Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Mevlana Hacı Bektaşi Veli aydınlığında Abdülkadir Güler

XIII.üzyıl başlarında Anadolu’da sosyal ve toplumsal açıdan halkımız zor günler yaşıyordu. Konya’da Hazreti Mevlana, Eskişehir dolaylarında Yunus Emre ve Kırşehir’ de Hacı Bektaşi Veli Anadolu halkını aydınlatmaya çalışıyorlardı. Her üçü de doğruluk, sadakat, vefa, insan sevgisi ve toplumsal barış konusunda odaklanmışlardı. Anadolu coğrafyasında bu her üç değerin hizmetleri yadsınamayız.

Geçenlerde sevgili eğitimci, şair ve yazar kadim dostum Muhsin Durucan İstanbul’dan bana bir / e mail göndermişlerdi. Muhsin Durucan, çalışkan, üretken, vefalı bir öğretmendir. Kırşehir / Hacıbektaş doğumludur.( 1948). Buca Eğitim Enstitüsü ve Türk Dili ve Edebiyatı Önlisansını tamamlamıştır. Halen İstanbul’da İlköğretim müfettişi olarak görevini sürdürmektedir. Şiir ve yazılarıyla halkımızı aydınlatmaya çalışıyor. Anadolu’da yayımlanan birçok sanat ve kültür dergilerinde sanat, kültür içerikli ürünleriyle görünmektedir..Eserlerinden bazıları: Bir Tutam Şiir ( 1970), Bir Heybenin İki Gözü, (1975 ), Umut Türküsü, ( 1976 ), Söz Kaynağı Anadolu, ( 1979), İlimiz Denizli ( 1985 ), Eğitim ve Mutluluk, ( 1991 ), Canca Şiirler, (1997), adını taşıyan yapıtları vardır, Türk kültürüne hizmet veriyor.

Şimdi sözü fazla uzatmadan, eğip bükmeden bana göndermiş olduğu Mevlâna ve Hacıbektaş Veli ile ilgili bir yazısını siz değerli okuyucularıma bu köşe de sizlerle paylaşmak istiyorum. Sevgili meslektaşım, Sayın Muhsin Durucan’a da burada teşekkürlerimi sunuyorum.

“- Bir adam kötü yoldan para kazanıp Bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaşi Veli’nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektaşi Veli’ye anlatır. Ve Hacı Bektaşi Veli “ Helâl değildir” diye bu kurbanı geri çevirir.

Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlâna’ya anlatır. Hz. Mevlâna ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaşi Veli’ye de anlattığını, ama onun kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana’ya bunun sebebini sorar,

Hz. Mevlâna şöyle der:” Biz bir karga isek Hacı Bektaşi Veli bir Şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni bir kabul ederiz. Ama o kabul etmeyebilir.”

Adam üşenmez, kalkar Hacı Bektaş Dergâhına gider ve Hacı Bektaşı Veli’ye Mevlana’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaşi Veli’ye sorar.

Hacı Bektaşi Veli de şöyle der:

—Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise, Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir, Ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni ( kurbanı) kabul etmiştir” .der.

Böylesi tevazu ve incelikle, birbirlerini yermek yerine yüceltebilmeyi becerebilen bir insan ve toplum olmamız dileğiyle. Toplum olarak ve uygar bir insan olarak bu değerlerimizden örnek almamız gerekmez mi?.

GÜNÜN ŞİİRİ : / KİM BİLİR

İlk yağmur damlası düştü

Kuru yapraklarına güzün

Ardında kış, kıyamet,

Dert hüzün.

Alınyazısı hepsi, kısmet

Ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün,

Kim bilir, kaç günü kaldı

Ömrümüzün.

Ziya Osman SABA

( Geçen Zaman / şiirler 1947 )

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..