Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '08

 
Kategori
İnançlar
 

Mevlana bizim neyimiz olur

Mevlana bizim neyimiz olur
 

İpçioğlu koleksiyonundan


Men bende-i Kur'anem eger can darem

Men hak-i reh-i Muhammed Muhtarem

Ger nakl koned cüz in kes ez guftarem

Bizarem ez o ve ez an suhan bizarem...

Mevlana Hazretlerini anma etkinlikleri gerek devlet erkanının gösterdiği iligi gerekse UNESCO tarafından 2007 yılının Dünya Mevlana yılı ilan edilmiş olmasından dolayı her zamankinden daha çoşkulu geçti. 1 Aralık’ta başlayıp, 17 Aralık Pazartesi gecesi Şeb-i Arus töreni ile sona eren etkinlikler çerçevesinde sergiler açıldı, paneller düzenlendi, sema gösterileri tertip edildi. Her anı dolu dolu geçen baş döndürücü bir trafik yaşandı Mevlana şehri Konya’da. Gel ne olursan ol yine gel, çağrısı yankılandı Dünyanın dört bir yanında. Bu çağrıya kulak verip gelenler için Hz. Pir’in evrensel mesajları çok büyük anlamlar yüklüydü elbette.

Hz. Mevlana Konya semalarında bir dolunay gibi parıldarken kirli çakallar da karanlık dehlizlerde ulumalarını sürdürüyorlardı mutad olduğu üzere.
Hz Mevlana çağları delen hakikatbin nazarıyla bu çakalları görmüş ve Mesnevi’sinde onların cevabını yine kendisi vermişti.

<ı>Köpeklerin havlaması ile kervan, hiç yolundan kalır mı? Ay ışığı olan gecede dolunay, köpeklerin havlaması ile yürüyüşünü ağırlaştırır mı. Ay, ışığını saçar, köpek de havlar durur. Herkes, yaradılışına göre bir hizmette bulunur. Takdir herkese bir hizmet vermiş, herkesi bir işe layık görüp iptilaya salmıştır. Ay der ki: Köpek, o pis sesini bırakmıyorsa ben ayım, gidişimi nasıl bırakırım ki?

Bu meyanda, hemen her fırsatta Allah (CC) dostları ile ilgili ulu orta açıklamalarla safi zihinleri idlal etmeği alışkanlık haline getirmiş olan emekli bir İslam tarihi Profesörü hakkında S.Ü. Mevlana Araştırmaları Merkezi Müdürü tarafından Mevlana hazretlerinin şahsiyetini rencide ettiği iddiası ile geçenlerde açılan bir dava geldi aklıma. Hakim böyle bir olayın mahkemeye taşınmasının verdiği ağırlığın altında sulh yoluna gitmek istemiş ve davayı kapatmak için davacı tarafına Mevlana sizin neyiniz olur? şeklinde bir soru yöneltmişti.

Her ne kadar sulh amaçlı iyi niyetle sorulmuş olsa da beynimde bir şimşek çakmıştı bu soru karşısında.

Gelinen noktada ne davacı şahsın verdiği cevap ne de hakimin verdiği karar ilgilendirmekte idi. Beni ilgilendiren hakimin sorduğu soruyla yüzleştiğim anda ruhumda meydana gelen demdemelerden gayrısı değildi artık.

Bu soruda sarsıldı benliğim. Üşüdüm, titredim, bihuş oldum ansızın. Sorgulandım tutuklu yüreğimin ta derinliklerinden, şairin dediği gibi oyalıyormuşum meğer kendimi geçici heveslerle...kançiçekleri açtı yüreğimde, ister aşk de, ister çıkmaz sokak. Dilime kilit vurdu bu apansız sorular, boğulan şafakların alacasında, yüreğim terkedilmiş kışlalar gibi ıssız kaldı... Niyazi-i Mısri misali ağlayıp nalan edip düştüm yola tenha garib.

Himmet ya PİR diye haykırdım. Ama nafile..

Öylesine kalınlaşmıştı ki kalbimdeki kasavet; ayine-i samed olan kalbin batınındaki ecnebi muhabbetlerin maniasından bir türlü yol bulup ulaşmadı sesim maveradaki o güzele

Ezan seslerine karıştı çığlıklarım, bir volkanın kenarında buldum kendimi, elif gibi yapayalnız.

Sönmüş bir volkanın dibine vuran ölüm sessizliğine tanık oldu beynimi bir kurt gibi kemiren sorular. Akıl bir tazib aleti oldu.

Cevap vermekten aciz, nakıs bir at kösteği, mantık yalınayak kaçtı korkusundan.

Gönül ben varım dedi birden. Tam ümitsizlik gayyasında çırpınırken karanlığı deldi geçti.

İçimdeki putları deviren İbrahimvari çıktı ortaya elindeki baltayla .

Bende her sorunun cevabı. Gel al dedi hoyratça...

Aklımın sönük cep fenerini fırlattım attım. Kırılan fener değildi sadece, gönlümün zincirleri de parçalandı o fenerle birlikte.

Ete kemiğe bürünmüş Molla Cami şeklinde görünmüştü gönül.

Gönlümü açtım gönüle karşı ....verdiği tiryak Farisi idi ve ancak gönül gözü okuyabilirdi onu ...

Yâ Resûlallah! Çi bâşed

çün seg-i Ashab-ı Kehf?

Dahil-i cennet şevem der

zümre-i ashab-ı tû,

O reved der cennet,

men der cehennem key revast?

O seg-i Ashab-ı Kehf,

men seg-i ashab-ı tû..

(Ya Resûlallah! Ne olur Ashab-ı Kehf'in köpeği gibi ben de senin ashabının arasında Cennette gireyim. O Cennete gitsin ben Cehenneme, reva mıdır? O Ashab-ı Kehf'in köpeği ben senin ashabın köpeğiyiyim.)...

Ulu Molla mana aleminde açılan nurlu kapıdan şöyle sesleniyordu:

Haşa ve kella sen neci oluyorsun ki, Mevlana hazretlerinin neyin olduğunu sorgulayacaksın. Sorgulaman gerekiyorsa sen O PİR'in nesisin O'nu sorgula, , ,

Elhamdülillah ...Vecedtü ya üstad ... Anladım ki ben O kapının Kıtmir’iyim...

 
Toplam blog
: 79
: 717
Kayıt tarihi
: 30.12.07
 
 

1963 K. maraş doğumluyum. Bir kamu üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Muayyen zama..