Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '11

 
Kategori
Deneme
 

Mevsimlerin ritmi

Dünyanın kendi etrafında dönerken güneşin etrafında da dönmesi ve bu yörünge ile aynı hizada denkleşmesi durumunun, bir yıl içerisinde farklı dilimlerde, farklı özellikler göstermesine ve bu dilimlere “mevsimler” deniyor... 

 

Nerden çıktı şimdi bu, ev ödevi gibi” diyebilirsiniz…Ama insanlık için mevsimler çok önemli..! Tabii bunların “ritmik ve ardışık” hareketleri de. 

 

Örneğin; “mevsimler kaç tanedir?” diye sorsanız insanlara… 

Dünyanın değişik yerlerinden farklı farklı yanıtlar alabilirsiniz. Yerkürenin en tepesi ve en altı olan kutuplarda ve buralara yakın yerlerde yalnızca iki mevsim yaşanır. Yanıtları da buna paraleldir. YAZ ve KIŞ… 

 

Şiirlerinde, şarkılarında bile ilkbahar ve sonbaharı bulamazsınız. 

 

Dünyanın göbeğine doğru yaklaştıkça ise dört mevsimden bahsedilir ve dünya nüfusunun çoğunluğu dört mevsimi bilir… 

İlkbahar’sız ve Sonbahar’sızlığı düşünebiliyor musunuz? Ya da içinde bu ikisinin olduğu şarkılar ve şiirlerin, dünyanın bazı bölgelerindeki insanlar için aslında hiç olmadığını… 

 

İyi de, mevsimlerin ruhun derinliklerinde nelere yol açtığından mı bahsedeceğiz şimdi… Yoksa “Kyoto Protokolü” nü imzalamayanların 

-Türkiye de dahil tabii- gelecek kuşaklara “kirlenmiş” bir dünya bırakmış olacağından falan mı? 

 

Hayır… 

İster kutuplar ve yakın bölgeleri mevsimleri sadece “Yaz-Kış” olarak bilsin…İster büyük çoğunluk “İlkbahar-Yaz-Sonbahar-Kış” olarak bilsin, değişmeyen ve mutlak doğru olan dünyanın sürekli olarak hem kendi etrafında ve hem güneşin etrafında döndüğüdür. Yani dünyanın hangi bölgesinde oturuyorsanız oturun mutlak olan bir devinim olduğudur. Ama iki mevsimli ama dört mevsimli… 

 

Ve… 

Bu dönüşler sürdüğü sürece mevsimlerde ardışık olarak sırayı bir sonrakine bırakacaklardır… 

Ve…  

Hiçbir mevsim, bir diğerine üstünlük taslayamayacaktır… 

Ve… 

Her birinin diğerine emanet ettiği şeyler vardır, bu emanetleriyle de bir sonrakine anlam ve değer kazandıracaklardır... 

 

Ama sonra sıranın tekrar kendisine geleceğini de hiç unutmaz mevsimler..! 

Ya insanlar? 

 

 

Dünya dört mevsim, dört ayrı dünya… 

İnsan her mevsim, bir başka dünya… 

Peki, ya benim dünyam? 

Dört mevsim salatası… 

 

Şair Mehmet Lütfü Aydın, böyle anlatmış mevsimlere olan duygularını… 

 

Peki ya benim dünyam ne olacak? 

 

Dört mevsimi de yaşayabilen bir ülkede yaşıyor olmamızla, mevsim geçişleri ile insanları yumuşatan, farklılıkları alabildiğince ve mutlaka art arda yaşayarak yeknesaklıktan uzak tutan renkli bir yaşam şeklimiz olmalı değil mi? 

 

Ama bu renkliliğe rağmen bir tatminsizlik içinde değil mi bu ülkenin insanları? Niye herkesin suratı bir karış asık? 

Bazen de yaşadığımız bu renklilikler, mevsimsel geçişlerin cümbüşlü halinden bile fazla olduğunda sıkıntı basmıyor mu hepimize? 

Dingin ve mutlu bedenli insanların yaşadığı bir ülke hayali, bize çok mu uzak? 

Gözlerimizin ve ruhlarımızın yorgunluktan bitap düşmesi yerine, mevsimler arasında ki saygı dolu geçişlere benzeme zamanı gelmedi mi hala? 

 

 

 

 

Bernard Shaw şöyle demiş: “Her yıldızın kendi yörüngesi vardır ve onunla en yakın komşusu arasında yalnız güçlü bir çekim değil, erişilmez bir uzaklık da bulunur. Çekimin gücü fazlalaşırsa, iki yıldız kucaklaşmayıp çarpışır ve yok olurlar birlikte… Bizim de yıldızlar gibi yörüngelerimiz var ve acıklı bir çarpışmayı önleyebilmek için aramıza erişilmez bir uzaklık koymamız gerekir. Saygılı davranmanın tüm sırrı birbirinden yeterince uzak durabilmektir; saygının bulunmadığı bir toplumda yaşam ne çekilebilir olur ne de sürdürülebilir.” 

 

Ne kadar da doğru… 

Yönetenler başta olmak üzere, her insani durumu ne kadar kolay zedeleyip tükettiğimizi açıklamıyor mu? 

 

 

Mustafa IŞIKSOY 

 

 
Toplam blog
: 14
: 1494
Kayıt tarihi
: 22.05.10
 
 

STK' larda, toplumsal konularda çaba içinde olmayı bir yurttaş sorumluluğu olarak görürüm. "Söyle..