Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '11

 
Kategori
Siyaset
 

Millî bütünlüğümüze karşı “kesintisiz isyan” ve muhtemel sonuçları

Millî bütünlüğümüze karşı “kesintisiz isyan” ve muhtemel sonuçları
 

Bölge şu anda barut fıçısıdır. Patlama noktasına gelmiş, kimse bunun farkında değil. Bu insanlar bir gün bir yerde kesintisiz isyana başlarsa, kimse bunu durduramaz. Böyle bir patlama noktası biz görüyoruz. Ama bu nasıl bir toplumsal etki yaratır, doğrusu biz kaygıyla izliyoruz. Siyaset olarak çözüm arıyoruz… Kürt halkı artık kendi çözümünü kendi elleriyle yaratacaktır. 20 yıldır meydanlarda sokaklarda her türlü baskıya, şiddete katliamlara rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen halk, artık inisiyatifi tekrar ele alacaktır…."* 

Sözler bir etnik ırkçı “siyasetçiye” ait… Türkiye hakikaten tuhaf bir ülke… Bu ülkede iktidar partisini protesto etmek darbecilik, tahrik, demokrasi düşmanlığı sayılıyor; “kesintisiz isyandan” bahseden sözde siyasetçilerin beyanları, çiğnenmeden yutuluyor. Birinin yukarıdaki lâfları eden siyasetçiye, hangi kürsüyü kullandığını hatırlatması gerekmez mi? Konuştuğu kürsü, Türk Milleti’nin kürsüsüdür. Ülkemizde etnik ırkçı siyasetçiler, siyaset yapabilmelerini sağlayan şeyin, etnik terör tehdidi olduğunu sanıyorlar. Onlara göre Türk Milleti terörden korktuğu için bu insanların vekil olmasına izin vermiştir. Türkiye’de bir “kesintisiz isyandan” bahsetmenin muhtemel sonuçlarıyla ilgili olarak etnik siyasetçilerin en ufak fikri yoktur. Bu çok tehlikeli, tehlikeli olduğu kadar ahlâk dışı bir tabirdir. “Kesintisiz isyan” gibi bir şeyi telâffuz eden sözde siyasetçi bunu suret-i hakta görünerek yapmakta ama öte yandan yandaşlarına da isyana hazır olmaları sinyalini vermekte… “Kürt’ler hayatınızı cehenneme çevirecek!” diye başka bir tehdit savuran sözde vekil de bu yanlışı yapıyordu. Kürt kökenli yurttaşlarımızın istedikleri şehre, istedikleri mahalleye özgürce yerleşmeleri ve iş kurmalarını sağlayan Türk Milleti’ni katliamla, baskıyla suçlamak ancak “terbiyesizlik” olarak nitelenebilir. Etnik siyasetçi şimdi, Türkiye’de istedikleri yere gidebilen insanların, gittikleri yerlerde isyan edebileceklerini söylüyor. Bunu söylemek de böyle bir isyana katılmak da vatana ihanetten başka ne olabilir? 

Etnik ırkçı sözde siyasetçi bilmelidir ki “demokrasi” her isteyenin ülkenin şartlarını istediği gibi değiştirebilmesi demek değildir. Bir ülkenin kuruluş ilkeleri demokrasi ile değiştirilemez. Demokrasi ancak o ilkelerin kurucu rehberliği altında işletilir. Yani “Kürt halkı artık kendi çözümünü kendi elleriyle yaratacaktır. 20 yıldır meydanlarda sokaklarda her türlü baskıya, şiddete katliamlara rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen halk, artık inisiyatifi tekrar ele alacaktır….” Derseniz bu, yaşadığınız ülkenin sahibi ve egemeni olan milleti reddediyorsunuz, demektir. Etnik ırkçı sözde siyasetçi acaba gerçekten “ kesintisiz isyan” başlarsa, devletin, mevcut siyasal iktidara rağmen sessiz kalacağını mı sanmaktadır? Ama her şeyden önce devletin, mevcut iktidar eliyle susturulması halinde bile milletin böyle bir isyana boyun eğeceğini mi düşünmektedir? “Kesintisiz isyan” gibi bir deyim kullanırsanız bunun sonucu şu olur: Böyle bir isyana karışan herkes, içinde yaşadığı toplumda reddedilir. Böyle bir isyanın sonucunda Türk toplumu, içinde özgürce yaşayan ve insanî ilişkilerde sorun olarak görmediği her Kürt’le ilişkisini keser. Bu belki de etnik ırkçı sözde siyasetçilere mümkün değil gibi görünmekle beraber, bir tepkinin mutlaka molotofla, havaî fişekle, mayınla, silâhla gösterilmesi gerekmez. Sosyal ilişkileri koparmak da bir tepkidir ve böyle bir tepkinin yaratacağı domino etkisinden etnik ırkçılar habersizdir. Böyle kesintisiz ve büyük ölçekli bir isyanın ateşlenmesi halinde artık sokaktaki simitçiden, tornacıya, hotel sahiplerine kadar Kürt olduğu bilinen insanların hepsi kendiliğinden töhmet altında kalacaktır. Etnik ırkçı bir siyasetçi, batı illerinde artık Kürt hamal çalıştıran nakliyat firmalarıyla çalışılmadığından şikâyet ediyordu bir vakit. İşte bu da “kesintisiz bir red” sürecinin kıvılcımıdır. Bugüne kadar ırkına, cinsine, kökenine bakılmaksızın Türk toplumu içinde rahatlıkla yaşayan insanları, “kesintisiz isyan” diye ırkçı bir ayrışmanın içine iterseniz ancak o insanlara kötülük etmiş olursunuz. Türk toplumunda, açıkça yabancı olan insanlar dışında, Türkçe konuşan herhangi bir insanın ırkını, kökenini araştırmak büyük ayıptır! Böyle bir harekete hoşgörü gösterilmez. Turistlerin her hareketine büyük hoşgörü gösteren, yabancı olmayı bir nevi öksüzlük kabul edip daima müşfik davranan Türk toplumu, kendisiyle aynı dili konuşan herhangi birinden, kendi toplumsal kurallarına riayet etmesini bekler. 

“Yabancıya” karşı, misafir töresinden dolayı hoşgörü gösterir ama o yabancının, kendi memleketini değiştirmesine soğuk bakar. “Kesintisiz isyan” gibi hain bir deyimi kullanan etnik ırkçılar, Kürt kökenli yurttaşlarımızı bize yabancılaştırmaya, onları bir nevi turist haline getirmeye başladıklarının farkında değillerdir. Turistleri evimizde ağırlarız ama onları meclisimize kadar taşımayız. Yaralı ve çaresiz bir Tommy’yi sırtlar ve tedavi ettiririz ama aynı Tommy’yi, ülkemizi işgal etmeye kalktığında yok ederiz. “Kesintisiz isyan” denen şey bu ülkenin sahipliğinden vazgeçip bu ülkeye yabancı olarak sahip çıkmak anlamına gelir. Böyle bir durumda daha önce de dediğimiz gibi sokaktaki simitçiden, esnafına kadar Kürt kökenli herkes birer işgalci gibi algılanabilir ki o zaman buna kimse kızmamalıdır. O zaman bir PKK militanını meclise yollayan İstanbullu Kürt kökenli yurttaşlarımız acaba İstanbul’da nasıl bir tepki görmeyi beklemelidir? Sirkeci’de bir simitçi çocuk Kürt olduğunu söylediğinde, kendisinden simit alınmadığı , ev tutmak isteyen herhangi biri, Kürt olduğu bilindiği takdirde kendisine ev kiralanmadığı, Diyarbakır’dan iş bulmaya gelen bir genç Kürt olduğu bilindiğinde hiçbir yerde iş bulamadığı gün acaba Kürt kardeşlerimizi “ kesintisiz isyana” teşvik eden etnik ırkçı sözde siyasetçiler onlara ev , ekmek, iş bulabilecek midir? “Kesintisiz isyan” gibi fütursuz bir lâf edildiği takdirde bu lâfa nasıl bir tepki verilmelidir? Böyle bir lâfın herhangi bir demokraside yeri olabilir mi? Ülkeyi sevdiklerini söyleyen sosyal demokratlar, bu tip lâflara anladığım kadarıyla Marksist/ enternasyonalist kökenlerinden dolayı cevap veremiyorlar? Siyasal dincilerin, “Türk adını Anayasadan çıkarmayı hedeflediklerini” kendi beyanlarından ve ideolojik tarihlerinden biliyoruz. Liberaller çoktan “Kim, ne alırsa alsın!” tarzı çarpık hümanizmleriyle ülke sevgisinden vazgeçtiklerini gösterdiler. Ama unutmamamız gereken şey, bu ülkenin, mevcut siyasi partilerden ve etnik ırkçılıktan çok daha fazlası olduğudur. Türk Milleti’nin ırka dayanmayan büyük ve kapsayıcı milletleşme sürecine “kesintisiz isyanla” karşı çıkmak, bu büyük milletin bağrına ırkçılık hançerini sokmak demektir. Etnik ırkçılar ellerindeki hançere bakarak verecekleri zararı hesaplamaktadırlar ama hançeri sapladıkları vücudun büyüklüğünü idrak edememektedirler. O vücut ki yumruğu, yedi düvelin işgalini ezmiştir, üç beş etnik ırkçının “ kesintisiz isyanını” haydi haydi ezer! *http://haber.ekolay.net/Haber/3/767485/demirtaskesintisiz-isyan-baslarsa.aspx 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....