Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '10

 
Kategori
Arkeoloji
 

Mezarlar

Mezarlar
 

Roma Çağı Mezar Steli


Tarih, coğrafya ve arkeolojiyi ilgilendiren hemen hemen her kitapta, artık klişe haline gelmiş bir cümle vardır ki, bu cümle gerçek anlamda doğrudur aslında. Bu cümle “Anadolu bir kültürler beşiğidir, doğu ve batı arasında hem bir köprü, hem de bu köprüden geçip gitmek isterken kalınan, yerleşilen ve var olan kültürle yeniden biçimlenilen bir yerdir” şeklinde özetlenebilir.

Arkeolojik anlamda Anadolu’nun tüm kentleri, adeta Edirne’den Hakkâri’ye değin, aslında bir açık hava müzesi görünümündedir ve dünyada böylesi bir toprak parçası başka bir coğrafyada yoktur. “Köprüyü kullanıp geçen de, kalıp yerleşmeyi seçen de” kalıcı izler bırakmıştır Anadolu’da. Bu kalıcı izler kimi zaman Göbeklitepe’deki gibi, dünyanın en erken tapınağı olur, kimi zaman Çatalhöyük gibi, dünyanın en erken yerleşimlerinden biri, kimi zaman Efes olur, Bergama olur, Troya olur, görkeme dönüşür… Anadolu’daki bu kalıcı izleri bırakan, damgasını vuran insanların, hayatta iken bıraktıkları izlere ek olarak, öldükten sonra bıraktıkları izler olan, onların hayatlarına, yaptıklarına, bu topraklardan her anlamda nasıl beslendiklerine dair ipuçları taşıyan, bir başka veri daha vardır; mezarlar. Anadolu’da mezar, sadece ölen kişinin gömüldüğü yer değildir; başına gidip ağlaşılarak, aile ferdi olmaktan çıkıp, mezarlık ferdi olarak olsa da, hayatını bu şekilde devam ettiren, öldükten sonra bile ölenin yaşayanlara bilgece öğütler verdiği, mezar taşı ile hayatta yapılanların, pişmanlıkların, mutlulukların anlatıldığı, ölenden Tanrıya dilek dilemede aracılığı istenen, yalnızlığı ve ıssızlığıyla yaşayanlara “ölümün eşitleyiciliğini” kavratan, mimarisiyle arkeologlara binlerce sene sonra konu olan, aslında ölü değil, yaşayan sosyal bir doku, dinsel bir figür, mimari bir birimdir mezar ve adeta “yaşayan ölüler şehridir” mezarlıklar Anadolu’da!

Bu hakikat, Anadolu’da ne kadar çok uygarlık gelip geçerse geçsin, ne kadar çok dinsel inanış gelişip güçlenirse güçlensin, değişmeden, binlerce yıldır kendisini göstermektedir. Okumasını bilene, adeta kalın ciltli bir kitaptır mezarlar; hayata dair son noktayı koyup, ölüler safına geçenlerin, derin sükûnetleri üzerinden, yazılanları biz yaşayanlara seslendirdikleri, bazen bağırdıkları, ama duyuramadıkları bir kitap!

 
Toplam blog
: 22
: 14947
Kayıt tarihi
: 24.07.07
 
 

YAZI VE MAKALELERİ ÇEŞİTLİ DERGİ VE GAZETELERDE YAYINLANMAKTADIR...