Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '07

 
Kategori
Sınavlar
 

MESSED; Meslek seçtirme ve sevdirme derneği... (TBY)- 4

MESSED; Meslek seçtirme ve sevdirme derneği... (TBY)- 4
 

Sınav geride kalmasına rağmen etkileri hala canlı ve dipdiri.

Galibin ya da mağlubun açıklanma zamanı giderek yaklaşıyor. Azalan zamana inat; ziyaretler, yüklenmeler, yönlendirmeler ve cebirler artıyor.

Hayat, sınava girenlerin yarış atı konumuna düştükleri bir hipodroma dönüşmüş. Düşünce esir edilmiş, fikirlere gem vurulmuş, bir yolu bulunmuş, bir fırsat yakalanmış boyunlara yular takılmış. Dizgin bizde ama dizginler başkasında...

Hayatımıza müdahale edeceklerden habersiz, başımız ellerimizin arasında, yılbaşını bekleyen zavallı hindiler gibi düşünüyoruz. Ne olacak? Nasıl sonuçlanacak? Sonuç, nasıl değerlendirilip tercihe dönüşecek? Tercih, isabetli olacak mı?

Her geçen gün tedirginliği biraz daha artıyor. Sıkıntıdan patlayacak gibi oluyoruz. Çok sıkıldığımız, bir an önce bitse diye beklediğimiz lisedeki günleri arıyoruz. Beterin beteri var dedikleri böyle bir şey olmalı.

Düşüncenin derin çukurunda, fikirin daracık hücresinde ufuk arıyoruz. Bağırıyoruz ama çığlığımızı duyan yok: "Kimse yok mu? Beni dinleyecek, anlayacak, bana gerçekten yardımcı olacak kimse yok mu? Bana, beni bulduracak ve bildirecek kimse yok mu?"

Birisi ip salıyor kuyuya, seviniyorsunuz. "Var efendim, var" diyor ipi salan kişi. "Bendeniz Arif Bilgin, bunun için buradayım."

Gözlerinizin içi gülüyor. Sevinç çığlıkları atarak kuyudan çıkıyorsunuz. Büyük bir nezaketle sizi kurtaran kişiye teşekkür ediyorsunuz.

"Rica ederim" diyor kurtarıcı. "Sizi gördükten sonra, bu göreve iyi ki beni seçmişler diye çok sevindim."

Şaşırıyor, şaşkınlıkla beraber çıkışıyorsunuz: "Ne görevi? Nereden geliyorsunuz siz?"

"MESSED’den geliyorum?"
"Ne?"
"MESSED..."
"O ne ya mossad gibi. Galiba sonumuz Filistin misali olacak. Yoksa gizli ajan falan mısınız?"
"Yok, efendim, ne ajanı. MESSED yani Meslek Seçtirme ve Sevdirme Derneği, Genel Başkan Yardımcısıyım. MESSED; tercihte zorlanan öğrencilere yardım amacı ile kurulmuş ve bu alanda hizmet sunmak hedefiyle faaliyetlerine başlamış güzel bir sivil toplum kuruluşudur.

Malum, tercih çok önemli. Belki sınavı kazanmaktan daha önemli. Hani şeye benziyor; sermayeyi korumak ve daha verimli hale getirmek, sermayeye sahip olmaktan çok daha zordur. Efendim, geliş amacım bu dönemde sizlere tercih konusunda hizmet vermektir.

Efendim, bu ziyaretimde sadece nasıl tercih yaptığımdan bahsetmek istiyorum. Siz gereken bilgiyi alın: Lise yıllarım... Ömrümün ilkbaharında, cıvıl cıvıl hayat dolu biriydim. Hem seviniyor, hem üzülüyordum. Çünkü yıllarca duvarları ile kalıplaştığım okul bitiyordu. Fakat arkadaşlarımdan da ayrılıyordum. Bir oyuncak gibi kullanılmaktan ve okumaktan sıkılmıştım. Arkadaşlarım harıl harıl sınava hazırlanıyor, ben zaman öldüren boş işlerle uğraşıyordum.

Çalışkan bir öğrenciydim aslında. Öğretmenlerim, arkadaşlarım, ailem, akrabalarım, kısacası beni tanıyan herkes sınavı kazanacağıma kesinlikle inanıyordu. Hatta benim adıma tercihleri bile yapmışlardı. Ama ben inanmıyordum. Çünkü sınava girmiş olmak için girecektim. Liselilerin içinde bu düşüncede olanlar çoktur.

Zaman çabuk geçiyordu. Sınav günü gelip çatmıştı. Herkeste bir heyecan, bir telaş; sormayın. Ben ise gayet sakindim. Ama her şeye rağmen arkadaşlarımı motive ediyor, okumak arzusunda olanlara yardımda bulunuyordum.

İlk sınava, bende hakkı olanlara ayıp olmasın diye girdim. Adımı ve numaramı yazdıktan sonra, spor toto oynar gibi cevapları diziverdim. Salondaki görevliler şaşkın şaşkın bana bakıyorlardı. Neyse çıkıverdim sınavdan. Amacım; biraz kafamı dinlemek ve okul hayatını özledikten sonra sınava girmekti. Hem iyi bir dershaneye gider sıkıca hazırlanır, istediğim bölümü kazanırım diye düşünüyordum. Olmadı. Evdeki hesap çarşıya uymadı.

Ağustos ayı, sıcak yaz güneşi altında kavruluyoruz. Sınav sonuçları geldi dediler. Gittim sonuç kâğıdını aldım. “bir yüksek öğrenim kurumuna yerleşemediniz” yazıyordu. Akşam, boynum bükük eve geldim. Sordular: “kazanamamışım” dedim. Yıkıldılar. Böyle yıkılacaklarını bilseydim zorlardım kendimi, kazanırdım. Çünkü ailem bana güveniyor, ben ise güvenlerini suiistimal ediyordum.

“Olsun seneye kazanırım” dedim. “Samsun’da bir dershane var. Eğitim kalitesi çok yüksek. Oraya gider seneye kesin kazanırım.” Nihayetinde hem çalışmak, hem dershane amacı ile beni Çerkezköy’e sürgün ettiler. Hafta içi eniştemle inşaatta amelelik yapıyor, hafta sonu dershaneye gidiyordum. Yaptığıma pişman olmuştum ama ne fayda... Sonra, çay ocağında garsonluk, ilkokulda hademelik, fabrikalarda işçilik yaptım. Dershaneye gitmez oldum. Her şeyden vazgeçip “İstanbul’a gideyim” dedim izin vermediler.

Sınav, yine gelmişti.

Bu defa hiç girmek istemiyordum sınava ama zoraki girdim. İkincisi, ilk sınavdan daha kısa sürdü. Sonuç bir önceki yılın tekrarıydı. Sonra İstanbul’a gittim. Çok çeşitli işlerle uğraştım. Üçüncü defa sınava girdim. Değişen bir şey yok. Sonra bir gün düşündüm kendi kendime.

“Başarabilirsin” dedim.

Ama öyle bir alışkanlığım var; ders çalışmayı hiç sevmem. Hiçbir ders için defter tutmadım şimdiye kadar. Çok kötü bir alışkanlık olduğunu biliyorum ama... Bir gün yapıştım yakama “bu defa başarmak zorundasın” dedim. Ve sınav geldi çattı. O zaman çift sınav vardı. ÖSS de çok güzel puan aldım. ÖYS için ümitlendim. Ama bu kez işi sıkı tutmaya kararlıydım.

Yanlışa bak: “Ne olursa olsun bir yer kazanmalıyım, bir şekilde üniversiteye kapak atmalıyım” diye düşünüyordum. Bu sebeple tam 24 tercih yaptım, daha doğrusu 24 yanlış yaptım. Hedefim, Radyo-TV bölümüydü. Küçüklükten beri renkli kutu ilgimi çekerdi. Yirmi gün zar zor ders çalışabildim. ÖYS’ye girdim. Amacıma ulaşmak için öyle uğraşıyorum ki sormayın. Sınav süresi az daha yetmeyecekti. Gülerek çıktım sınavdan. Çünkü istediğim bölümü kazanacak puanı alacağıma inanıyordum.
Ve nihayet öyle olmuştu. Hedeflediğim puandan fazlasını almıştım. Ama sınav sisteminde yapılan değişiklikler bana kazık attı. O sene puanlar öyle bir yükseldi ki sormayın. Ben kendimden emin olduğum için aileme sürpriz yapmak arzusu ile memleketin adresini verdim. Yerleştirmeler belli olduğunda telefonla aradım. Ailem sevinçliydi. Hal hatır ettikten sonra sordum. Durum hakkında bilgi almak istedim. Babam bana: “Oğlum, Çorum’u kazanmışsın” dedi. Bütün Çorumlulardan özür dileyerek söylüyorum; bizim oralarda Merzifon ve Çorum eşekleri ile bilinir. Ben herhalde babam bana çaktırmadan “Oğlum yine eşeklik etmiş kazanamamışsın” demek istiyor diye düşündüm. Annemi istedim telefona. Annem de aynısını söyledi. Ben ısrarla Çorum ile ilgili bir tercih yapmadığımı söylerken, ailem ısrarla Çorum diyordu.

En son: “Kâğıtta ne yazıyor bana bir okuyun” dedim. Annem okudu. “Gazi Üniversitesi Çorum M.Y. O Pazarlama bölümünü kazandınız.” Doğruydu. 6 tane Pazarlama tercihi yapmıştım ama Çorum’u hiç hatırlamıyordum. Buna da şükür diye sevindim. Çünkü pazarlamaya ilgim vardı, seviyordum. Alternatiflerimden biriydi. Sonra okudum ve bugünlere geldim. Düşündüğümden daha iyi yerlere ulaştım ama hala içimde bir yaradır; Radyo-TV.

Bunu anlatmaktaki amacım şu:

“Hayatınızın geleceği, karşınıza çıkan fırsatları kullanmanıza bağlıdır. Eğer ben, ilk sınava girdiğimde bahaneler bulup kaçmak yerine, gerekli özeni gösterseydim belki istediğim bölümü kazanırdım. İçimde bir ukde olmazdı.

İkincisi; birçoğumuz sınav heyecanı, stresi, telaşı, aile baskısı, çevre etkisi, öğretmenlerin yönlendirmesi, arkadaş özentisi, uçuk hayaller vs... derken tercihlerimizi doğru yapamıyoruz. Ankara’yı tercih ettim derken, Çorum’a gidebiliyoruz.

Üçüncüsü; hem ailemizle, hem öğretmenlerimizle, hem çevremizle, hem kendimizle fikir alışverişinde bulunup üzerinde düşünerek tercih yapmıyoruz: ya dediklerini kabul ediyor, ya dediğimizi kabul ettiriyoruz.

Sınavda başarıyor, tercihte belki isabette ediyoruz ama hayatta mutlu olamıyoruz. İçimizde hep bir şeyler kalıyor. Faturasını yıllar ile ödüyoruz.”

Siz, karşınıza çıkan fırsatları değerlendirin. Tercihlerinizi, tüm yönleri dikkate alarak dosdoğru yapın. Doğruluğundan emin olmak için kontrol ettirin. Bir de benim gibi kendi başınıza değil, sizde emeği bulunan, sizi iyi yerlerde görmek isteyen kimselerle fikir alışverişinde bulunun. Ancak kararı siz verin, çünkü o, hayatınız boyunca sizin mesleğiniz olacak.

Hayatın size yan çizmesinden hoşlanmıyorsanız, lütfen hiçbir şeye yan çizmeyin.”

 
Toplam blog
: 20
: 754
Kayıt tarihi
: 05.07.07
 
 

Bilinç Organizasyon Reklam Pazarlama Özel Eğitim Danışmanlık San. ve Tic. Ltd. Şti.'de Yönetim Ku..