Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '08

 
Kategori
Mizah
 

Milletimin insanları evin içinde başka, dışında başkadır

Milletimin insanları evin içinde başka, dışında başkadır
 

Biz millet olarak oldukça değişik bir yapıya sahibizdir.

Evimize gelen birini tanımasak bile iyi ağırlamak isteriz.

Ona en iyi yemekleri, içecekleri sunmak isteriz.

Bir zaman kalsa, sonra gitmek için kalksa, “kalsaydınız bir şeyler yerdik.”deriz. Karşı taraf da “Madem yiyecektik, bu zaman kadar neden o bir şeyleri koymadınız.”demez.

İlle de yemek yiyeceksek, evdeki misafirin, onun yemeğe oturmasını bekleriz. Onu en iyi yere oturturuz. O oturmadan, bizlerin yemeğe oturması pek adabımıza sığmaz. Ev de en iyi yere misafiri oturturuz, çocuğa “gürültü yapma, misafiri rahatsız etme” deriz. Nitekim en iyi şekilde misafiri ağırlamaya çalışırız. Misafir yemeğe başlamadan evdeki kimse yemeğe başlamaz.

Evde ne varsa, zarla zorla misafire yemekler yedirilir. Yemeyen misafir, yemeği beğenmemiş misafir sayılır bu iyi bir şey değildir ev sahibi için.

Misafir kalkmadan, evde kimse sofradan kalkmaz.

İkramların ardı arkası kesilmiyor. Tatlı, çay, kahve, meyve geliyor, ikram bitmiyor. Misafir rahatsız olsa da tüm yapılanlar, misafirin rahat etmesi içindir. Çok yiyen misafir iyi misafir sayılır.

Evde televizyon varsa, kumanda misafirin eline verilir. “Kafana göre takıl, hangi kanalı istersen seyret.”deriz.

Misafir rahat etsin diye, sırtına yastık bile koyarız.

Çok yorgunsak bile, misafir varken, “biz yatalım sen de git” diyemeyiz.

Misafir gitmeye kalksa, biraz önce yorgunluktan kırılan, bir an önce yatağa gitmek isteyen biz değilmişiz gibi, “kalsaydık, yatardık” deriz, misafir ille de gitmeyi kafaya koymuşsa o zaman “en kısa zamanda bekleriz” diye, mıknatısla yapışmış gibi onu bırakmayız.

Kalırsa, en iyi yatakları, misafire veririz, kendimiz koltukta, kanepede, çekyatta, o da yoksa gerekirse yerde yatarız.

Bunlar evdeki durumlar, peki ya dışarıya ne demeli.

Dışarıda bloğun resmindeki adam gibi, motorsikletle boru bile taşırız. Ayrıca milletimin insanları, trafiğe çıkınca, savaşa çıkan insanlar gibi, herkes ölümüne araba sürer. Birbirlerini sıkıştırırlar, kazaya, ölüme sebebiyet verirler.

Araba ile yol vermek, küçüklüktür zaten. Kolay kolay da yol vermezler.

Yol istersin sana kızarlar.

Klakson sesleri, küfürler, arabanın camından tükrükler saçarak konuşmak, kızdığı zaman karşı tarafa levye göstermek, gereksiz şerit değiştirmek, yollarda zigzak çizerek araba kullnmayı marifet saymak hep milletimin insanlarında sık gördüğümüz özelliklerdir.

Yaya iseniz, yandınız zaten. Trafik lambaları olmayan yerden geçmek için mangal gibi yüreğiniz olması gerekir.

Yayalarda bir gariptir. Üst geçit varsa, üste çıkmak zor gelir, bu durumda geçidin üstünden değilde, altından geçip çoğu zaman yaya kardeşlerimiz ölüme gider.

Pazar günleri, üstte atlet, altta çizgili pijama ile mangal yakan, yolun kenarından arabayla geçenlerin gülümseyerek baktığı insanlarımızdan bahsetmiyorum.

Nitekim, milletimin insanları içerde başka, dışarda başkadır.

Değişik bir milletimiz var.

Değil mi?

 
Toplam blog
: 718
: 2690
Kayıt tarihi
: 13.07.06
 
 

Tıp alanında doktor olarak çalışmaktayım, beyin cerrahi uzmanıyım..