Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '10

 
Kategori
2010 Dünya Kupası
 

Mesut Özil'i Galatasaray alıyormuş... Şaka şaka :))

Mesut Özil'i Galatasaray alıyormuş... Şaka şaka :))
 

Bizim kültürümüzle yetişmiş ama bizim futbol anlayışımız ile yetişmemiş bir futbolcu.


Uzun zamandır yazmak istiyordum, ama bir türlü fırsat bulup kalemi ve kağıda elime alamadım. Kağıt ve kalem diyorum. Çünkü, ben önce kalemi kağıda işlerim sonra elektronik ortamda sizlerle paylaşırım.

Mehmet Demirkol'un aylar önce beğenip sakladığım yazısı, eski dosyalarımı karıştırırken karşıma çıktı. İyi ki; saklamışım dedim kendi kendime, öyleki Dünya Kupası'nı sanki önceden görmüş gibi yazmış her şeyi. O gün benim duygularımın tercümanı olan bu yazı hala fırından yeni çıkmış kadar sıcaklığını koruyor, sanırım uzun bir süre de hala sıcaklığını koruyacak.

Gelişmeyi en yavaşa alan ülkelerin başında geliyoruz sanırım. Milli takımın teknik direktörünü değiştirip, Oğuz Çetin'i hala bu takımın en faal görevinde tutuyoruz mesela. Biz böyle bir ülkeyiz ve böyle olduğumuz sürece futbolda (başka gelişmeler konumuzun dışında) gelişmemiz çok uzun zamana yayılacak gibi. Milli takımla ilgili geniş bir yazıyı sizinle paylaşacağım.

Mehmet Demirkol'un ülke futbolcusu ile ilgili yorumu mükemmel, isterseniz tekrar birlikte bir daha hatırlayalım. Ve bu yazıdan sonra ah çekmeyelim; Mesut gibi bir başka ülkeyi tercih eden futbolcular için. Çünkü onlar bizim kültürümüzle yetişmiş olsa dahi, bizim futbol anlaşımızla yetişmemiş olanlar, iyi ki de öyle yapmışlar.

Sevgiyle kalın.

''Hakan Şükür kariyerinin en iyi dönemlerinden birinde kontrol için İsviçre’de bir doktora gider. Bu işin ünlülerinden biri olan Dr. Bühllman’a...
Bir makinenin üzerine çıkartır Hakan’ı... Adale yapısını test etmek için!
Beğenin beğenmeyin, Hakan Şükür’ün bu ülkenin kendisine en iyi bakan sporcularının başında geldiğini bilirsiniz. Hâlâ da özel fizyoterapisti eşliğinde çalışıyor. Profesyonel bir futbolcu gibi... Yediğine içtiğine dikkat ediyor vs.
Neyse! Bühllmann şöyle bir bakar ve “Siz Türk sporcuları sadece gördüğünüz adaleyi çalıştırıyorsunuz. Halbuki vücudu sadece bunlar taşımıyor” deyiverir. Çünkü bildiğimiz mükemmel atlet Hakan’ın bile vücudunun arka tarafındaki adaleler bu seviye için en ideal durumda değildir. Hakan çalışmadığından değil. Bunun yeterli ve doğru olmamasından, alt yapıdan itibaren önemsenmemesinden.
Geçelim...
2008 Avrupa Şampiyonası öncesi ABD’li Scott Piri ve ekibi Fatih Terim’in isteğiyle göreve başlar. Fizik olarak en üst seviyeye çıkmak için. Beslenme uzmanı da vardır ekibin içinde. Bir süre çalışmanın sonunda bir dolu sonuca varırlar.
Size ikisini aktarayım:
-Futbolcuların çoğu yeterli seviyede su içmiyor ve bu performansı çok ciddi şekilde etkiliyor.
-Kalçası kariyeri boyunca hiç çalışmamış büyük yıldızlarınız var.
Toplayarak geçelim.
Galatasaray’ın, Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk golünü atan Cihat Arslan, iki yıl kadar önce four-four-two’ya verdiği röportajda mealen şöyle diyordu:
“Bunca yıl üst düzey stoper oynadım. Her gelen hoca kafa topu çalıştırdı. Bir Allahın kulu da gelip bir sol ayak çalıştırması yapmadı.”

Walcott da bekledi
Çarparak geçelim.
Bu köşede yazmıştım.
Arsenal’in yetiştirici hocası Arsene Wenger, Theo Walcott’u 16 yaşındayken Southampton’dan 7.5 milyon pounda aldıktan sonra Barbados asıllı İngiliz yeteneği 2 yıla yakın süre çok az oynatarak hazırladı.
Geçen yıl Fenerbahçe maçından önce Walcott’u sordular Alzas hocaya. Şöyle cevap verdi mealen: “Üst gövdesi zayıftı. Geliştirdik, şimdi hazır”.
Şimdi kafamızı çarparak geçelim.
Geçen hafta Arsenal Futbol Akademisi’nden takıma bir oyuncu katıldı. Az Alkmaar alt yapısından yetişen, 2008 Nisan ayında Londra’ya transfer olan Oğuzhan Özyakup...
Hollanda U-17 takımının kaptanı. Yüzde yüz bir Türk ailenin çocuğu (Akademi kadrosunda bir de kaleci var. Yılmaz Aksoy, 15 yaşında).

Daha iyi işliyorlar
Arsenal, genç Türk yeteneği 70 milyonluk Türkiye’den değil, 370 binlik Hollanda-Türk cemaatinden alıyor.
Çünkü bizim ürünü bizden daha iyi işleyen onlar.
Aynı fındık gibi, aynı zeytin gibi, aynı bor gibi...
Çünkü Bühllman’ın dediği gibi biz sadece gördüğümüzle ilgileniyoruz. Sırt ya da kalça kasları geliştirilmiyor, sol ayak çalıştırılmıyor, su içilmiyor.
Ama buna rağmen yarım yamalak da olsa Süreyya Ayhanlar, Ardalar, Nihatlar yani üretim hataları çıkıyor. Ne kaynakmış!!!
Mesele Oğuzhan’ı, Mesut’u kaçırmak değil, Mesut ve Oğuzhan’ı, bizim hammaddemizi onların işliyor olmaları. Bizim de onları heder etmemiz!
Ki, en büyük utanç budur! ''

Mükemmel bir yazı değil mi? Yorum sizlerin.

Mehmet Demirkol

Üretim hataları

29 EYLÜL 2009
 
Toplam blog
: 11
: 776
Kayıt tarihi
: 10.09.09
 
 

15 Şubat 1983 gecesi; Çankırı'nın şirin ama bir o kadar da korkutucu kasabası olan Yaylakent'te düny..