Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '08

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Milletin tercihi

Milletin tercihi
 

Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması demokrasinin olmazsa olmazıdır. Aksini söylemek antidemokratik bir tutum içinde olmak ile ölçülür. Millete ait olmak, milleti temsil edebilmek için meşru iktidarı ele geçirmek isteyenlerin arzu ettikleri bir durumdur. Böyle teorik bilgilerle yazıyı süslemek mümkündür ama gelin biz teoriğe değil pratiğe daha doğrusu Türk Siyasetinin içinde “millete rağmen” yapılmak istenenlere milletin verdiği cevabı irdeleyelim.

Demokrat Parti’nin tek partili parlamentoyu değiştirip siyasi yaşantımıza yeni bir ufuk açması, milletin milli mücadeleden sonra ortaya koyduğu en büyük ortak hareket olarak nitelenmektedir. Zira günün koşullarına bakıldığında bugünkü gibi iletişim teknolojisinin olmaması ve Anadolu’daki okur-yazar oranının yüzde otuzları geçmemesi gibi olumsuz şartlarda bir siyasi partinin yeni kurularak CHP karşısında seçimleri kazanması siyasi tercih olarak milletin karar aşamasında bir araya geldiğinin göstergesiydi. Demokrat Parti’nin o zamanki sloganı “Yeter Söz Milletindir” şeklinde idi ve millet de bu sloganı benimsediği için demek ki o tarihe kadar söz milletin sadece temsilcilerindeydi. Yani millet adına düşünen, karar alan, millete sormadan hareket eden bir siyasi anlayış vardı.

Sonrasında devam eden altmışlı yıllarda demokrasimizin “milletleşme/millileşme” hareketini sindiremediğini görmekteyiz. Bu sözü bugünlerde de sıkça duymaktayız. “Demokrasimiz Bunu Sindiremez”. Yazımızın ilk cümlesini hatırlayacak olursak, demokrasi millet demekti. Yani millet bunu sindiremez. Oysaki milletin tercihiydi Demokrat Parti’nin tek partili dönemi kapatması. Sonra yetmişli yıllar; kavgalar, karışıklıklar, ayrışmalar, ayrıştıranlar… Seksenli yıllarlar demokrasinin iflası, askeri yönetim. Özallı yıllar ve demokratikleşme hareketleri. Ama yine karışıklıklar ve bol partili koalisyon dönemleri. Ne zaman millet kavganın ve kargaşanın içinden yeni bir alternatifi ortaya koyacak olsa hemen bu harekete takılan “Devlet Düşmanlığı” yaftası vardı. Ve iki binli yıllar…

AK Parti’nin yeniden “Yeter Söz Milletindir” sloganı ile ortaya çıkması ve mecliste iki kutuplu siyasi temsilin oluşması. Ellili yılların aynı sahnesi yeniden ortaya çıkmıştı. Mecliste iki parti; değişmeyen aktör CHP yine muhalefettedir. Siyasi tarihimizde elli yılda aldığımız mesafe sadece aynı yerde dönmekten ibaret oldu. Millet yenilikten, özgürlükten ve haktan-hukuktan yana, milletin karşısında birileri bunun olmazından yanadır. Bütün üst düzey siyasi tartışmalar yapılırken, ne özgürlükler konusunda, ne inanç, ne etnik konularda olsun, ne tarihi ve kültürel alanlarda ne de anayasal düzenlemelerden yana nedense millet –aşağıda- birlik ve beraberlik içinde iken Parlamento nedense milletin birliğine gölge düşürecek meydanları aramaktaydı. Ve 2007 seçimleri…

23 Temmuzda ki ilk açıklamalarımda da belirttiğim gibi bu seçimde “Sözü Millet Söylemiştir” ve millet sadece muhalefete değil iktidar partisine de mesaj vermiştir. Herkes bu tablodan hem kendi payına düşen mesajı hem de genel olarak milletin siyasilere verdiği mesajı almalı ve anlamalıdır. Peki, milletin mesajı ve tercihi neydi?

Birincisi; milletimiz iki partili meclisin –sözde- toplumu temsil etmediği itirazlarına karşı meclis aritmetiğinde değişikliğe gitmiştir. Zira toplumsal yaraların sarılması için iktidar partisinin oy ve temsil çoğunluğunu yeterli bulmayanlara karşı yeni bir alternatif aramıştır.

İkincisi; 2002 seçimlerinden sonra meclisteki muhalefet partisinin tutum ve tavırlarını yetersiz bularak meclise yeni partileri de dâhil etmiştir. Böylece siyasetin önünün tıkanmaması için çoğulcu yaklaşımı millet tercih etmiştir.

Üçüncüsü; 2007 seçimleri ile Ak Parti’nin oylarını artırırken muhalefette tek başına etkisiz ve yetersiz kalan CHP’nin yanına MHP’yi de meclise alarak hem iktidar partisine gözdağı vermiştir hem de meclisi tıkamak isteyenlere karşı önlemini almıştır.

Milletin siyaseti bu kadar iyi bilmesi ve siyasilerin milletin siyaseti bildiğinin farkına varmaması genel olarak üzücü bir durumdur. Şimdi görüyoruz ki yılardır milletin önüne ısıtılıp ısıtılıp konan –sözde- sorunlar AK Parti’nin tek başına çözemediği ya da çözmemesinin gerektiği sorunlardı. Zira toplumsal ve kurumsal mutabakatın gerçekleşmesi için kazanılan her bir çözüm birilerine (siyasilere) değil sadece millete hediye edilmelidir. Bu bakımdan bugünlerde MHP’yi sözünden dönmeyle suçlayanların işte göremediği durumda budur. Düşünelim bir; Meclis yine iki partiden oluşsaydı, başörtüsü ya da başka bir toplumsal sorun mecliste ele alınırken CHP yine meclisi boykot etseydi, 367’lere yeni mantıksızlıklar eklenseydi ülkemizdeki kargaşa ortamı nerelere kadar giderdi. İşte millet bunu gördü ve altmışlı ve yetmişli yıllardaki tabloyu yeniden yaşamamak için bugün meclisi bu yeni yapıda inşa etti.

Keşke milletin adına konuşanlar milletin önünü tıkadığını anlasaydı. İnsanımızın ekmeğe, suya, işe, aşa, eşe ve her şeyden öncesi insan gibi yaşamaya olan özlemi ve hakkı birilerinin zihniyet kavgalarıyla nasıl da bastırılmaktadır. Asıl sormak lazım o sırça köşklerinde oturanlara, o VİP salonlarında volta atanlara, o vergi kaçırıp bankaları hortumlayanlara siz kendi lüksünüzde yaşarken ve değil ekmeğin fiyatını başörtüsünün dahi fiyatını bilmez iken neden asıl derdinizi söylemiyorsunuz da asla olamayacağınız demokrat şekline bürünüp asla yaşa-ya-mayacağınız laik bir düzeni savunuyorsunuz? Yoksa toplumsal eşitlik, adalet ve milletin tercihi sizin için sadece gülünecek bir mizah unsuru mudur? Yoksa laiklik ve demokrasi sizin için birer sırça köşkten ibaret şeyler midir?

 
Toplam blog
: 32
: 3380
Kayıt tarihi
: 08.02.07
 
 

Bilgi hegemonyasında her türlü medya araçlarında onbinlerce bilgi ile günlük yaşantımızda karşılaşma..