösterilen etmen ise “başarısızlık”tır. Aslında İngilizcesi "inefficacy" olarak geçen bu terimi, ortalama kapasitede azalma, performans eksikliği, bir şeyleri becerememe durumu olarak tanımlanırsa daha doğru bir ifade olur. Tecrübesizlik, bazı becerilerden yoksun olma, motivasyon eksikliği gibi sebeplerden ortaya çıkan “inefficancy”, sonuç olarak mesleki tükenmişliğe yol açmaktadır.

OMÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice Özyıldız Güz, tükenmişlik sendromunun, insanların işleri nedeniyle kurdukları ilişkilerin kötüye gitmesiyle ortaya çıkan sorunlarla ilgili bir durum olduğunu belirterek, tükenen bireyin kronikleşmiş yorgunluk yaşadığını, işinden soğuduğunu, kendi kabuğuna çekilerek, artan bir şekilde işinde yetersiz olduğunu hissettiğini ifade eden Güz,“Zaman içerisinde yoğunlaşan rekabet koşulları ve gelişen teknolojinin çalışma şartları üzerindeki olumsuz etkisiyle tükenmişlik sendromu, günümüz iş dünyası için önemli bir sorun haline gelmiştir. Duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı olmak üzere üç temel boyuttan oluşmaktadır. Bu boyutlar tükenmişliği yaşayan bireyin hayatında gerçekleşen değişimleri ifade etmektedir.” diyor.

Tükenmişlik sendromunun fiziksel, duygusal ve zihinsel bulgu ile belirtiler içerdiğini vurgulayan Güz: “Kronik yorgunluk, güçsüzlük, enerji kaybı, yıpranma, hastalıklara karşı daha hassas olma, sık baş ağrıları, bel ağrıları, bulantı, kas krampları, uyku bozuklukları gibi değişik sorun ve yakınmalar, fiziksel tükenmişlik belirtileridir. Çökkünlük, desteksiz, güvensiz hissetme, ümitsizlik, ev yaşamında tartışmalarda artma, kızgınlık, sabırsızlık, huzursuzluk gibi negatif duygularda artış, nezaket, saygı ve arkadaşlık gibi pozitif duygularda azalma, duygusal tükenmişlik bulguları olarak görülebilir. Doyumsuzluk, kendine, işine ve genel olarak yaşama karşı negatif tutumlar zihinsel tükenmişlik belirtileridir. Sonuçta işi bırakma, savsaklama gibi davranışlar görülebilir.” Tükenmişliğin insanlarla yüz yüze ilişki gerektiren mesleklerde daha fazla görüldüğü: “İnsanlarla çalışan profesyonellerde, insanlara karşı duyulan sorumluluğun, nesnelere karşı duyulan sorumluluktan daha fazla olması nedeniyle, bu kişilerde tükenme riskinin daha yüksek olduğu çeşitli araştırmalarla ortaya konulmuştur. Doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar, avukatlar, öğretmenler, akademisyenler, polisler, bankacılar, sosyal hizmet görevlileri, çocuk bakıcıları, çeşitli işletmelerin müşteri hizmetleri temsilcileri ve herhangi bir alanda yönetici kademesinde görev yapanlarda tükenmişlik sendromunun görülme oranı diğer meslek gruplarına oranla daha yüksektir.”

Çalışma hayatının kalitesini yükseltmek ve çalışan refahını artırmak için tükenmişlik sürecini pozitif yöne çevrilmesi gerektiğini anlatan Güz, “Çalışanların işle bütünleşmesi gerekmektedir. Hem bireysel hem de örgütsel açıdan yüksek maliyetlere neden olan tükenmişliği önlemek için, çalışma hayatı alanlarında birey ve iş arasındaki uyumsuzluklar tespit edilmeli, uyumu sağlamaya yönelik önlemler alınmalıdır. Bu şekilde örgüt içerisindeki çalışanların işle bütünleşmeleri, enerji, aidiyet ve yeterlilik duygusuyla örgütün verimlilik ve etkinliğini artırmaları sağlanabilecektir” diye belirtti.

Gerçekten, bir mesleğin ya da bir görevin verimlilik süresi nedir? Örneğin bir meslek erbabının aynı iş yerinde, aynı çevresel şartlar içinde çalışma süresi ne kadar olmalıdır? Kaç ay, kaç yıl, kaç dönem?

Bu soru bir futbolcunun aynı takımda yıllarca oynaması, bir yazarın aynı gazetede her gün aynı konuda bir şeyler yazması, bir doktorun aynı hastanede aynı iş arkadaşlarıyla, aynı mevzuatla, aynı idarecilerle, aynı ortamda hatta aynı hasta profiliyle çalışmak durumunda olması ya da bir siyasinin kaç dönem milletvekili olması, bir bakanın kaç yıl bakanlık yapması olarak da sorulabilir.

İş kanıksanmıyor mu? Heyecan kaybolmuyor mu? Canlılık yitirilmiyor mu? Başlangıçtaki samimiyet, içtenlik, iş aşkı, o tükenmeyecek gibi görünen enerji korunabiliyor mu? İşe başlarken yani henüz belli bir noktaya yükselmemişken sahip olunan alçakgönüllülük, şeffaflık, dürüstlük gibi insani özellikler korunabiliyor mu?

Bu soruları hem yöneticiler hem de çalışanlar kendilerine sormalı ve cevabını bulabilmeli; bulduğu cevabı da içine sindirebilmeli ve gereğini yapabilmelidir. Ne yapılabilir?

Çok fazla strese giriyorum, sorumluluklarım çok fazla, artık katlanamayacağım, sürekli yorgunum, bıktım artık!”Hepimiz bu cümleleri, işi hakkında konuşan insanlardan duymuşuz, hatta belki kendimiz de kullanıyoruz. Günlük hayatın genel şikâyetleri olan bu ifadeler modern topluma özgü bir hastalığın belirtisi olarak karşımıza durmaktadır.

Meryem Uzerli'nin Tükenmişlik sendromu nedeniyle Muhteşem Yüzyıl dizisinden ayrıldığını biliyoruz.William James “Stres karşısındaki en büyük silahımız, bir düşünce yerine bir başkasını seçebilme yeteneğimizdir.” diyor. Tükenmişliği yenmek için, seçeceğiniz başka bir düşünce şıkkınız var mı? Varsa eğer o şıkkı seçebilme yeteneğiniz ne durumdadır?

Nizamettin BİBER 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..