Meşru Müdafaa Hakkı

Yasaların temel niteliklerinin birbiri ile uyumlu olması, neyi savunup, neyle mücadele edeceğini belirlemesi için kılavuz olarak kullandığı önemli sistemlerden biri hukuk felsefesidir. Hukuk felsefesi temel ilkelerinin çoğunu doğa felsefesinden alır. Doğada tüm olaylar kurallara göre işler. Doğa kuralları öylesine ayrıntılıdır ki insanoğlunun içinden çıkması beklenemez. Yinede insanlar öğrenmeye çalışır. Bu kuralları keşfetmek üzerine adanmış bilimler vardır. Biyoloji, kimya, fizik ve matematik gibi bilimler işte bu keşif yolculuğunun tutanaklarıdır. Keşfi yapan kaşif buluşunu kendi adı ile insanlara duyurur. Newton’un ‘Çekim Yasası’ yada Einstein’in ‘İzafiyet Teorisi’ birer doğa kuralıdır. Ve bu yasalar, o bilginler fark edene kadar milyarlarca yıl işledi. 

Doğa kurallarının bazıları ise bir bilgine yada keşifçiye gerek bırakmayan, insanların rahatça algılayabildiği kurallardır. Bu kuralların en önemlilerinden biri ‘Gereklilik Kuralı’ dır: Her varlık ve eylemin bir gerekliliği vardır. Hiçbir şey ‘gereksiz’ değildir. 

Bu kurala göre ölüm bile bir gerekliliktir. Ve bütün bir nesli düşündüğümüzde yaşamın devamını sağlayan iki şeyden biridir. (Diğeri de doğum.) Dünyamız, milyarlarca yıllık hayatında milyonlarca yıllık (kısa) bir süre boyunca var olan canlılar, son birkaç bin yılda farklılaşarak ayrışan insanoğlunun ölümcül tehdidi ile karşı karşıyadır. Bizler şu an içinde bulunduğumuz dünyada kendi ömrümüz süresi içerisinde dahi şüpheli bir gelecekten söz eder hale geldik. Bu başarıdır. Yok etmenin başarısıdır. 

Yalnız, unuttuğumuz bazı şeyler de yok değil: Doğa, sonsuz sayıda varlık ve olayı yönlendiren, boyutlarını fark etmeyi bile başaramadığımız dehşet verici büyüklükleri milisaniyelik hatalar yapmadan yöneten kurallar koyabiliyor da, acaba bizim gibi bir ‘paraziti’ bertaraf etmenin yolunu yöntemini bilmiyor mu? 

Doğa, insan karşısında güçsüz, çaresiz yada boş vermiş ve umursamaz bir şekilde duruyor zannediyorsanız yanılıyorsunuz. 

Kendi örgütüne yada çetesine yamuk yapmış bir mafya üyesi için liderin verdiği infaz emrinde olduğu gibi silahı elimize teslim ediyor. Aslında bize teknolojiyi verirken söylediği, söylemek istediği tek bir şey var: “Onurunu temizle!” 

Son birkaç yüz yıldır ellerimizin arasında, lambadan çıkan cin gibi büyüyen ve her yanımızı saran teknoloji; hepimizi sarhoş etmiş, etkisi altına almış ve son darbeyi vurmaya hazırlanıyor. İşte insan da doğaya yaptığı bu ihanetin bedelini teknoloji sayesinde ödeyecek. Teknoloji, insanoğlunun hırs ve ihtiras dolu ellerinde yoğrulup şekillenen alımlı renkleri ve güzel kokusu ile avını kendisine çekmeyi başaran etçil bir çiçek gibi. 

Doğa insanoğluna öylesine hızlı ve acısız bir ölüm biçmiştir ki! Dünyanın milyarlarca yıllık hayatı bir insanın yaşam süresi ile karşılaştırıldığında son birkaç bin yıl bile birkaç saniyelik, anlık bir zaman kesitidir. İnsanlık şu an içinde bulunduğumuz sanayileşme süreci ile: Kendi kafasına sıkan bir mafya üyesi gibi… Yada jilet gibi keskin kılıcını eline alıp çömeldiği yerde karnına sokan Yakuza mensubu gibi ‘onurunu kurtarma’ infazı gerçekleştirmektedir. 

Bu infazı, baskıyla yapılmış birer intihar gibi değil, doğanın kedisine yapılan katliamları durdurmak ve failleri yok etmek için programladığı; ‘meşru müdafaa hakkı’ olarak görmek gerekir. 

Hep sevgi ile kalın. 

Murat SEVGİ
msevgi@mental.com.tr