Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '17

 
Kategori
Felsefe
 

Mevlam bir karara koymaz insanı

Mevlam bir karara koymaz insanı
 

Ölüm, hayatın anlamı mıdır (Heidegger) yoksa hayatın tüm anlamlarını ortadan kaldıran mı (Sartre)?


Ben seni severim sen de sev beni
Mevla'm bir karara koymaz insanı
Elbet bir gün olur ararsın beni
Şurda bir divane yarim var deyi
Karacoğlan

Kimseye söylemedim ama canım çok sıkkındı. Her şey herkese normal görünüyordu. Bana da öyle. Her zaman böyle görünür her şey. Böyle olmadığını biliyorum aslında. Bu normal görüntünün neler sakladığını çok defa tecrübe ettim. Güzel bir kızın çirkin hislerini görmüştüm mesela. Mutlu göründüğüm zamanlar kendimin ne kadar mutsuz olduğumu çok yakından bilirim. Söylemediklerim sayesinde normal görünürüm. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir işte. Bilirsiniz. Her şeyin yerli yerinde olduğuna o kadar inanırız ki, kalplerin ritmini güneşin batışı gibi düzenli sanıveririz. Gökyüzünün bütünlüğü gibi biliriz başkalarının kafasının içindekileri. Her şey dağınıktır, bozuktur oysa. Herkes biz gibidir, hiç kimsenin içi bizimkiden farklı değildir. 
***
Tüm konuşmalarımın arasına gizlenmiş sessizliğim, sensizlikten. Bunu ben bilirim. O kadar büyük ve çıplak gelir ki bana. Herkes görüyor zannederim, endişelenirim. Ama yine de kimse görmez, kimseye de anlatmam. Herkes anlattıklarım kadarını bilir. Belki yalnızlığımı gördürler ama onu da yansızlığımdan bildiler. Yandaş olmadığımdan yalnızım sandılar. Öyle değildi. Yanına yaklaşmadım kimsenin, kaçtım herkesten ama bundan değil yalnızlığım. Anlatmadıklarımdan. Sessizliğimden, sensizliğimden… 
***
Kararlıdır her şey, öyle görünür. Adımları çok kararlıdır herkesin. Ayaklarından başlarına kadar irade dolu görünür insanlar. Emindir herkes kendinden ya da bu, sadece görüntüdür. Ben de böyle kararlı görünürüm. İçimdeki büyük kararsızlıktan kimsenin haberi yok. Tereddütlerime kimse dahil olmaz, olamaz. Saçmadır irademi bozan şeyler. Anlatamam. Utanırım. Kaygılarım da bundan, utanacağım işler yapmak korkusundan. İkilemlerde boğulurum ama akıp gittiğim görülür dışarıdan. Sen olsan yanımda, tereddüt etmem, ülkeler fethetmeye çıkarım. Sensizlik bozar beni, bozgunum saklanır güneşin doğuşunun arkasına. Kendinden emin aptallar, kaygısız ahmaklar, halinden memnun avanaklar sensizlikten titreyen ellerimi saklarlar düzenliliklerin arkasına. Herkes kendisi olsa, göründüğü gibi değil, öylece, nasılsa öyle olsa, anlatırdım sensizliği, anlatabilirdim o zaman. Şimdi imkansız, yapamam. 
***
Senden sonra ölümü istemeye başladım. Daha dün seninle sonsuzu isterken, bugün ölümün peşindeyim. Zaman da göründüğü gibi değil. Mekana göre değişiyor. Bazı mekanlarda akmıyor zaman. Zamanın da anlatmadığı şeyler var. Dağınıklığını, bozukluğunu nasıl saklar zaman? İradesizliğini nereye koyar? Ya da zamanın kaygıları neyin arkasına gizlenir? Söylemez o bunları. İyi görünür, hatta çoğuna kusursuz. Zamanın kusurunu senden sonra gördüm. Sonsuzluktan vazgeçtim zamanın sıkıntılarını görünce. Acılar zamanın akmadığı mekanlar. Acılar, sonsuzluğu arzulayan insanların zamana direnci. 
***
Kararsızlık bir karardır desem herkes inanır. Şimdi bu mümkün. Ben de inanırım. Asıl kararsızlığın, bir türlü bir karara sahip olamamanın delilik olduğunu bilirim. Karara varamayan kararsız değildir. Ölçüyü tümden yitirmektir asıl kararsızlık. Delilik budur. Herkes biraz deli olmak istiyor, deli diye tanıtıyor insanlar kendini sık sık. Böylesine kararlı görünüp, böylesine her şeyi yerli yerine koymuş görünüp; nasıl olur da zihni karmakarışık bir deli olduğunu söyler insan? Delirmek istediği için. Deliremediği için. Öyle görünmek için. Sensizlikten sonra renkler bile değişti. Her şey karıştı. Delirdim sayılır mı? Sessizliğimi bozup, sensizliği, kararsızlığı, ölçüsüzlüğü anlatsam delirdim sayarlardı. Yapmadım. Şimdi imkansız bu, yapamam. 
***
Tüm kurallar, hayatın olağan akışı için değil insanların kafasını toplaması için. Sahte düzenlilikler, zihnimizin toparlaması için. Buna eminim. Yol boşken ışıkta bekleyen arabaların bana anlattığıdır bu. İnsan kandırır kendini böyle bekleyişlerde. Hayatın bir düzeni olduğuna kendimizi inandırmak için ne yalanlar uydurduk. Bilinemez, bir kere yaşandığı için bilinemeyen ölümü dışladık düşüncemizden. Çok kere yaşanan ne varsa müptela olduk onlara. Bir kere yaşanan korkutur bizi. Tekrar düzenler zihnimizi. Arada mutlu olmak için deli taklidi yaparız. Senin, seninle olduğum zamanların ve sensizliğin de biricik olduğunun hep farkındaydım. Kimseye anlatmadım. Sen de farkında değildin, sana da anlatmadım. Sen bilmezdin biricikliği, tekrarsızlığı. Kurallara duyduğun inanca karışmadım hiç, putların gerçek olmadığını söylemek için yüce biri olmak lazım. 
***
Acı zamana en büyük isyanına kalkıştığında, sessizliğim büyüdüğünde, ölümün belirsizliği yaşamın anlamını sömürdüğünde, hiçbir şey tekrar etmediğinde ve her şey kararsızlığıyla göründüğünde sensiz kaldığımı farkettim. Senle, sende topladığım ne varsa dağıldı, parçalandı. Kimseye anlatamıyorum bunları, toplayamıyorum kafamı. Sana da anlatamam. Şimdi bu da imkansız, yapamam. Yoksa anlatmalı mıyım? Hem şimdi değilse, ne zaman? İmkansız benim için mümkün olduğunda çok geç olur. İmkanım varken, evet, yapabilirim. Ama nasıl? Başkalarının kararlığı bana cesaret vermez mi? Başkalarının aşkları başlatmaz mı bizi yeniden? Ansızın, sana doğru, ölümü unutmadan, koşmaya cüret edebilir miyim?

 
Toplam blog
: 60
: 348
Kayıt tarihi
: 07.09.16
 
 

SBF-Mülkiye mezunu, TCDD'de Memur. ..