Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '19

 
Kategori
Kitap
 

Mezar Sesleri

Mezarlardan sesler gelir mi? Halk arasında, ölen bir kişi için mezarından sesler geliyormuş, diye söylentiler halk arasında dolaşır; ama sesi duyan olmamıştır. Söylenceler, dilden dile dolaşır. Sesin geldiği, söylencesinin yaygınlığı, ölümsüzlük inancından da kaynaklandığı, söylenebilir. Bir olasılık da ölüm gerçekleşmeden gömülen birinin sesi de olabilir.

Mezar Sesleri” Vahap Balman’ın bir araştırma, inceleme yapıtı. Yazar, kitabın önsözünde, neden “Mezar Sesleri” adı verdiğini, şöyle açıklıyor.

Sanki mezar taşları bizimle konuşuyorlardı; kimisi yalvararak bizden dua istiyor, kimisi ağlıyor, inliyor, figan ediyor, kimisi “Benim yaptığım hataları sen yapma” dercesine nasihat veriyor, bazıları “Bazıları, beni unutmayın ziyaretime gelin” diyordu. Bazıları, dünyadaki gururlu yaşantılarını mezar taşlarına yansıtmışlardı.(önsöz,s.ıı)

Mezarlıkları gezip kitabeleri okuyanlar, değişik duygularla sanki mezarlardan tarif edilmez bir şekilde bir şeyler fısıldandığını hissederler. Bu nedenle bu kitaba,”Mezar Sesleri” adı, verildi.

Fısıltıların duyulmasını hissetmek, mezarlıkla ilgili söylentilerin bilinçaltına itilmesi sonucu olabilir Yazar, ”mezar taşları kitabeleri” ni yazın (edebiyat), sosyal, kültürel, bakımından ele alarak insanlar üzerindeki psikolojik etkilerini, irdelemiş. Başka bir deyişle,”mezar taşları kitabeleri” nin felsefesini yapmış.Mezar taşları sadece kültür ve edebiyat yönünden değil; tarih, sosyoloji ve antropoloji yönünden de büyük önem taşımaktadır.(önsöz, s.ııı)

Yazar, mezar taşları kitabelerini, eşler, evlatlar, kardeşler, anneler, babalar… gibi 42 başlıkta toplamış.Ahmet İnam, Ahmet Hamdi Tanpınar, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Üstün Dökmen, Tuğrul Tanyol, Ordulu Deli Muharrem… gibi düşünür, şairlerin sözlerini, şiirlerinden örnekler vermiş. Bunlardan en az adı duyulan Ordulu Deli Muharrem’in iki dizelik deyişi daha anlamlı ve ilginç geldi.

Dünya bir gündür,

O da bu gündür.

Bakın; felsefeci, eğitimci, akademisyen Ahmet İnam’ın mezar taşına yazılmasını istediğine:

Mezar taşıma şu yazılmalı:

“Ölü burada ya, ölen yok.”

Türkçem benim, ses bayrağım” diyen usta şair Fazıl Hüsnü Dağlarca da söyle diyor:

Ölüm ne ki…

Gönül istediğini yitirmeyince.

Üstün Dökmen, ölümle ilgili ne diyor?

Elbette ki dünyada güzelliklerin yanı sıra çirkinlikler de var. Yaşamın bir parçası ölüm de var. Fakat kanımca insan, bunların tümünü birden tanımalı, yaşamı bir bütün olarak kucaklamalı ve bundan sevinç duymalı.(önsöz,s.vı)

Yazar, bir arkadaşıyla mezar taşları yazıları konusunda bilgi edinmek için Cebeci Asri Mezarlığı’na giderler. İki saatlik bir etüt etme neticesinde son derece değişik, ilginç, değerli anlatımlarla karşılaşır.”Bunlar aynen halk türküleri, ağıtlar gibi acılı, duygu yüklü anlarda kalpten, gönülden koparak gelmiş özgün deyişlerdi. İşte, eşe yazılan bir mezar taşı kitabesi:

Gözlerin içimizi okurdu bizim

Sözlerin derdimize ortak

Yarım kaldı tüm umutlar

Erken düştün büyük yaparak

Aile bireylerinin duygu ve düşüncelerini, bakışıyla anlar. Sorunlara, sıkıntılara ortak olur. Ölümüyle umutlar da sönmüştür. Beklenmedik bir anda erken olmuştur, ölüm. İnsana özgü bir özellik yaprağa aktarılarak anlatıma güç ve canlılık kazandırılmıştır.

Evlatlar için yazılan mezar taşları kitabelerinde, Mevlana’dan alıntı yapılmış.

Mezar da ne oluyor? Can, göklere bile sığmaz.

Küçük bir çocuk öldüğünde, o günahsızdır. Göklere uçtu, denilerek ölüm yakıştırılmaz, çocuk ve genç ölümlerine. Mevlana,“Can, göklere bile sığmaz.”deyişiyle evlat ölümünün büyüklüğünü, özlü, anlamlı, yüceltici deyişiyle vurguluyor.

Kardeş için yazılan kitabede de şöyle deniyor:

Gardaş canımsın,

Kanayan yaramsın,

İlelebet gözümden

Akacak gözyaşımsın.

Haram yemeyen, herkesi seven, güneş gibi batan biri için de mezar taşına şunlar yazılmış:

Ne bir haram yedi, ne cana kıydı,

Akşam oldu, güneş gibi batıyor.

Kimseyi üzmedi, herkesi sevdi,

Yiğidim, aslanım burada yatıyor.

Yazar, Musevî ve Hıristiyan, Cumhuriyet’ten önceki mezar taşları, türbe kitabelerinden de örnekler vermiş.

Karı zırıltısından vefat eden

Halil Ağa ruhuna Fatiha

            (Merkezefendi Mezarlığı’ndan,1844 tarihli bir kitabe)

Mari Kohen Kızılgül

  1923-1996

Sevgili eşim

Canım annemiz

Tatlı dilin, güler yüzün

Altın kalbinle

Daima içimizdesin

Huzur içinde yat  (Cebeci Asri Mezarlığı)

Sultan II Murat Türbesi (Fatih’in babası) Bursa’da Muradiye Camii’nin bahçesindedir.(1451)

…Yüce Allah, onu cennetin odalarına yerleştirsin ve onun üzerine mağfiret yağmurlarını yağdırsın.Kaynak: Uzunçarşılı

Mezar taşı kitabeleri, her şeyden önce kibirli olmamamızı, iyi insan olmamızı öğütlüyor. Mademki ölüm var; herkes mezara girecek, mademki ölüm mezarda herkesi eşitliyor-sadece bazı mezarlar, diğerlerinden daha görkemli oluyor ki pek önemli değil-o halde gururlanmaya ve kibirlenmeye gerek yoktur. Birçok din ve birçok tanınmış düşünür de gurur ve kibri en büyük günah olarak görmüştür. Eskiler ne güzel demişler:

“Ahir yine hâk olur bu tenler,

Bilmem niye kibar eder edenler.”(önsöz,s.vıdı vıdı)

Yazar, mezar yaptıracak, kitabe yazdıracak kadar parası olmayanların, duygu ve düşüncelerini kalplerinde yaşattıklarının bilincinde olduğunu da belirtir.

Türker Alkan’ın Vahap Balman’ın Mezar Sesleri, yapıtı hakkındaki görüşüne gelince yazar, şöyle diyor:

.Mezar ziyaretlerinde en çok mezar taşları dikkatimi çeker. Artık o tarafta hiçbir işe yaramayacak unvanları neden kullanır insanlar, bilemem. Vahap Balman, mezar taşlarında yazılanları derleyip bir kitap yapmış: 'Mezar Sesleri'. Bazıları gerçekten ilginç diye düşündüm.
Örneğin,  şunu okuyunca
: 'Acaba eski bir Mülkiyeli mi' sorusu geliyor akla: "Tek zevki hizmetti mülk - ü millete. İlmim vakfetti kırk yıl devlete. Doyamadı hizmete 'Anayasa'dan. Bir sabah kuş gibi uçtu cennete."(Türker Alkan,Radikal,8.02.2004)

Mezar taşı kitabelerine; insanların nasıl bir ömür sürdükleri, kişilikleri, ailedeki yerleri, meslekleri, sevdikleri, özverileri, acıları, hastalıkları… akıcı, duygusal, çekici bir anlatımla taşlara işlenmiş. Yakınları, kalplerinde yaşattıklarını, unutmadıklarını; sevgisini, iyiliklerini severliğini, yiğitliğini, yakınlarına desteğini, mertliğini… belirterek mekânlarının cennet olmasını dilemişler.

Yazar,mezar taşı kitabeleri konusunda ayrıntılı bir inceleme, araştırma yaparak tarihçilerin, edebiyatçıların, ilahiyatçıların, sosyologların antropologların, psikologların yararlanacağı bir kaynak yapıt oluşturmuş.(Balman Yayıncılık)

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..