Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '11

 
Kategori
Siyaset
 

Meşruiyet

Meşruiyet
 

Yukarıdaki sihirli sözcük günümüzde korsan devletlerin işlediği her türlü insanlık suçunu gizleyen bir maskedir. 

En son Sayın Cumhurbaşkanımız bu sözü zikrederek ABD’nin liderliğinde sömürgeci ülkelerin Libya’ya gerçekleştirdikleri bombardımanın yasadışı olmadığını ifade etti. Yani Amerika Birleşik Devletleri güdümünde olan Birleşmiş Milletlere bir karar aldırdı mı bu karar uluslar arası bir yasa olarak kabul görüyor ve buna uygun olarak yapılan bütün işlemler de hukuken doğru kabul ediliyor. 

*** 

Aslında öncelikle Birleşmiş Milletler adıyla faaliyet gösteren ama aslında bir avuç güçlü devletin iradelerini gerçekleştirmekten başka işlevi olmayan bu kuruluşun tartışılması gerekir. Gerçek anlamda bu kuruluşun aldığı kararları meşru kabul etmek için orada bütün üyelerin eşit yetkilerle temsil edilmesi ve alınan kararlarda da en az üçte ikilik bir çoğunluk sağlanması gerekir. Ama uygulamaya baktığımızda ABD sanki bu kurumun %51 hissesine sahip bir hissedar gibi. İstediği kararları çıkartıyor, istemediklerini de veto ederek engelliyor. Burada Birleşmiş Milletlerden kasıt neredeyse Amerika Birleşik Devletleri oldu. 

*** 

Libya’daki ayaklanmaların halk ayaklanması olduğunu söylemek mümkün değil. Halkın elinde uçaksavar, tanksavar füzeleri ne arasın ki? Haydi, diyelim ki bir şekilde buldular, bunları kullanmak o kadar basit mi? Bu iş çok iyi bir eğitim gerektirmez mi? 

Ayaklananlar devletin nizami ordusuyla savaşa tutuşacak kadar eğitimli ve deneyimliydiler. Yani bu bir demokratik halk ayaklanması değil, bir silahlı isyandı. Bu isyanı başlatan ve sürdüren güçlerin de birileri tarafından yetiştirilip silahlandırıldıkları ortada. Şimdi düşününüz; böyle bir planlama ve uygulamayı kim yapabilir? 

*** 

Bahreyn’de halk ayaklanıyor ve mevcut yönetime karşı meydanlarda gösteriler yapıyor. Bahreyn yönetimi bunlara karşı şiddet kullanmaktan çekinmiyor. Gücünün yetmeyeceğini hissettiği anda ABD’nin bölgedeki en büyük dostu olan Suudi Arabistan’dan da yardım istiyor. Bahreyn’e giren 1000 tane Arap askeri sivil halka ateş açarak gösterileri önlemeye çalışıyor. Bahreyn yönetimi de kendi halkına ateş açanlara yardımları için teşekkür ediyor. 

Burada ABD ve müttefiklerinin hiçbir rahatsızlığı yok. Kimsecikler çıkıp da “siz bu sivillere neden ateş açıyorsunuz” diye sormuyor. Ama Kaddafi ülkesindeki isyancılara karşı güç kullanınca hemen BM Kararı çıkartılıyor ve daha yirmi dört saat bile geçmeden Libya’ya bombalar yağmaya başlıyor. Üstelik daha ilk günde Kaddafi’nin öldürdüğü isyancı sayısından daha fazla sivil telefatı verdirdiler. 

*** 

İnsan ister istemez soruyor; bu acelenin bu kadar iştahın sebebi nedir. Adeta ağızlarının sularını akıtarak saldırıyorlar. Hiçbir şekilde tepki verme, karşı koyma şansı olmayan zavallı ve küçük bir ülkeye en ağır ve en dehşet verici silahlarıyla saldırıyorlar. Üstelik bütün bunları demokrasi gibi, insani hak ve özgürlükler bahanesi ardına sığınarak yapıyorlar ki, bu daha fazla acı veriyor. Böyle insani duyguların çıkar uğruna yapılan katliamlara mazeret olarak ileri sürülmesi en az o atılan bombalar kadar insanlığa zarar vermektedir. 

*** 

Son söz; burada hükümetimizi eleştirmiyorum. Bana göre bu durum AKP iktidara geldiği günden bu yana karşılaştığı en zor sorun. Bir tarafta masum insanların sırf topraklarındaki petrol zenginliğini yağmalamak için farklı bahanelerle bombalayan gözü dönmüş devletler, diğer tarafta katliama uğrayan zavallı insanlar. 

Bu zulmü onaylarsa bir insanlık suçunu paylaşmış olacaktır. Bu utanç Türkiye Cumhuriyeti’nin kaldıramayacağı bir ayıp olur. 

Eğer bu insanlık ayıbı katliamlara karşı durursak da bu gözü dönmüş sömürgecilerin kin ve intikam duygularına hedef olacağız. Bir tezkere meselesinde nasıl birdenbire hasım olduklarını unutmadık. 

İşte yöneticilik sınavı ve siyaset ustalığı burada gerek. Yöneticilerimiz hiç olmazsa şu sıralarda çok az konuşup çok fazla düşünmeliler. Ağızdan çıkacak gereksiz bir söz ileride ağır bedeller olarak karşımıza gelebilir. Yani “one minute” efelenmelerinin yapılacağı zamanlar değil. 

 
Toplam blog
: 114
: 548
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

Emekli öğretmenim. Üç yıldır Söke Ekspres gazetesinde günlük yazılar yazıyorum. 2008 Yılında röpo..