Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '16

 
Kategori
Söyleşi
 

Midye tezgahından medya sektörüne: Lokman Dağ

Midye tezgahından medya sektörüne: Lokman Dağ
 

Türk televizyonlarında gezi programları meşhurdur. Gezerken oranın lezzetlerini ve Anadolu insanını ekrana taşırlar. Geçen Cumartesi TV 360’da Lokman Bizim Şehirde programını izliyordum. Ordu’nun merkezi, köyleri, yaylaları ve şelaleleri neredeyse ilin bütün renklerini ekrana yansıtmışlardı. En çok beni etkileyen program sunucusu Lokman Dağ’ın samimi tavrıydı bu ilgimi çektiği için biraz araştırdım. Aslında hafta içi her gün sabah saatlerinde yayınlanıyormuş tabii ben çalıştığım için programın Cumartesi 11.35’te yayınlanan bölümüne denk gelmişim.

Lokman Dağ uzun yıllar polis - adliye muhabiri olarak başarılı haberlere imza atan şimdi ise modern zaman gezgini olarak ekranlardan tanıdığım bir isim. Kendisine röportaj yapmak için ulaştım, ekrandaki samimiyeti telefona da yansımıştı. Tamam, kardeşim nerede istersen yapalım dedi. Şuraya gelmem, şu soruyu sorma demedi. Bakalım aynı sıcaklık yüz yüze devam edecek mi diye merak ettim. Röportaj için Çekmeköy’de bir balıkçıda buluştuk.

Lokman Bizim Şehirde ile samimi muhabbetinle TV360’da evlere misafir oluyorsunuz. Nasıl gidiyor program?

Ben Anadolu aşığı bir insanım. Her yörenin kendine göre tadı, tuzu, tatlısı, sesi ve rengi var. Ben de o renkleri yakalamaya çalışıyorum. Türkiye’de artık samimiyetin lüks olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Aslında hepimiz iyi bir insan olmak zorunda değil miyiz? Ben ekranda sadece kendimim başka hiçbir şey yapmıyorum. Şu anda gördüğün Lokman neyse o... Ekranda, gençlerle ya da sokakta teyze ile yaptığım sohbette hep aynı kişiyim. Ben bir haberciyim. Polis – adliye muhabiri olarak uzun yıllar görev yaptım. Sabah spikerliği tecrübem de var ama asıl muhabirdim. Halen sarı basın kartı olan muhabirim, bu kimliğimden kopamadım. Bir haber programı gibi yapıyorum. Hafta içi her gün Lokman Bizim Şehirde ile güzel güzel haberleri uzun uzun veriyorum.  Herkesin keyif alabileceği; önce benim keyif alabileceğim bir program yapmaya çalışıyorum. Samimiyet diyorsun insanlara kendim oluyorum; onların yüreklerine dokunuyorum ve hislerini anlatıyorum. Çok fazla patlama, çatışma, operasyon içerisine girdim. O kadar çok farklı haber yaptım ki artık insanlar gülmek istiyor. Acıya tahammül edemiyorum. Program ile Anadolu’yu geziyorum. Eskiden ana haber olduğunda hangi haberi atladık diye telaş ederken şimdi akşam olan telaşımız nerede ne yemek yiyelim, hangi lezzetleri izleyiciye tanıtalım...

Bu zamana kadar kaç il gezdiniz? Gittiğiniz yerlerde nerelere gitmeyi seviyorsun?

Muhabirlik dönemimde bütün Anadolu’yu gezdim. Program için ise 28 il gezdik ve 100. bölüme geldik. Her ilden 4 program çıkarıyoruz. Hafta içi her gün 09:45 - 10:30 arası yayınlanıyor programımız. Hedefimiz 81 ilin tamamına gitmek. Sokak lezzetlerinden tutun oranın bütün yöresel yemeklerini tanıtıyoruz. Ben aslında en çok köyleri gezmeyi seviyorum. Hatta capslerim çıkmaya başladı. Çok güzel yemek yediğimi söyleyen, amma çok yedin Lokman diyenler var. Mizahı seviyorum ve bu güzel seviyeli capsleri kendi instagram hesabım üzerinden paylaşıyorum. Anadolu’yu gezdikten sonra çok güzel tepkiler almaya başladım. 14 yıldır muhabirlik yapıyorum, sokaktayım. Sokakta daha çok eğleniyorum. Özellikle teyzeler bana bayılır. Onların oğlu gibi bir hissiyat yaşıyorum. Geçen gün Taksim’deyim bir kızı ile beraber bir teyze beni gördü. Kızı hani bu tikican dediğimiz kızlardan. Teyze beni tanıdı aaa bizim çocuk, kıza gösteriyor bak Lokman İstanbul’daymış. Kız elinde çakma bir çanta ile bana döndü baktı yamuk ağız Türkçe ile "Beeen dizi izlemiyoruuum" dedi. Kıza doğru döndüm ben oyuncu değilim dedim. Teyze hemen kızına nasıl tanımazsın, Lokman Bizim Şehirde, inanılmaz keyifli bir çocuk dedi ve yanaklarımı sıktı. O gün anladım ki benim izleyici kitlem 50 yaş ve üzeri emekli amcalar, teyzeler.



Televizyonun bile çekmediği ücra köyler var. Sizi görünce insanlar nasıl tepki veriyor?

Geçen gün bir köye gittik teyze oğlum hangi TRT diye bize sordu. Teyze hala TRT’de kalmış, onun için sadece TRT var. Teyzeciğim 360 diyorum. O TRT’nin hangi kanalı diye ısrarla devam ediyor. Kimisi ise aaa Lokman Bizim Şehirde diyor ve boynumuza sarılıyor. Lokman Dağ değilsin Lokman Bizim Şehirdesin…

Çat kapı misafir gibi hazırlıksız gidiyoruz ve gideceğimizi haber vermiyoruz. Geçen Bursa’ya gittik Misi köyünde 95 - 100 yaşlarında bir teyze duvarın yanında sopasıyla oturuyordu. Ben de elimde mikrofon ile yanına gittim. Teyzeciğim nasılsın diye sordum ne olsun yavrum bekliyorum dedi. Neyi bekliyorsun teyzeciğim dedim. Ölümü bekliyorum yavrum, bir ayak öbür tarafta diğer ayak burada cevabını verdi. Niye ölümü bekliyorsun sorusunu yönelttim. Ne yapacağım oğlum 95 yaşında oldum bu saatten sonra otobüs bekleyecek değilim, ölümü bekliyorum dedi.

Ayağımın tozu ile Kars’tan geliyorum. Ani Ören Yeri halk arasında Ani Harabeleri olarak bilinen yere gittik. Dünyanın en önemli antik kentlerinden biri ve ben iddia ediyorum Ani Ören Yeri İtalya’da olsaydı giriş 8 değil 80 euro olurdu. O kadar geniş bir kent. Bizi götüren şoför Kazım Ağabey, Allah sizden razı olsun ilk defa Ani Harabelerine gidiyorum dedi. Bu insan Karslı. İlk defa Çıldır gölüne bizimle geldi. 1995 rakım yukarıdasınız. Ben oraya Türkiye’nin çatısı dedim. Orada donmuş Çıldır Gölü’nde buzları keserek balık çıkarttık. Kendime genç gurme diyorum kızlar ise şişman gurme diyorlar bana. Genç gurme olarak Çıldır Gölü’nden Sarıkanat yedik, çok lezzetliydi. Hayatımda yediğim en güzel balıklardan.

İsviçreli peynircinin gelip Kars’ta yerleştiği hem kaşar hem de gravyeri meşhur olan Boğatepe köyüne gittik. Anadolu lezzetleri başkadır. Orada aldığım eski kaşarın kilosu 22 TL. Satın aldığım ağabey aynısını İstanbul’da sosyetenin alışveriş yaptığı büyük marketlere kilosu 89 TL’ye satıyormuş.

Aslen Mardinlisin. Doğu maalesef karışık... Mardin çok güzel bir yer ve turizm için muazzam şehir. Mardinli olarak neler hissediyorsun?

Terörü lanetliyorum! Tek temennimiz bir an önce bütün olayların bitmesi. Allah bu acıları dindirsin. İnşallah dünyadaki bütün savaşlar dursun. Herkes kendi ülkesinde yaşasın. Ayrıca çocuklar artık denizlerde boğulmasınlar yataklarında uyusunlar. Çocukların yerleri kendi yataklarıdır. Allah o güzel günleri nasip etsin. Mardin’de akrabalarım var. Mardin Merkez’e yılda ortalama 1,5 milyon turist giderken şu an Mardin’de sayı 200 binlerde. Bu çok üzücü... Dünyanın 7 harikasından birisi; taşların memleketi Mardin’de maalesef bu güzellikleri turistler göremiyor. Mardin’i bilirsin genellikle taş, toprak hiç ağaç yoktur. Türkiye’de ormanların sadece yüzde üçü Güneydoğu Anadolu’da bulunmaktadır. Amcam ve babamı Ordu’ya götürdüm. 3 gün boyunca denize, ormana baktılar. Karadeniz’i biliyorsunuz alabildiğince yeşil ve mavi. Amcam dedi ki Lokman sana bir şey söyleyim mi oğlum? Allah bizi sevmiyormuş dedi. Niye amca hayrola diye sordum. Ya bize bak her yer dağ, taş toprak şu Ordu’ya bak denizi, yeşili, yaylası var oğlum var Allah oraya vermiş. Bizim orada taşlar var. Taş ustaları mecburen taşları konuşturmuş. Bizim de öyle bir şansımız var. Dil, din ve kültürün şehri Mardin ileriki yıllarda dünya turizm yerinin çok farklı olacağına inanıyorum.

Ordu demişken… Nasılmış Ordu’ya damat gitmek?

Arkadaşım Yeditepe Üniversitesi’nde felsefe kulübünün toplantısına çağırmıştı. Felsefe ile çok ilgili bir insanım. Arkadaşlarımın yanına toplantıya gittim. Bizim doğuluları bilirsin hep karakaşlı kara gözlü olur. Aralarında sarışın, yeşil gözlü ay gibi birisi parlıyordu. Felsefe genelde sakallı erkeklerin işidir. Bu kadar çirkin kız ve erkeğin arasında ne işi var dedim. Adı İlke. O da benden etkilendi, tanıştık. 7 yıl flört ettik. Ben o sıralar İzmir’de gazeteciydim. 7 yıl sonra nişanlanıp Ordu’ya damat gittim. Bir babam vardı şimdi iki annem iki babam var.

Ordu yeşil ile mavinin buluştuğu eşsiz bir şehir. Geçen haftalarda Ordu’ya program için gittik orada çok fazla Arap turizmi var. Çaybaşı yaylasında şelaleler var. Öyle 5 - 10 metre değil 50 metre yukarından akıyor. Araplar eğer yeryüzünde bir cennet varsa orası burasıdır deyip âşık oluyorlar. Ordu; yaylaları, şelaleleri, sahilleri ve fındık bahçeleriyle Türkiye’deki yalancı cennet…

İstanbul Kazan Lokman Kepçe programında İstanbul’u tanıtıyordunuz. Beykoz’un meşhur pidesi varmış. İstanbul içini gezmeye çalışırım ama itiraf edeyim benim bile bilmediğim yerler, tatlar varmış öğrendim.

Gittiğim her ilde neden bu şehir ve şehirde nereye gidebilirim diye soruyorum. Çünkü çoğu kişi emin olun nereye gidilmesi gerektiğini bilmiyor. İnsanların hayatı televizyon ve yaşadığı semt olmuş. Ne yiyelim, ne içelim diye sorduğumuzda çoğu kendi lezzetlerini bilmiyor veya bilse bile artık yapmıyor. Bizde unutulmaya yüz tutmuş lezzetleri, o bölgenin gezilecek ve görülmesi gereken güzel yerlerini tanıtıyorum.

Senin bahsetmiş olduğun İstanbul Kazan Lokman Kepçe programı vardı. Orada İstanbullunun bilmediği çoğu köyü gittim, gezdim. Terkos, Çatalca ve Beykoz’un hiçbir televizyoncunun gitmediği köylerine gittim. İsviçre’den izleyen birisi bana teşekkür e-maili attı. Lokman Bey sizin sayenizde çok güzel gezi rehberi edindim. İstanbul; Taksim medyanı, Sultanahmet ve Ayasofya’dan ibaret değilmiş sizin sayenizde şehri çok keyifli gezeceğim. İstanbul’da 40 bölüm çektik ama hala 400 bölüm çekilecek yerler var.

Türkiye’den çok fazla izleniyoruz. Avrupa’da inanılmaz bir izleyici kitlemiz var. Almanya, Hollanda, İngiltere ve İskandinav’dan Norveç’ten bile mesajlar geliyor. Çok duygulanıyorsunuz. Güzel bir iş yapıyorsun ve bütün dünya sizi izliyor. Evliyseniz bazen hayal kırıklığı yaşayabiliyor insanlar. Evli olduğumu bilmeyen kadın izleyicilerim yazıyor. Evliyim dediğimde aaa öyle mi Lokman Bey diyorlar.

Anadolu bambaşka!

Sivas, Zara’da bir köye gittik. Karı koca 3 yumurta, biraz peynir ve bir de ekmekleri vardı. Peyniri ikiye böldü, yumurta kırdı önümüze koydu. İşte Anadolu bu dedim. Burada kalın oğlum, gitmeyin diyor. 5 haneli köyde misafir etmek istiyor.

Ordu’da kaymakam Bey bizi restorana davet etti. Elimi yıkamak için tuvalete gittim. Arkamdan 3 genç geldi aaa Lokman Dağ değil mi diye sordular. Evet, benim dedim. Ekranda çok samimi geliyorsun bizde samimi misin diye konuşmaya geldik dediler. Gençler ile sohbet ettik. Samimi misin değil misin anlamaya çalışıyoruz dediler. Bende yarım saattir tuvalette esir aldınız size samimi olmayı anlatıyorum deyince Allah razı olsun ağabey çok samimisin, çok memnun olduk hep izliyoruz dediler. Samimiyet konusunda herkes bunu arıyor. Ben neysem oyum. Ekranda, sokakta, evde ben buyum. Biz iyi insan olmaya ve işimizi en iyi yapmaya devam edeceğiz.

İki fotoğraf arasındaki 7 farkı bulun şimdi... Sadece 2 yıl ara ile çekildi, tarafımdan... Bir nevi haber takip... Bitmiyor içimdeki haber aşkı ne yapayım... Şanlıurfa Harran... Adı Emine, yolda yürürken rastlamıştık. Soyadını bilmiyordu. 10 kardeşten biriydi. Okula gidiyor musun diye sorduğumda çocuklar dövüyor gitmek istemiyorum demişti. Çimen yeşili gözleri utangaç, korkulu ve tedirgindi. Benimle konuşurken o direğe sımsıkı sarılıyordu. Tek güvencesi o direk sanıyordu. Arkadaşları dövdüğü için okula gitmek istemiyorum. Sevmiyorum okulu demişti. Tam iki yıl sonra aynı yerdeyim. Emine büyümüş, yüzündeki korku ve utangaç bakışları gitmiş, çimen yeşili gözleri sıcak sıcak gülüyor artık... Ama hala biraz utangaç gülüşleri... "Okula gidiyor musun?" diye sordum. Evet dedi. Okulu seviyor musun dedim "seviyorum" dedi. "Ne olmak istiyorsun?" sorusuna, gülerek "öğretmen" dedi. İşte o nedenle hayatlara dokunmak diyorum. Kalpleri okşamak diyorum bizim program için... Bir dokunuş herkesi değiştirir. Yeter ki değişmek istesin insan. Okulu sevdirmiş Lokman Abisi... Nasıl mutluyum anlatamam.

Lokman Dağ ile Enler…

En sevdiğin yemek: Şam börek. (Sanbusek) Kapalı lahmacun diyoruz. Gözleme değil saçta kızarıyor.

En sevdiğin tatlı: 30 yaşında şeker hastasıyım pek tatlı ile aram yok. Ama sütlaç.

Türkiye’de en çok sevdiğin şehir: İzmir

En sevdiğin tatil yeri: Çeşme. Çocukluğumun geçtiği yer, huzurlu. Emekli olunca bir midyeci dükkânı açabilirim.

Lokman Dağ kimdir?

Nusaybin Mardin’de doğdum. 1993’te terörden kaçarak İzmir’e geldik. Babamın bize yaptığı en güzel kıyaktır. İzmir’de hala hemşehri bilinci yoktur, kimse sana nerelisin diye sormaz. İzmir’de herkes İzmirlidir. İstanbul’da ilk nerelisin diye sorarlar. 7 yaşında İzmir’de Avra sokağında balıkçıların ve manavların olduğu yerde büyük poşet satıyordum. Pazarda limon, halı saha önünde soğuk su satardım. Ortaokul zamanında ailemden harçlık almamak için sabahçıysam öğlen, öğlenciysem sabahları gevrek (simit) satıyordum. Okul hayatımda hep çalıştım. Liseden ve üniversite birinci sınıfa kadar midyecilik yaptım.  Midyecilerin yüzde yüzü Mardinlidir. Olmayanı da yalan söylüyordur. Mardin’de deniz yok ama midye toplayanlar bile Mardinlidir. Zaten o minnacık pilavı başka deli açıp dolduramaz. Ama çok karlı bir meslektir, çok para kazandım. Bugün tüm ünlüleri orada midyecilik yaparken tanıdım. Hem sabah hem gece satıyordum bazen günde 20 saat çalıştığım zamanlar oluyordu. Ben bir satış elemanıydım ve dünyanın en güzel halkla ilişkileridir çünkü gelen kişiyle konuşursun. Herkesin hikâyesini, eşiyle durumu, sevgilisiyle arası nasıl öğrenirsin. Midye bahane sohbet şahaneydi. Restoranda garson yemeği bırakır afiyet olsun der ve gider ama midyede sürekli konuşman lazım. Çünkü midyeyi açıp veriyorsun göz gözesin, adamın mahremiyet alanındasın. Bu işi konuşmaya döküyorsun.

Ege Üniversitesi Radyo TV Sinema bölümünü kazandım. 14 yıl boyunca muhabirlik yaptım. İzmir’de Türkiye’nin ilk yerel televizyonu Sky TV’de başladım. 1 hafta boyunca kapılarını aşındırdım. Amcamın bir tanıdığına referans olan bir haber müdürü Yunus Karakaya beni oraya stajyer olarak aldı. Sky TV’nin ilk para alan stajyeri olarak tarihe geçtim. Çok çalışıyordum. Kameran olarak rahat durmuyor ve muhabirden gizli haberi yazıp haber müdürüne atıyordum. Haber müdürü geldi oğlum sen hem çek hem yaz muhabirin gelmesine gerek yok senin kalemin daha sağlam deyince bende haberleri yazmaya başladım. Henüz üniversite birinci sınıftaydım. İzmir’de başarılı haberler yaptım. Sky TV’den ulusal basına haberler verdim. Haberlerimi gören Doğan Haber Ajansı beni Ege Bölgesi gece sorumlusu olarak işe aldı. Akşam 6’dan sabah 9.30’a kadar çalışıyor oradan ise derslere gidiyordum. Bu beni çok yordu ama hem okuyup hem çalışmam aileme bakmam gerekliydi. Ondan sonra Allah yardım etti, çok güzel haberler yaptım ve İstanbul’a transfer oldum.

Star TV’de başladım ve birbirinden güzel haberlere imza attım. Star Tv, Doğuş Grubu’na devir olunca Fox’a geçtim. Fox’ta Türkiye’nin gündemini sarsacak çok güzel haberler yaptım. Ardından Cengiz Özdemir bir gün beni çağırdı ve bizim sabah haberlerini sunacak samimi birisine ihtiyacımız var dedi. TV 360’da 2 ay boyunca sabah haberlerini anlattım. 360’da haber tecrübemden sonra genel müdürümüz İlkin Kavukçu çağırdı ve enerjin çok yüksek sen Anadolu’yu anlat dedi.  Lokman Bizim Şehirde programına başladım. Bana inandı İlkin Hanım, güvenini boşa çıkarmadığıma çok seviniyorum. TV 360’ın en çok reyting alan programlarından birisi oldu. Bu işin içinde samimiyet var. Bütün bunları topladığın zaman Lokman Dağ oluyorsun. Sen kendin oldukça başarıyı yakalıyorsun. Şükürler olsun muhabbetimiz keyifli, reytingimiz bol oldu. Bu arada Yeni Yüzyıl Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler yüksek lisansı yapıyorum, tezimi bitirirsem siyaset uzmanı olacağım. Siyaset Uzmanı bir gurme… Ayrıca Tape’den Kodese isimli iki kitabımız var, meslek büyüğüm değerli ağabeyim Savaş Akın ile yazdık. Tape’den Kodese’nin ilk kitabı 50 bini geçti ve 2,5 ay en çok satanlar listesindeydi. En büyük rakibimiz Gri’nin Elli Tonu kitabıydı. Yakında şiir kitabı çıkaracağım. İçinde savaş ve aşk var. Güzel bir Mardin şiiri olacak. Adı: Sen Hiç Mardin’de Çocuk Oldun Mu?

17 yaşımdan beri medya sektörünün içindeyim, geç bile kaldım diyorum. Ben hep 30 yaşımda kendi programımı yapamayacaksam sektörü bırakacağım demiştim. Çok şükür 28 yaşında kendi programımı yapmak nasip oldu. Küçükken televizyoncu olacağım diyordum rabbim bana onu da nasip etti. Bundan sonra hedefin ne diye sorarsan Lokman Dağ kalabilmek. Sen kendin olunca insanlar seni seviyor, evine alıyor ve bir lokmasını bölüşüyor.  İnsanların yüreğine dokunarak farklı yörelerden uzun haberler yapıyoruz. Bu zaman en çok kahkahaya ihtiyaç var…

Lokman Ağabey röportaj sırasında içli köfteyi çok sevdiğimi öğreniyor ve bir gün bana içli köfte ve çiğ köfte yapacağına söz veriyor. Hadi çiğ köfte yapabilir ama inanamadım tekrar sordum sen mi yapacaksın içli köfteyi? Evet, Mardin usulü çok güzel içli köfte yaparım dedi.

Lokman Dağ henüz 30 yaşında ama on parmağında on marifet. Ekrandaki samimiyeti; röportaj sırasında sohbetinde hiç eksik olmadı. Ayrıca o kadar yol Kars’tan geldi ve orada 3 gün boyunca çekim yoruldu fakat bunu bana yansıtmadı. Bu genç yaşına ne güzel başarılar sığdırmış. En çok zevk aldığım röportajlardan birisi oldu. Çok çalışmış, mücadele etmiş ve yılmamış. Bu zamana kadar Lokman Dağ kalmasının en büyük sırrı bence samimiyeti…   

Röportaj: Anıl Sural

twitter.com/AnilSural

 
Toplam blog
: 32
: 1589
Kayıt tarihi
: 20.02.16
 
 

11 Ağustos 1990 Amasya doğumludur. Diyarbakır, Karabük, Sakarya, Orlando - Florida, Trieste ve İs..