Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '07

 
Kategori
Eğitim
 

Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Tüzüğü..

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TEFTİŞ KURULU TÜZÜĞÜ VE MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TEFTİŞ KURULU YÖNETMELİĞİ ÜZERİNE (I)

3797 sayılı “Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” ya da diğer adıyla “13.12.1983 tarihli ve 179 sayılı, 08.06.1984 tarihli ve 208 sayılı, 23.10.1989 tarihli ve 385 sayılı, 09.04.1990 tarihli ve 419 sayılı, 28.08.1991 tarihli ve 454 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun” 30.04.1992’de kabul edilir ve 12.05.1992 tarihinde 21226 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer. Yasanın 26. maddesinde, “Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) merkez kuruluşundaki Danışma ve Denetim Birimlerinden biri olduğu belirtiliyor ve 27. maddede; “Teftiş Kurulunun ve Müfettişlerinin görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usulleri tüzükle düzenlenir” deniliyor. Yasa gereğince hazırlanan MEB Teftiş Kurulu Tüzüğü, 19 Şubat 1993 tarihli, 21501 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer. Tüzüğün 38. maddesinde; “Tüzüğün uygulanmasına ilişkin hususların Yönetmelikle düzenleneceği ve Yönetmeliğin, Tüzüğün yürürlüğünden itibaren altı ay içinde yayınlanacağı” belirtiliyor. Tüzük gereğince hazırlanan, MEB Teftiş Kurulu Yönetmeliği 03.10.1993 tarihli 21717 sayıyı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer. MEB Teftiş Kurulu Tüzüğü (TKT) ile MEB Teftiş Kurulu Yönetmeliği (TKY)’nin içeriğine bir göz atalım:

. MEB Teftiş Kurulu Tüzüğü’nün (Md. 2) ve MEB Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nin (Md. 3) getirdiği yeniliklerden ilki, “müfettiş yardımcısı” olup, “Bağımsız olarak denetim ve soruşturma yapmaya yetkili veya yetkisiz müfettiş yardımcısı” olarak tanımlanmaktadır. “Müfettiş yardımcısı” kavramı, 1967 tarihli MEB Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nde olmayıp, Milli Eğitim Bakanlığı’nın adının uzun (Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı), görevlerinin çok fazla olduğu dönemlerin ürünü olup, Gençlik ve Spor Birimi’nin ayrılmasıyla çok az kullanılır olmuştur. Başka bir deyimle, Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı döneminde alınmış olan “müfettiş yardımcıları” Bakanlığın ikiye ayrılmasıyla, kadrolarıyla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’nda bırakılmışlardır. Sayıları da onbeş kişidir (Cengiz, 1992: 62-64). Müfettiş Yardımcısı kavramıyla, diğer Bakanlıklardaki uygulamanın örnek alındığı görülmektedir. MEB dışındaki diğer Bakanlıklar müfettişlerini önce, “müfettiş yardımcısı” olarak alıyor, belli bir süre görev yaptırdıktan sonra “müfettiş” olarak atıyor. MEB ise, belli bir süre öğretmenlik yapanları müfettiş olarak atıyordu. Diğer Bakanlıklar Müfettiş Yardımcılığı’na; ilgili alan dışında, Hukuk, Siyasal, İktisat, İşletme … mezunlarını kabul etmekte ve bu kişileri memuriyete ilk defa “aday memur” statüsünde “müfettiş yardımcısı” olarak alabilmektedir. Oysa, MEB Müfettişliğinde belli bir hizmet süresi, hatta öğretmenlik yapma koşulu arandığından “aday memur”luk söz konusu değildir. MEB Müfettişliği’ne “müfettiş yardımcılığı” kavramının getirilmesi ile diğer Bakanlık Müfettişliklerinden etkilenildiği görülmektedir. Durum böyleyken, diğer Bakanlık Müfettişlikleri veya Teftiş Kurulları MEB’ndan etkileniyorlar mı acaba? Örneğin, MEB’nın dışında hangi Bakanlığın her ilde bir Teftiş Kurulu var? Daha açıkçası, diğer Bakanlıkların, biri merkezde, biri de her ilde olmak üzere Teftiş Kurulları veya Teftiş ile ilgili birimleri var mı? Belki de, “müfettiş yardımcılığı” kavramıyla, eğitimde “teftiş bütünlüğü” sağlanarak, teftiş çift başlılıktan kurtarılmış olacaktır (!)

. Diğer Bakanlık Müfettişliklerini bilmem ama, Eğitim Müfettişliğinde “mesleki rehberlik” diye bir kavram yer almaktadır. Sanki bizim MEB Bakanlık Müfettişliğinde yer alıyor mu, diyebilirsiniz. Doğrudur, almıyor. 30. 04. 1992 tarih ve 3797 sayılı Mab’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 27’a maddesinde müfettişin görevleri, “Bakanlık teşkilatı ile Bakanlık kuruluşlarının her türlü faaliyet ve işlemleriyle ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturma işlerini yürütmek” olarak belirtiliyor. (Her ne kadar, 05. 01. 1961 tarihli 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 23. Maddesinde, İlköğretim Müfettişlerinin görevleri “rehberlik, teftiş ve soruşturma” olarak belirtiliyorsa da, MEB Bakanlık Müfettişleri, İlköğretim Müfettişi olmadıklarından “rehberlik, mesleki rehberlik” gibi bir yükümlülükleri bulunmamaktadır.) Müfettiş yardımcılığıyla paralel olarak getirilen bu yenilik ile de, müfettişin “rehberlik, mesleki rehberlik” görevi mevzuata girmemiş oluyor. Oysa kaynaklarda müfettişin görevleri; rehberlik, koordinatörlük, kaynaklık, danışmanlık, liderlik, değerlendiricilik (Bursalıoğlu, 1982: 173; Cengiz, 1992: 28) olarak belirtilmektedir.

. Teftiş Kurullarının merkezi Ankara olarak gösterilmekte, İstanbul ve İzmir’de çalışma merkezlerinin kurulduğu ve gerektiğinde başka yerlere de kurulabileceği, belirtilmektedir (TKY, Md.6). Görüldüğü gibi, Bakanlığa bağlı okullardaki öğretmen sayısı 600 binlerle ifade edildiği halde, Teftiş Bürolarının sayısı -eski Yönetmelikte olduğu gibi- yeterli görülmüştür. Hem ne gerek var ki Teftiş Merkezlerinin, Bürolarının sayısını arttırmaya. Nasıl olsa, İlköğretim Müfettişleri görev aşkıyla en ücra köşelerine kadar koşar, Bakanlık Müfettişlerinin eksik bıraktıkları, tamamlayamadıkları işleri tamamlarlar. Örneğin, benim İlköğretim Müfettişi olarak yaptığım, Pratik Kız Sanat Okulunda MEB Bakanlık Müfettişlerinin belirlediği eksikliklerin giderilip giderilmediğini araştırmak, gibi.

. Mevzuatta, “Teftiş Kurulu Başkanı kendisine yardımcı olmak üzere yeter sayıda müfettişi Bakan onayıyla görevlendirebilir” ibaresi yer almaktadır (TKT Md. 7;TKY Md. 9). (İfade, hem Tüzükte, hem Yönetmelikte kelimesi kelimesine aynı. Yönetmelikler, Tüzüklerin uygulanışını gösterir ama, bizim Yönetmelikler göstermiyor işte.) “Yeter”in ölçüsü nedir? Müfettiş sayısı mı, yoksa görev bölümü mü? “Yeter”in ölçüsü, olsa olsa, turneye çıkmayı sevmemekle, protokol görevlerini sevmek, olabilir.

. Müfettişlerin görevleri; denetim, inceleme ve soruşturma yapmak; mevzuatın uygulanmasından doğan sonuçlar üzerinde inceleme yapmak; öğrencilerin yetiştirilip yetiştirilmediğini incelemek; görev sırasında karşılaşılan yolsuzluklar için gereğini yapmak; Bakanlığı ilgilendiren konularda araştırma-inceleme yapmak, görevlendirildiği çalışmalara katılmak; mevzuattaki görevleri yapmak” (TKT Md. 8), olarak belirtilmiştir. Çağdaş Eğitim Denetiminde müfettişin en önemli görevi mesleki rehberlik olarak gösterilmektedir. Görüldüğü gibi, Teftiş Kurulu Tüzüğünde ise, rehberlik, mesleki rehberlik gibi kavramlara yer verilmemiştir. Teftiş Kurulu Yönetmeliğinde ise, rehberlik, mesleki rehberlik gibi kavramlardan özellikle kaçınılmıştır. Sadece, TKY’inde belirtilen bazı görevlerin rehberlik ile ilişkili (TKY Md. 10/c/d/e/f) olduğu söylenebilir. Mesleki rehberlik, teftiş, inceleme, soruşturma yapmaktan daha fazla ve farklı bilgi ve görgü gerektirir. Öğretmen ve yöneticilerle hiç muhatap olmadan teftiş, inceleme, soruşturma yapılabilir ama, mesleki rehberlik yapılamaz. Altıyüz saatlik Hizmetiçi Eğitim Kurslarından mezun olan İlköğretim Müfettişi arkadaşlarımız, özel görüşmelerimizde bu durumu rahatlıkla ifade edebiliyorlar. Altıyüz saat Hizmetiçi Eğitim Kursu görerek İlköğretim Müfettişi olan kişiler, kendilerini mesleki rehberlik konusunda, Eğitim Bilimleri Bölümü mezunları kadar yeterli görmezlerken, sadece atama ile Bakanlık Müfettişi olan kişiler, -her ne kadar hizmetiçi eğitim kursundan geçiriliyorlar, deniliyorsa da- kendilerini ne kadar yeterli görebilirler? Mesleki rehberlik; üst öğrenim, farklı öğrenim veya Eğitim Bilimleri alanında öğrenim görmeyi gerektirir. 01 Nisan 1990 verilerine göre, MEB Bakanlık Müfettişlerinin –öğrenim gördükleri alandan farklı olarak- ikinci öğrenim, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenimi görmüş olanların oranı % 15, 48’dir. Yine MEB Bakanlık Müfettişlerinin % 19, 19’u hiçbir hizmetiçi eğitim kursu görmemiş, % 22, 55’i ise bir kursa katılmıştır. Ayrıca, MEB Bakanlık Müfettişlerinin % 0, 8”i Eğitim (Bilimleri) Bölümü çıkışlıdır. Başka bir ifadeyle, MEB Bakanlık Müfettişlerinin % 85’i teftiş edeceği öğretmenlerden farklı bir özelliğe sahip değildir (Cengiz, 1992).

Yukarıdaki durum dikkate alındığında, MEB Bakanlık Müfettişlerinin hazırladıkları Tüzük ve Yönetmelikte kendilerini “mesleki rehberlik yapmakla” görevlendirmemeleri doğaldır. Gelelim konunun diğer boyutuna. “Teftiş mekanizması, hangi eğitim kademesinde olursa olsun, esas itibariyle, eğitim koşullarını geliştirmeyi, işbaşında yardım ve rehberlik amacını güder. Müfettişin başlıca sorumluluğu program geliştirmeye yardım etmek ve bu süreçleri eşgüdümlemektir. Bizim eğitim sistemimizde, evrimi itibariyle daha çok idari bir fonksiyon olarak görünen teftiş, örneğin ABD’de bir program geliştirme süreci olarak yerleşmiştir” (Varış, 1978; s. 238-239). Varış’ın, teftişten beklediği sonuçlar, ülkemiz için daha ziyade, ilköğretim düzeyinde sözkonusu olmaktadır. Teftişten beklenilenlerin kısmen de olsa, ilköğretim düzeyinde gerçekleştiği söylenebilir. Teftiş ile ilgili bir Tüzük ve Yönetmelik hazırlanmadan önce, konu ile ilgili temel kaynakların taranması gerekir. Varış’ın kitabının hangi yıllardaki bilgileri kapsadığı belirsiz olmakla beraber, kitap 1978 baskılı. Bizim MEB Teftiş Kurulu Tüzüğü ve Yönetmeliğimiz henüz 15 yıl öncesindeki ders kitaplarındaki bilgilere yetişebilmiş değildir. 1967 tarihli Teftiş kurulu yönetmeliğinin 4/d maddesinde; “müfettişler, … bakan adına, teftiş, inceleme ve soruşturma yaparlar ve rehberlikte bulunurlar” denilmektedir. Daha önce içeriği aktarılan Tüzüğün, 1993’te yürürlüğe giren Teftiş Kurulu Tüzüğü ve Yönetmeliği ise, 1967’den daha gerilere giderek, müfettişi; soruşturma ve bürokratik işler yapan, ceza veren, yönetim konularını denetleyen kişi, durumuna getirmiştir. Bu durum, Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun (teftiş, inceleme, soruşturma) bir sonucudur (Md. 27/a). Oysa, müfettişin esas görevlerine sorgu yargıçlığı-soruşturmacılık görevinin eklenmesi, müfettişe gerek rehberlik, gerekse değerlendiricilik için oldukça az zaman bırakmaktadır. Ayrıca, müfettişin soruşturma ağırlıklı görev yapması, klasik eğitim örgütlerine özgü olup, bu örgütlerde teftiş birimlerinin çok tutucu olduğu söylenir (Bursalıoğlu, 1982, s. 175).

Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin 10. maddesiyle, rehberlik yapmak ve işbaşında yetişmelerine katkıda bulunmak, sözleri, yönetimsel konularla sınırlı tutulmuştur. Öğretim ile ilgili konularda ise sadece, “… metod aksaklıklarının giderilmesi için gerekli gördüğü tedbirleri yerinde aldırmak”tan söz edilmektedir. Başka bir deyimle, müfettişin öğretmene, öğretim ile ilgili konularda rehberlik etmesinden, yol göstermesinden, bizzat uygulama yaparak örnek çalışmalar yapmasından, özenle kaçınılmıştır. İlköğretim Müfettişleri Kurulu Yönetmeliğinin 34/a maddesinde, müfettişin rehberlik ve işbaşında yetiştirme görevleri ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Varış’ın (1978) dediği gibi, idari bir fonksiyon olarak görülen teftiş, MEB Teftiş Kurulu için liselerde hala yürürlüktedir.

. MEB Teftiş Kurulu Tüzüğü (Md. 12) ve Yönetmeliğine göre (Md. 17), müfettiş yardımcılığı sınavına katılabilmek için, Bakanlığa bağlı okullarda en az on yıl öğretmenlik yapmış olmak veya beş yıl öğretmenlik yaptıktan sonra merkez teşkilatında veya okullarda en az üç yıl idarecilik yapmış olmak gerekiyor. 1967 tarihli Teftiş Kurulu Yönetmeliğinde (Md. 7/b), müfettiş olabilmek için, “orta veya yüksek dereceli okullarda en az 8 yıl öğretmenlik yapmış olmak ve bu süre içerisinde en az üç yıl idareci olarak çalışmış olmak” gerekiyordu. MEB Teftiş Kurulu Tüzüğü ve Yönetmeliği, “idarecilik yapmış olmak” zorunluluğunu kaldırdığı gibi, “idarecilik yapmış olmayı” da şartlara bağlıyor. Şöyle ki; eğer on yıl öğretmenlik yapılmışsa, idarecilik yapılmış olması, gerekmiyor. Demek ki, on yıl öğretmenlik yapan kişi, idarecilik öğrenmiş demektir. Yasalar, geçmişe değil, geleceğe yöneliktir. Bugün öğretmen yetiştiren Fakültelerimizin Eğitim Dersleri (pedagojik formasyon) programında, Eğitim Yönetimi dersi zorunlu dersler arasında yer almamakta, hatta bazılarında hiç bulunmamaktadır. YÖK, Eğitim Yönetimi dersini zorunlu dersler arasında saymamaktadır. Dolaysıyla YÖK kararlarına ve MEB uygulamalarına göre Eğitim Yönetimi dersi okumayan ve hiç idarecilik yapmayan bir öğretmen, onbirinci yılda müfettiş yardımcısı olarak atanıp, onikinci yılda, hiç yapmadığı idarecilik görevlerinin nasıl yapıldığını teftiş edebilecektir.

Müfettiş adaylarının seçiminde aranan klasik koşullardan biri olan başarılı yöneticilik tecrübesinin bulunması gibi bir özelliğin (Taymaz, 1982, s. 46), MEB Teftiş Kurulu Tüzüğünde yer alması, Tüzüğün getirdiği değişikliklerden bir diğeridir. Müfettiş adaylarında yöneticilik yapma şartının aranmaması, yönetici olmak isteyip de çeşitli nedenlerle olamayan öğretmenlere sisteme, Teftiş Kuruluna girme şansının verilmesi olarak düşünülebilir. Yine bu konudaki diğer bir değişiklik de, beş yıl öğretmenlik yaptıktan sonra merkez teşkilatında veya okullarda en az üç yıl idarecilik yapmış olmak koşulunun getirilmesidir. Buna göre, dört yıl öğretmenlik, beş yıl idarecilik veya üç yıl öğretmenlik, altı yıl idarecilik yapmış kişiler müfettişlik için başvuramazlar. Çünkü beş yıl öğretmenlik yapmamışlardır. Başka bir örnek de, dokuz yıl öğretmenlik ve bir yıl idarecilik yapanlardan verilebilir. Çünkü bunlar da on yıl öğretmenlik yapmamışlardır. Ama idareciliği bırakıp bir yıl daha öğretmenlik yaparlarsa, müfettişlik için başvurabilirler. Görüldüğü gibi, beş yıl öğretmenlik, üç yıl idarecilik olmak üzere toplam sekiz yıllık mesleki geçmişi olanlar müfettişlik için başvurabildiği halde, -dokuz yılı öğretmenlik, iki yıl merkezde idarecilik olmak üzere- onbir yıllık mesleki yaşamı bulunan bir öğretmen, müfettiş yardımcısı olmak için başvuramaz. Bu durumda, müfettiş olmak isteyen bir kişi, mesleğinin beşinci yılında, ya öğretmenliği sürdürmeye, ya da idareci olmaya karar vermelidir. Karar verilmezse, sekiz yıl sonra alınabilecek bir yol, oniki yıl sonra alınabilir. Şöyle bir durum da olabilir: Beş yıl öğretmenlik, üç yıl idarecilik ya da toplam on yıl öğretmenlik yapıldıktan sonra, istifa edilerek başka bir kuruma geçilebilir, hatta boşta gezilebilir. Bu durumda da müfettiş olabilmek için başvurulabilir. Çünkü, müfettiş olabilmek için, o anda çalışıyor olmak gerekmiyor, çalışmış olmak, gerekiyor (TKY Md. 17/b).
Eğitimde Standartlaşma ve Verimlilik dersinin okutulması, sorusuna verilen cevapların Cengiz’in araştırmasında
(1992) son sıralarda bulunmasının gerekçesi (25/36) böylece anlaşılmış oluyor. Standartlaşma yapmayan kişilerin, standartlaşmadan yana olmamaları gayet doğaldır.

Bir değişiklik de, müfettiş yardımcısı olabilmek için, Bakanlığa bağlı okullarda veya merkez teşkilatında çalışmak, gerekiyor (TKT Md. 12).1967 tarihli Teftiş Kurulu Yönetmeliğinde ise, müfettişlik için orta veya yüksek dereceli okullarda çalışmak (Md. 7/b), gerekliliği getirilmişti. Tüzükteki, Bakanlığa bağlı okullarda çalışmak ifadesi bir bakıma sevindiricidir. Çünkü ilkokullar da Bakanlığa bağlı olduğundan, istenilen düzeyde eğitim gören ilkokul öğretmenleri MEB Bakanlık Müfettişi olabilirler. Diğer taraftan, bir olumsuzluktan söz etmek mümkündür. Çünkü, Yüksek Okullarda ve Fakültelerde çalışanlar, kurumları MEB’na bağlı olmadığından, MEB Bakanlık Müfettişi olamazlar. Özel okullarda çalışan öğretmenlere gelince, müfettişlik için başvurup başvuramayacaklarında, büyük bir belirsizlik vardır.

1967 Tarihli Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin, Yüksek dereceli okullarda çalışanları Teftiş Kuruluna kazandırmakla, müfettişlerin düzeyini yükseltmeyi amaçladığı söylenebilir. O zamanlar, Yüksek Okullar (Eğitim Enstitüleri) MEB’na bağlı olduğu için böyle bir uygulama yapılıyordu, denilebilirse de, bugün YÖK’e bağlı okullarda çalışanlara MEB Bakanlık Müfettişliği kapılarının açılması durumunda, teftiş sorunu ile ilgili herhangi bir olumsuzluktan bahsedilemez.

Müfettiş Yardımcılığına katılabilmek için, öncelikle Devlet Memurları Kanununda (DMK), devlet memuru olabilmek için belirtilen nitelikleri taşımak (TKT Md.12/a) gerekmektedir. DMK’nun 48. maddesindeki genel şartlara ek olarak, müfettiş olabilmek için, 48/B maddesinde daha önce sözü edilen, daha yüksek öğrenim dereceleri veya muayyen fakülte, okul, veya öğrenim dallarını veya meslekiçi veya meslekle ilgili eğitim programlarını bitirmiş olmak veya yabancı dil bilmek gibi özel bir şart konulmamış. Başka bir deyimle, müfettiş olmak için, sadece ilgili okulu bitirmek koşulu yeterli görülmüş. Bu, şu demektir: Her öğretmen müfettiş olabilir. Zaten oluyor da.

Öğretmenlerin hepsine, -belli bir yıl hizmet dışında- hiçbir koşul öne sürmeden müfettişlik kapılarının açılması, her şeyden önce eğitime emek verenlere saygısızlıktır. Çünkü böyle bir uygulama, sıradan öğretmenleri de müfettiş yapabileceğinden, öğretmenler bilgi ve görgülerini arttırma, kendilerini yetiştirme/geliştirme yerine, birtakım yan yollara, -örneğin siyasi parti ilçe başkanlarının önlerinde eğilmek gibi- başvurabilirler. Bir sınavda, sözlü veya mülakat varsa, sınavın güvenilir olduğunu kim söyleyebilir? Çünkü, güvenirliği en düşük sınav, sözlü sınavlardır (Tekin, Turgut ….). MEB Teftiş Kurulu Tüzüğü ve Yönetmeliği yürürlüğe girdiğinde ülkemizde ellinin üzerinde Üniversite vardı. Başka bir deyimle, her ilde en az bir üniversite/fakülte veya yüksek okul ile büyük ilçelerde bir fakülte veya yüksekokul var. Bundan sonra da olacaktır. Düşünün ki, üst öğrenim görme, farklı alanda öğrenim görme imkanları bu kadar gelişmiş iken, yüksek lisans veya doktora öğreniminin müfettiş adaylarıyla birlikte düşünülmemesi, ülkenin geleceği açısından gerçekten kaygı verici bir durumdur. Lisansüstü öğrenimi bir yana bırakalım, eğitim alanında bir kurs görmüş olmak bile gerekmiyor. Müfettiş üst öğrenim görmeli mi, görmemeli mi; müfettişler yaygın (hizmetiçi) eğitimle (kursla) mi, örgün eğitimle mi yetiştirilmeli, tartışmalarını bir tarafa bırakarak, öğretmenin okumadığı, yükselmek için eğitim dışı yollara başvurduğu, hizmetiçi eğitim kurslarını tatil olarak gördüğü, gerçeklerini kimse inkar edemez. O halde mesleğinde yükselmek isteyen öğretmenlerde, lisansüstü öğrenim aranması, öğretmenleri/yöneticileri üst öğrenim görmeye yönlendirir. Bu da eğitimi, siyasi güçlerin etkisinden kısmen de olsa kurtarır (Kaya, 1984, s. 265-280). Sonucunda, hem öğretmenlerin, hem müfettişlerin düzeylerinin yükseltilmesi yönünde bir adım atılmış olur. Zaten, müfettişlerin teftiş edeceği öğretmenlerden daha üst öğrenim görmesi gerektiği, müfettiş seçiminde/müfettiş yetiştirmede, bir ölçüttür (Taymaz). MEB Teftiş Kurulu Tüzüğüne ve Yönetmeliğine, 657/41 maddesine dayanılarak konulacak lisansüstü öğrenim görmüş olmak ibaresi, bu durumu sağlar. Ayrıca, Eğitim Bilimleri ve kendi alanlarında yüksek lisans ve doktora öğrenimi görenlerin MEB tarafından değerlendirilmemesi, bu kişilerin Üniversitelere kaçırılması, eğitim sistemimiz açısından önemli bir kayıptır (Kaya, 1984, s. 251-274). Ayrıca, Lisansüstü öğrenim gören öğretmenlerin, Teftiş Kuruluna kazandırılması, kaynakların akılcı kullanılması bakımından son derece önemlidir.

Her öğretmene müfettişlik kapılarının açılması sonucu, sayıları yüz binlerle ifade edilen öğretmenlerden binlercesi müfettiş olmak isteyebilir. Bu durumda, MEB tüm birimleriyle bu işlerle meşgul olacaktır. Zaten teknik alanda fazla bir iş üretmeyen MEB’na yeni işler doğacaktır. Bakanlık da, katiplik düzeyinde işlerle uğraşmaya devam edecektir.

. Müfettiş yardımcılığı sınavına katılabilmek için, Sağlık Kurulu Raporu almak gerekiyor (TKT, Md. 12/b). Bir Sağlık Kurulundan rapor en az iki günde alınır. Bu uğurda harcanan zaman, emek ve para bir yana bırakılsa bile, hastanelerde, işleri başlarından aşkın doktorları meşgul etmenin anlamı ne? Burada yatan mantık anlaşılır gibi değil. Öğretmen sınava girip kazanırsa, atama yapabilmek için rapor istenir. Böylece, ne öğretmen yorulur, ne de hastaneler gereksiz işlerle boğulur.

. Sicili, “Tutum ve davranışları yönünden müfettiş yardımcılığına engel bir durumu bulunmamak” (TKT, Md. 12/c) gerekiyor. Tutum ve davranışları yönünden müfettiş yardımcılığına engel durumların neler olduğu belli değil. Belki, Yönetmelikte belirtilmiştir, diye bakıyoruz. Yönetmelikte de aynı ifade tekrarlanmış: “Sicili ile yapılacak inceleme sonunda tutum ve davranışları yönünden müfettiş yardımcılığına atanmasına engel hali bulunmamak.” Sicil puanlarından, alınan cezalardan hiç bahsedilmiyor. Demek ki, sicil puanları ortalamaları ile alınan cezalar, her müfettiş yardımcısı alımında değişebilir. Bu durumda öğretmenler, yüksek sicil notu almayı neden düşünsünler? Sadece ceza almasınlar yeter. Bu ve benzer ayrıntıların Yönetmeliklerde belirtilmesi gerekirken, Yönetmelik, Tüzükteki ifadeleri aynen tekrarlamış. Burada, Tüzük ve Yönetmelik hazırlayanların Temel Hukuk Bilgisine ne derece ihtiyaçları olduğu açığa çıkmaktadır.

. Müfettiş Yardımcılığı sınavına katılabilmek için, “sınava daha önce birden fazla katılmamış olmak” (TKT. Md. 12/d) gerekiyor. Sınava daha önce bir defa katılmış olmanın gerekçesi belli değil. Yönetmelikte de aynı ifade yer alıyor. İyi ki iki defa sınava girilebiliyor. Ya bir defa ile sınırlı tutulsaydı, sınav? Doçentlik sınavına üç kez girilebilirken, MEB Müfettiş Yardımcılığı sınavına iki kez girilebilir, ancak. Müfettiş Yardımcılığı giriş sınavına katılabilmek için, 40 yaşını doldurmamış olmak gerekiyor (TKY. Md. 17/e). 21-22-23 yaşında göreve başlandığına göre, 17-18-19 yıl öğretmenlik yapıldıktan sonra da müfettiş olunabilirmiş. Emeklilik hizmet yılı bayanlarda 20, baylarda ise 25 yıl olduğuna göre, bayanlar müfettiş olduktan hemen, baylar ise 3-5 yıl sonra MEB Bakanlık Müfettişi olarak emekli olabilirler. Öğretmenleri emekli etmeden önce bir de MEB Bakanlık Müfettişi mi yapsak acaba? MEB Bakanlık Müfettişleri üzerinde yapılan bir araştırmada (Cengiz, 1992), müfettişlikte, yaşın öneminden söz edilmektedir. Buna rağmen, yaş ile ilgili hükümler, istenilen bir özelliktir. Çünkü, eski Yönetmelikte yaş sınırı yoktur.

(Devam edecek)
 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..