Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '06

 
Kategori
Felsefe
 

Meta aşkın koşulsuzluğu

Meta aşkın koşulsuzluğu
 

Bir insanı koşulsuz sevebilmenin yolu, kalbinin tüm kapılarını evrene açmasıdır.

Bu sevgi de kıskançlık, beklenti, idealler, hatta gerektiğinde, maddesel fiziksel hiçbir şey yoktur.. Yoğun duygular içinde olan birey, içinde yaşattığı eşsizliği, kimi zaman hüzünle harmanlar, bu hüzün aslında yukarıda yazılanlardan dolayı değildir, özlem duygusu onu yakar, kavurur, yine de o karşısındakinin mutluluğu ile mutlu olur egosuz teslimiyetci bir sevgi vardır.

Kişi kendi kimliğini silmiş, onunla “bir” olmuştur. Aslında bu “ biz” olmaktır ama olamaz çünkü, bunun olabilmesi için karşı tarafında aynı duyguları taşıması gerekir Bu ise son derece mucizevi bir birleşmedir, buna varmak bu oluşumu yaratmak için kalbin sonsuzluğa açık perdeleri kalkmış, kapılar ardına kadar açılmış olması gerekir

Işığın içeri girmesini engelleyen tek şey, perdelerin sıkı sıkı kapalı olmasıdır. Aslında o perdelerin ve kapıların ardında, öyle kuvvetli bir ışık vardır ki, bazen kıyıdan köşeden sızar, ama açılmadıkça, içeri giremez.

Bu durumda koşulsuz ve beklentisiz sevgili, yine de mutludur, zira sevdiği insan yanındadır diğer yandan, karanlığın içinde uykuya dalan sevgili, boşluk duygularıyla boğuşmakta,arayışlarını sürdürmektedir. Gördüğü güzelliklerin ardında yatan, koşullu sevgiler onu boğmakta olsa da, farkındalıksız yaşamı, onu biraz daha derinlere sürüklemektedir. Oysa, kendi seçimlerini yaşamakta olduğunu görmesi halinde, tüm boşlukları kalkacaktır.

Sevgi asla koşul koymaz kendi dünyasına, onu koşullandıran insanlardır..

İnsanların, düşünceleri ve düşleri, kendi şartlanmışlıklarının içinde büyümekte, isteklerde bitmez tükenmez bir hal almaktadır. Doyumsuz kişilikler ortaya çıkmakta, gitgide kaos zinciri oluşmaktadır. Bu kısır döngü, işin içinden çıkmaz hal alınca, hayal kırıklıklarının verdiği birçok fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkları, gidermek için yöntemler aranmaktadır..

Ne yazık ki hiçbir yöntem, perdelerin ardında duran ışığı çıkaramaz.. Kimi zaman kişi, bu sızan ışığı görür fakat bir türlü anlam veremez. Sadece gölgelerin ardındaki aydınlıktan faydalanmaya çalışır.

İnsan yaşamı boyunca seçimlerinin ürünlerini toplar, bu ürünler ona yeterli doyumu sağlamayınca da kendi ile çok fazla uğraşmaya başlar.

Dört duvar arasında döner durur, yine de düşlerinin gerçeğini göremez çünkü gerçek her zaman mükemmel değildir. Sevgi ise mükemmeldir.

Koşulsuz sevginin, her an onun çevresinde dolaşması olağan gelir de ,neden diye sormaz kendine..

Eğer görmüş olsaydı, eşsiz bir varlığın rehberliği ile evrenin sonsuzluğunda, özgürlüğün kanatlarında uçardı, aslında görmesi de koşulsuz sevgi için önemli değildir . Koşulsuz sevgi için, ne maddesel bedenin, ne duygusal eylemin, önemi vardır. O sadece beklentisizlik içinde, mutluluğun sürekliliğini yaşamaktadır.. Bu kişiler, tümüyle ruhani bir dünyanın, insanlarıdır Karmaya inanırlar ve özelliklerini iyi bilirler, yaşamaları gerekenin bu olduğundan ve kendilerinin teslimiyetlerinden emindirler ..

En güzel yanı acı çekmezler, çünkü acı beklentilerden ortaya çıkar.. Daima onunla olması veya ona “ aid”miş duygusu, kıskanmak, duyguların karmaşasını yaşamak, kararsızlıklar, öz bütünlüğü yok etmenin en önemli yoludur.

Bu bütünlük acaba gerçekten isteniyor mu? Yoksa insanın en büyük cezası acı çekmek olabilir mi?

Bilmiyoruz bildiğimiz tek şey, koşulsuz sevginin bir sanat olduğu ve bu sanatın sanatçılarının, belki de dünya da henüz hiç varolmadığı …

Varolan sevgilerinizin bitimsiz olması dileği ile...

 
Toplam blog
: 113
: 5180
Kayıt tarihi
: 11.09.06
 
 

Kişisel gelişimde, düşüncelerin kullanımını sanat gibi gördüğümden, 1986yılından itibaren çok sevdiğ..