Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '07

 
Kategori
Dilbilim
 

Metropagan Kadınlar

Metropagan Kadınlar
 

İster beğenin, ister dövünün: Değişen ve gelişen Türkçeye her gün yüzlerce yabancı sözcük ve İngilizce argo karışıyor. Yazılı, görsel ve işitsel medyada çok okunan veya izlenen biri, yeni bir sözcük bulduğunda veya -çoğunlukla yapıldığı gibi- tercümesine dahi gerek duymadan dışarıdan aynen ithal ettiğinde, o kelime "medya çalışanları" tarafından o hafta içinde o kadar çok kullanılıyor ki bir de bakıyorsunuz Türkçemiz yeni bir sözcük kazanmış bile...

Ayrıca, ne idüğü belirsiz şu küreselleşme yüzünden diğer tüm inanç sistemleriyle de sıkı iletişim kuruyor; etkileniyor ve etkiliyoruz. Hatta son yıllarda giderek artan geniş bütçeli misyoner faaliyetleri bazılarımızı din değiştirmeye kadar sürükledi. Hint, Çin ve Japon inançlarına dayalı “kişisel gelişim ve mutluluk” dersleri veya uygulamalı kursları büyük şehirlerimizde papatyalar gibi bitivermeye başladı. Buralara yüksek ücretler ödeyip yeni “inanç”lar edinen ve kendini iyi hisseden bay ve bayanlarımız günbegün artıyor. Ama bunlara yeni bir isim konmuş değil. Benim önerim "metropagan". Neden pagan?.. Çünkü bunların tümü eski pagan inançlarının birer modern versiyonu da ondan. Hem erkekler için kullanılan "metroseksüel" sıfatına karşı bayanların da bir sıfatı olmuş olur, kötü mü?

Bu tür yeni ithal sözcüklerin sayısı tehlikeli düzeyde değil; ama her gün milyonlarca patentin alındığı bir dünyada yıldırım hızıyla üretilip pazarlanan bilimsel ve teknolojik ürünlere verilen isimler, bu ürünlerle birlikte hem evimize ve işyerimize, hem de kelime dağarcığımıza giriyorlar, ki işte asıl tehlike bu cephede!. Ve yaklaşık bir yıl sonra da bu tür kelimeler Türkçe sözlüklerde yerlerini alıyorlar dilimizi biraz daha “zenginleştirerek”. Bu olumsuzluklara rağmen, iyi ve kötü yönleriyle kabul etmeye mecbur kaldığımız, güçlü bir kasırga gibi bizi ve diğer tüm kültürleri önüne katıp sürükleyen ve nereye gittiğini kimsenin tahmin edemediği bu küresel düzenin her şeyine biraz da bağnazca karşı koymak, bence hem olanaksız, hem de zararlı.

Burada, Türk Dil Kurumu çalışanlarına çok önemli bir görev düşüyor; ama ne yazık ki dünyayı izleyen ve muhtemel etkilere karşı erken tedbir alabilen dinamik bir iç kurulları olmadığı için çağın gereksinimlerine yanıt veremiyor; aksine, bir bürokrat hantallığı içinde hareket ediyorlar. Aynı hantallık ve umarsızlık onları uyarmayan, onlara yardımcı olmayan bizlerde de var. Gerçekçi olmak lazım: bunca yeni kelimeye tez elden karşılık bulmak artık hiçbir dil için mümkün değil. Siz karşılık buluncaya kadar, teknolojiyi ve kültürel ögeyi ithal edenler o ürünü üretenin koyduğu isimle piyasaya sürüyorlar ve o orijinal isim maalesef kalıcı oluyor. (Bazı bilgisayar terimlerine Türkçe isimler bulunmuş olması yüzde bir gibi çok düşük bir oran oluşturduğu için, sürekli olarak o örneği vermek de bence abes kaçıyor.)

Buna sadece karşı çıkmış olmak için karşı çıkmak epeyce de zararlı; çünkü bir tür dil ırkçılığına varan korumacılıklar, artık dilimizi ve dolayısıyla düşünce hayatımızı fakir bırakmaktan öte bir işe yaramıyor. Bir dilin fakir kalması ve çağdaş kavramların eksikliğini yaşaması gerekir. Aksi hâlde, o dili konuşanların sığ düşünmesi ve değişen dünyayı anlayamaması kaçınılmazlaşır.

Bütün bu nedenlerden ötürü, ben Türkçe sözcüklerde yer alan bütün yerli ve yabancı kelimeleri kullanmaktan yanayım artık. (Yerli kelime sayımızın yüzde kırklarda olduğunun genel kabul gördüğü düşünülürse, yabancı sözcüklere karşı çıkmanın dilimizi ve dolayısıyla düşüncemizi ne denli sığlaştırdığı daha kolay anlaşılabilir sanıyorum.) Ne var ki onları Türkçenin ses uyumuna ve yazılışına uyarlamamız da şart.

Dilde anarşiye ve bağnazlığa hayır; yaratıcılığa evet!

 
Toplam blog
: 147
: 2923
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

İngilizce öğretmeniyim, çevirmenim, dilmaçım, araştırmacıyım. / Beş kitabım var: Beynin Kimliği, ..