Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '07

 
Kategori
Haber
 

Millet "aday olma" dedi...

Edindiğimiz bilgiye göre Sayın Abdullah GÜL, kendi İnternet sayfasında bir anket başlatmış. Anket sorusu “aday olayım mı, olmayayım mı?” gibi bir soru. Çünkü anketi görmediğimden tam nasıl sorulduğunu bilemiyorum.


Yine aynı haber kaynaklarına göre bakmış ki anket “Olma” doğrultusunda gidiyor, hemen siteden kaldırmış.


Bunun üzerine anket Hürriyet Gazetesinde “Siz devam edin” başlığı ile devam ettirilmiş ve “Bu anketi yaparken amacımız. Gül'ün Cumhurbaşkanlığı'na uygun olup-olmadığının sorgulanması değildir” uyarısı da yapılarak gerekçeler de sıralanmıştı.


Sonuçta, yine anılan gazetenin haberine göre, ankete oy verenleri sayısı 1 milyon 214 bin 332 olarak bitti... Ankete katılanların yüzde 86.1'i (1 milyon 45 bin 139 oy) "hayır, olmasın" yönünde görüş belirtirken, yüzde 13.9'u (169 bin 193) "evet, olsun" yönünde oy kullandı.


Elbette ki bu “Anket” sonucu ortaya çıkan tabloya göre karar verilecek değil. İmam, yine bildiğini okuyacak ve belki de Sayın GÜL “İnadına” adaylığını tazeleyerek sonuca gitmeye çalışacak…


Daha evvel bu konuda yazdığım yazıların sözünde de söylemeye çalıştığım gibi…


1) Sayın Abdullah GÜL’ün Recep Tayyip ERDOĞAN’a güvenerek Cumhurbaşkanlığına “aday” olmasını, kendisini çok yakından tanıdığım için, içime sindiremiyorum. Sayın GÜL, daha “Siyaseten” görev yapması gereken bir konumdayken “Kurban” olarak ortaya konmasını kabullenmesini ben “Kişisel” olarak içime sindiremiyorum…

2) Şu anda “Ben adayım” demesini de, bu anlamda “İnat” olarak görmüyorum. Çok gariptir ki “Hak” olarak görüyorum. Eğer bu işin sonunda bir “Cereme” ödenecekse, bunu da Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bir şekilde ödemesi gerektiğini düşünüyorum.


Ülke yönetmeyi ve “devlet adamlığı” tanımlamalarını “Oyuncak” haline getiren Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bu işin içinde nasıl çıkacaksa çıkması, bir bedel ödeyecekse de bunu kendinin şahsen ödemesi gerekir.


Cumhurbaşkanlığı seçiminin süreci başladığından beri aynı şeyleri yazıyoruz ve gelen günler de yazdıklarımızın ne kadar doğru olduğunu ortaya koyuyor.


AKP ve Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, 2002 seçimlerinde: AKP % 34, 43 oy almış (10.848.704 oy) 365 milletvekili çıkarmış. CHP, % 19, 41 oy almış (6.114.843 oy) ve 177 milletvekili çıkarmış. Ve 302.801 oy alan bağımsızlar ise 8 milletvekili ile Türkiye Büyük Millet Meclisine girmeyi hak etmişlerdi. Hani az daha zorlasalar da 2-3 milletvekili daha alsalardı, muratları olacaktı, olmadı. İktidar oldukları 4, 5 yıl boyunca bunun eksikliğini çok hissetiler. Hatta bu çoğunlukla “Varlık içinde yokluk” yaşadılar desek yalan olmaz. Ama birçok yasayı, kendi bildikleri doğrultuda çıkarttılar, hatta örtülü “Af yasası” ile bile kendilerini af kapsamı içine de soktular. Bunları becerdiler.


Sonunda AKP Genel Başkanı olarak Recep Tayyip ERDOĞAN, önüne bir seçim sandığının konacağı günlerin yaklaştığının farkındaydı. Ülkeyi yönetmedeki gösterdikleri performans ile bu kez 2002 yılındaki seçim sonuçlarına ulaşamayacaklarını da görebiliyordu. Ona bir “Oy patlaması” gerekiyor ve bunun için de bir “kurban” gerekliydi.


Çünkü arkadaşlarının biri, oturduğu yerde oturmasını bilmiyor, kendini zora sokuyordu. Kendisi de “Sinirlerine” hâkim olamayarak bazı sert çıkışları nedeniyle sıkıntılı durumdaydı.


Bu durumda “Bir dönem daha” iktidar olmanın yolu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bizim oraların demesi ile “Büküş başı” çıkarmak gerekir. Yani “Sorun” çıkarmak gerekiyor. Biliyor ki “Kendi iradesine uygun” bir seçim olmayacak.


Sonuçta, tüm ülkenin gözleri önünde yaşanan bildiğiniz süreci yaşadık. O dönemde “bu durum, seçim sürecine ‘MADUR OLANLAR’ olarak yansıyacak ve millet de bu şekilde değerlendirecek” demiştik, öyle de oldu.


Bu değerlendirmenin de ötesinde uygulanan diğer ek “Seçim taktikleri” de tuttu ve Recep Tayyip ERDOĞAN ve partisi, bir dönem daha “Tek başına iktidar” olmayı başardı.


Bu başarıya diyeceğimiz hiçbir şey yok…


Hatta oturup üstüne üstlük “Şapka” bile çıkarmak gerekebilir.


Peki, Abdullah GÜL n’olcak?


Recep Tayyip ERDOĞAN’ın üç sıkıntısı var. Her ne kadar “Biz parti içinde kardeş gibiyiz” gibi siyasetin naturasına uymayan laflar etseler de…


Bunlardan biri, Abdullatif ŞENER idi. Gördü ki, arkasından gelen (Nasrettin Hoca örneği) kimse yok, çekildi… Sayın ERDOĞAN, bu sorundan kendiliğinden (şimdilik) kurtulmuş oldu. Ama biliyor ki daha maç bitmedi…


İkinci sorunun üzerini çizmek istiyordu ama beceremedi. Bülent ARINÇ, tekrar meclise girdi ve bir usta manevra ile “Aday” olmamayı seçti. Ama bunları da bir tarafa yazdı…


Üçüncü ve son sorunu Abdullah GÜL idi. Adaylığının tutmayacağını bile bile “Kurban” olarak ortaya attı. Şimdi de “Çekil” diyemiyor. Dese, kendi altı oyulacak… Orada burada “Onun iradesine saygılıyım(!)” gibi laflar etmesinin nedeni de bu…


Sayın Abdullah GÜL ise, kendisini harcatacak kişi değil.


Lakiiiiin…


Sayın GÜL, yol arkadaşlığı yaptığı kişinin “Kimliği” konusunda tam bir fikir sahibi değil. Halen de değil. Eğer bir kazaya kurban giderse ki ya parti içinde etkinliği “Yok” seviyeye inecek, ya da Sayın ŞENER gibi çekilmek zorunda kalıp tekrar kendisini tazeleme yolunu seçecek…


Her ikisi de Recep Tayyip ERDOĞAN’ın istediği şey…


Umarım Sayın GÜL adına yanılırım… En büyük isteğim bu…


Şimdi, gelelim anket sonucuna…


Millet “aday olma” dedi. N’olcak şimdi?...


 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..