MHP, Saadet Partisi'yle ortak seçime gitmeli!...

Evet , MHP, Saadet'le ortak seçime gitmeli!... Seçim barajını aşabilme açısından, bu tür siyasi bir karar, her ikisinin de yararınadır... Çünkü onları siyaseten bitirmek isteyen düşman aynıdır!... 

Referandum sürecinden sonra, MHP bu seçimlerde cemaatin tüm gücüyle AKP'yi destekliyeceğinin farkına varmıştır... Bir zamanlar Nurculuğun güçlü olduğu bölgelerde, MHP'ye verilen oyların yıllar içinde hükmü azalmıştır... 

Gülen'in 12 Eylül sürecinde, ülkücüleri teröristlikle itham etmesi ve ardından daha da ileriye gidip, ülkücülerin tümünü, ''milli ruh diyerek milletin önünde kuyular kazan, eli kanlı insan bozmaları'' olarak itham etmesi, ilişkileri germiş, ülkücülerin cemaata karşı tepkilerini yükseltmesine yol açmıştı!... Gülen'in temsilcileri küçük bir u dönüşüyle, üstadın sözlerinini çarpıtıldığı, kastedilenlerin ülkücüler olmadığını, ''Ulusalcılar''' olduğunu söyleyerek ortamı yumuşatmaya çalışmış, ama siyaseten MHP'nin kuyusunu kazmaya devam etmişlerdi!... 

Ergenekon sürecinde, MHP'nin siyasi yaklaşımları ve en son, Devlet Bahçeli'nin, 'herkesin satırı satırına okuması gereken' yaptığı son çıkış, işi iyice zor hale getirmişti!... .http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikaDetayV3& ArticleID=1044748&Date=31.03.2011&CategoryID=78&CMessageID=811039&C 

Res=1#fc811039 

Ve şimdi AKP , doğasına uygun olarak, , seçimlerde bu durumu lehine kullanmak için, elinden geleni yapacaktır... 

Gülencilere bağlı medyanın, özellikle referandum sürecinde MHP’ye karşı sürdürdüğü yayınlar ve Fethullah Gülen'in geçmiş dönemlerde Saadet Partisine karşı koyduğu olumsuz pragmatik tavrın, bu kez Ülkücüleri kasteden konuşmalarla belirginleşmesi MHP'yi hareketlendirmiştir! 

Anayasa'ya ''Evet'' kampanyasında MHP tabanına yönelik yürütülen psikolojik savaş da, köklü MHP kadrolarıyla cemaat arasında bir soğuk harbin başlamasına neden olmuştur... Ve bunun tek nedeni, şüphesiz Fethullah Gülen denetimindeki Nur cematinin, stratejik olarak, artık tümüyle AKP yörüngeli bir politika benimsemesinden kaynaklanmaktadır... 

Şüphesiz MHP başkanı bizim, belki de tümünü bilemediğimiz bir nedenle, cemaatin, bir zamanlar MHP sempatizanı olan ve Kominizmle Mücadele Derneği'ni, Erzurum'da kurumsallaştıran milliiyetçi-İslamcı hocaefendisiyle, , bir gerçeği işaret ederek, artık tamamen karşı karşıya gelmiştir... 

Bundan önce de, 12 Eylül referandumunda, Fethullah Gülen'in, Anayasa değişikliği hakkında; 

''...bir kısım cellatlıkların ve farklı vesayetlerin önünü almaya matuf bir iki maddenin değişikliği bile çok önemlidir.'' 

"... imkan olsa mezardakileri bile kaldırarak o referandumda 'Evet' oyu kullandırmak lazım. Mezardakiler bile kalksın. Ben zannediyorum kalkarlar da.. Ben zannediyorum ruhları koşar da...'' sözlerinden sonra Bahçeli dayanamamış; 

"Fethullah Gülen Bey mezardan kaldırıp oy kullandıracağına, Amerika Birleşik Devletleri'nden gelerek 12 Eylül'de oy kullanması daha hayırlı olur diye düşünüyorum.'' sözleriyle siyasi tepkisini dile getirmişti!... 

Şüphesiz ki, Said-i Nursi düşüncesine sahip olan kişiler, yalnızca Fethullah Hoca'nın tamamiyle mahiyetine girmemiştir!... Hocanın siyasi ve ideolojik yaklaşımını benimsemeyen ve hala MHP ve Saadet Partisi'ne sempati duyan kesimler mevcuttur.. 

Küresel emperyalizme karşı, Türk milletinin son kalesi olduğunu tezleyen ülkücülerin, gene emperyalizme karşı olan Erbakan hocanın kadrolarıyla, bir seçim ittifakına gidebilmesi, şüphesiz her iki partinini de baraj sıkıntısını ortadan kaldıracaktır... 

İleri demokrasi sürecinde, 12 Haziran seçimlerinden sonra, azınlıktaki diğer toplumsal kesimlerin parlamentoda temsil edilmesi ihtiyacı gibi, bu iki önemli partinin de, meclisde yer alması, Türkiye'de demokrasinin geleceği açısından, yaşamsal bir zorunluluk arz etmektedir.