Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '21

 
Kategori
Felsefe
 

Mevlana ve Hegel

Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Felsefi Bilimler Ansiklopedisi adlı eserinde Mevlana’ dan “ Muhteşem Mevlana” diye söz eder. Moğollar Selçukluyu ezip geçtiklerinde Mevlana’nın gösterdiği tepkiden etkilenmiştir. Mevlana, bu yıkıma öyle herkesin harcı olamayacak bir metanetle yaklaşmış ve “yarabbi! Bu facianın hayırlı sonuçlar doğurması senin tekelinde. Ne olursun o hayrı bize ihsan et.” Diyebilmiştir. Bu iki filozofun özdeşliği bununla da kalmaz. Napolyon, kendi ülkesini işgal ettiği zaman, Hegel de tıpkı Mevlana gibi davranır ve bu kötülüğün ülkesi için iyiliğe gebe olduğuna inanır. Nitekim zaman onu haklı çıkarır. Çünkü Almanlarda millet bilinci bu işgalden sonra gelişmiştir.

Hegel’in, Türkçeye Tinin Görüngü Bilimi diye çevrilen, benim ise Zihnin Tecellisi demeyi tercih ettiğim eserini bitirdiği tarih, işte bu işgal yıllarına denk gelir. Hegel, işgal esnasında eserine bir zarar gelmesin diye, müsveddeleri evinin bodrumunda saklar. Hatta evini teftiş etmeye gelen Fransız askerlerini oyalamak amacıyla onlara şarap içirdiği bile rivayet edilir.

Bazı yorumculara göre, eserin ikinci bölümü, bu korku yüzünden biraz aceleye getirilmiş gibidir. Yukarda da zikrettiğim gibi ben bu eserden bahsederken, Tinin Görüngü Bilimini demeyi tercih etmiyorum. Zihnin Tecellisi demek bana daha doyurucu geliyor.

Metnin orijinal adı; zihnin, aklın, asıl aklın, asıl zihnin, mutlağın, Tanrının, kendini ortaya koyması, tecelli etmesi anlamına geliyor.

Hegel, insanın, kendi kendinde bulduğu bütün özelliklerin, aslında görece olmadığını, mutlak olduğunu anlaması ve mutlağın kendisinde belirdiğinin bilincine varmasının öyküsünü anlatıyor bu kitapta. Hegel’e göre, Mutlağın iradesi, tıpkı tasavvufta olduğu gibi, kendisini dünyada gerçekleştirmek için vardır. Bu kaçınılmazdır. Adeta, mutlak varlığın, varlığının mutlak sonucudur.

Hegel'in felsefesinde tarih çok önemlidir. Bir bakımdan ona, zihnin evriminin tarihçisi de diyebiliriz. Kendinden sonra gelecek filozoflar üzerinde etkisi çok güçlü olmuştur. Marks’ta bu filozoflardan biridir. Marks, Hegel’in özellikle efendi / köle ilişkisinden yola çıkarak, neredeyse insanlık tarihinin yörüngesini değiştirecek söylemler geliştirmiştir.

İşte bu iki filozof, farklı yaklaşımlarla bile olsa, insanoğlunun, günün birinde daha saydam bir topluma kavuşacağına inananmışlardır. İnsanların birbirlerini nesneleştirmediği nihai bir dünya devletinin düşünü kurmuşlardır. Hatta Marks, insanların yeteneklerine göre üretip, ihtiyaçlarına göre tükettiği, devletsiz bir dünyayı önerecek kadar ileri gitmiştir.

 
Toplam blog
: 164
: 710
Kayıt tarihi
: 13.09.06
 
 

1956 yılında doğmuşum. Tanrı Bilimi Eğitimi aldım. 78 kuşağından olmanın verdiği şevkle olsa gerek;..