- Kategori
- Deneme
Mevsimlerden... İnadına sonbahar!
Sıvasız, duvarları nemli, şeker çuvalından perdeleri kapalı, nasıl bir tesadüftür ki; bir odasının penceresi hastanenin morguna, diğeri; komşu köyün mezarlığına bakan, iki katlı kondunun, küf kokan, feri sönmüş, ampulü kesmiş, gözündeyim...
Mevsimlerden... İnadına sonbahar!
Gönül kırıklarını, çaresizliğimiz ve bez parçaları ile örtmeye çalıştığımız pencereden; mezarlardan korktuğu için midir, nedir? Islık çalarak giriyor içeriye rüzgâr...
Şimdi nerededir ne yapar bilmem ama o gün Asya söylüyor, ben şarkının sözleri ile içimdeki yangına döktüğüm suyun buharında can çekişiyorum;
“ Yoksun sen, esen rüzgârlarda, ezilmiş çiçekler kaldırımlarda...”
Bu yaşta, pineklediğim mutfak masasının garantisinde, yıllar sonra tekrar dinleyince; nasıl fingirdek, nasıl kırıtkan, nasıl işveli, nasıl koket, nasıl yosma geldi şarkı bana...(!)
Arkadaş, kim yoktu o zaman?
Kimi yok saymaya cüret etmiştim en müptedi halimle?
Faturayı kime kesmiştim?
“Zaman her şeyin ilacıdır” derler ya...
Vallahi doğru, bak unutmuşum!
Zamanı; saçımızdaki beyazlara, yüzümüzdeki çizgilere, kabuk bağlamış yaralarımıza sürsek en bolundan...