Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '07

 
Kategori
İnançlar
 

Mevlid kandili

Mevlid kandili
 

Bugün " Mevlid kandili ".

Mevlid, doğum yeri veya zamanı anlamına gelmektedir. Son peygamber Hz. Muhammed'in doğumu, halk arasında mevlid olarak bilinmekte, bu özel gün de mevlid kandili olarak kutlanmaktadır.

Kamerî takvim, dünyanın uydusu "Ay"a göre düzenlenmiş bir zaman sistemidir. Bu takvimin aylarından biri de Rebiulevvel ayıdır. Bin beş yüz sene önce imkânlar bugünkü gibi düzenli olmadığı için, elbette Hz. Muhammed'in doğumu, saniyesi saniyesine not edilmiş değildir.

Günümüzde yaygın olarak Rebiulevvel'in 12. gecesi, kutlu doğumun gerçekleştiği kabul edilir. Bu gece de Rebiulevvel'in 12. gecesi olduğu için takvimlerde Mevlid kandili olarak geçmektedir. Doğumun Rebiulevvelin iki, sekiz, on veya onyedisinde olduğuna dair rivayetler de vardır.

Doğumun pazartesi gecesi olduğu konusundaki güvenilir rivayetlere dayanılarak, miladi takvime göre tarih 20 Nisan olarak belirlenmiştir.

Peygamber zamanında elbetteki onun doğum gününü kutlamak şeklinde bir olay gerçekleşmemiştir. Daha sonra dört halife, Emevî ve Abbasî dönemlerinde de böyle bir uygulama yoktur.

Hz. Muhammed'in doğum günü kutlamaları, Mısırda kendilerini peygamber soyu olarak gören Fatımî devleti kurulduktan sonra, Muiz Lidinillah döneminden (972-975) itibaren görülmektedir. Dini ağırlıklı resmi devlet töreni şeklinde başlayan bu kutlamalar, Eyyubiler zamanında protokolden kaldırılmış, halk kendi kendine bu kutlamayı evlerinde yapmaya başlamıştır.

Endülüslü muhaddis ve tarihçi, İbn Dihye el-Kelbî, 1207 yılında Erbil'e uğradığında HZ. Peygamber'in doğum yıldönümünün büyük törenlerle kutlandığını görünce, et-Tenvîr, fî mevlîdi's-sirâci'l-münîr (Peygamberin doğumuyla gelen aydınlık) adıyla bir eser yazmış, bunu Muzafferüddin Kökböri'ye takdim etmiştir.

Kökböri'nin törenleri tekrar başlatması ve daha da şaşaalı şekle sokması, mevlid kandilinin onun zamanında kutlanmaya başladığı şeklinde de yorumlanmıştır.

Osmanlılar'da halk arasında doğal olarak kutlanmasına rağmen, resmî merasimler III. Murad zamanında başlamıştır. Sultanahmet Camii'nde yapılan kutlamalara özel kıyafetleriyle mülkî ve askerî erkânla, ulemâ ve saray mensupları da katılırlardı.

Mekke'de Peygamberimizin doğduğu evde ve Medine'de de Mescid-i Nebevî'de (peygamberimizin mezarı burada bulunmaktadır) kutlamalar yapılır, o gün bayram olarak kabul edilirdi.

Mevlid kutlaması 1910 yılından itibaren Osmanlı devletinde resmi bayramlara dahil edilmişti.

Günümüzde ise Suudi Arabistan dışında, Afrika'dan Endonezya'ya kadar, İslâm ülkelerinde yaygın biçimde kutlanılmaktadır.

Son yıllarda Türkiye'de, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nın 20-26 Nisan tarihlerini, "Kutlu Doğum Haftası" olarak kutladığı görülmektedir. Bu çerçevede halkı bilgilendirecek konferanslar verilmekte, Hz. Muhammed'in hayatı, ahlâkı ve dini görüşleri anlatılmaya çalışılmaktadır.

Peygamberimizin doğumuyla ve buna bağlı olarak onun üstün meziyetleriyle ilgili bilgileri manzum şekilde anlatan eserlere de mevlid diyoruz.

Sadece mevlid kandillerinde değil, hemen her dini özelliği olan toplantıda, hatta cenazelerde ve hatimlerde bile okunan, Süleyman Çelebi'nin meşhur şiiri mevlid, o kadar yaygınlaşmıştır ki, birçokları onu kutsal bir metin zanneder. Çok kimse, o zamanın Türkçesiyle yazılan ve belli bir makamla okunurken, iyice anlaşılmaz hale gelen mevlidin, Türkçe olduğunun farkında bile değildir. Oysa mevlid, sadece Türkçe bir şiirdir ve peygamberimizin hayat hikayesini anlatır. Yalnızca onu okumak ve okutmak tek başına bir ibadet de sayılmaz.

Mevlid kandilinin ana teması, Hz. Muhammed'in doğumunu kutlamak olduğuna göre, bir yan bilgi olarak burada, doğum günü kutlamasının yanlış ve dine aykırı olduğu görüşü de kendiliğinden geçersiz hale gelmektedir. İnsanlara manevi zevk veren, onların mutluluğuna, moral kazanmasına, iyi şeyler yapmasına, kötülüklerden uzaklaşmasına vesile olacak her hareket ve davranış normaldir, dinidir.

Yanlış olan bu tür vesilelerle, dinen yasak olan şeyleri yapmaya yönelmektir.

Bugün yine camilerde, televizyonlarda mevlidler okunacak, dualar edilecek. Dua, inanan insanın bir nevi kalkanıdar. Allah'tan beklediğimiz iyiliklerin gerçekleşmesi niyazıdır. Ancak sadece dua ile hiçbir şeyi elde edemeyiz. Hz. Muhammed'in doğum günü bile olsa, camide veya televizyon başında geçireceğimiz bir iki saat de bize bir şey kazandırmaz.

Önce Peygamberi iyi tanımalıyız. Onun hayatını, yaptıklarını ve bize bıraktığı öğütleri iyi öğrenmeliyiz, sonra da bildiklerimizi uygulamalıyız. Kur'an, "peygamberde sizin için güzel örnekler vardır" buyurmaktadır. Halbuki biz peygamberi o kadar az tanıyoruz ki. İsterseniz şu anda onunla ilgili bilgi olarak aklınıza ne gelmektedir, hafızanızı bir yoklayınız, çok fazla bir şey hatırlayamıyacaksınız. Belki Mevlânâ ile ilgili daha çok bilgiye sahipsiniz.

Şimdiye kadar farketmeyenler için Mevlid'de Hz. Peygamberin doğumunu anlatan bölümün ilk dizelerini, okunurken ilk defa belki ne söylendiğini anlama imkânı bulursunuz diye buraya alarak yazımı bitirmek istiyorum:

"Âmine hatun Muhammed â(n)nesi
Ol sadeften doğdu ol dür dânesi.

Çünkü Abdullah'tan oldu hâmile
Vakt erişti hefte ü eyyâm (hafta ve günler) ile

Hem Muhammed gelmesi oldu yakın
Çok alâmetler belirdi gelmeden.

Ol rebiulevvel ayın nicesi
On ikinci gece isneyn (pazartesi) gecesi

Ol gece ki doğdu ol hayrülbeşer (insanların en hayırlısı)
Annesi anda neler gördü neler"

Mevlid kandilinizi en içten dileklerimle kutluyor, hepimiz için yapmak istediğimiz bir iyiliğe, veya bir kötülüğü önlemeye vesile olmasını Allah'tan niyaz ediyorum.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..