Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '14

 
Kategori
Futbol
 

Milli futbolcu, milli maçta, “milli küfür”leri iltifattan mı saymalı?

Milli futbolcu, milli maçta, “milli küfür”leri iltifattan mı saymalı?
 

Gün, Volkan Demirel’i asma, olmazsa Milli Takım’dan “men etme” günüdür.

Niye ki?

O, kimi ağızlara göre, “milli takıma, arkadaşlarına ihanet etmiş” bir futbolcudur!

Sahi, Volkan Demirel ne yapmıştı ki?

Geçen pazar, TT Arena’da  Kazakistan-Türkiye maçı vardı. Volkan Demirel, ısınmak için sahaya çıktığında, karısına, kundaktaki bebeğine dakikalarca küfredilir; ana avrat düz gidilir. Bunlara dayanamayan Volkan, sonunda, soyunma odasının yolunu tutar. Fatih Terim’e, bu durumda yararlı olmayacağını söyler, bunun üzerine kadrodan çıkartılır.

Gürültü, maç başlamadan kopar, maç boyunca sürer, maçtan sonra da “kanal”lardan acayip “koku”lar gelmeye başlar. Yitip gittiğinde sesi soluğu çıkmayanlarda “milli duygular” kabarır!.

Volkan Demirel, nasıl olur da Milli Takım’ı yalnız bırakırmış!

Ya, ne yapmalıymış?

O, bir profesyoneldir, küfürleri duymazlıktan gelecek, sindirecek!.

Bunları söyleyen “bilumum zevat”,  tribünlerden kendilerine benzer küfürler yükselse, dediklerini mi yapacaklar acaba?

Onlara göre, Volkan Demirel hatalı; küfredenler, birkaç kendini bilmez.

Küfür, koro halinde dakikalarca sürerken, pısmış olan “yetkili"ler, “görevli”ler... Onların hiçbir suçu yok mu?

Ağzından “bal akan”lara bakılırsa, demek ki yok/muş!

Denmeyen, ama söylemlere bakılınca anlaşılan şu:

Volkan Demirel, “mimli” bir futbolcudur; öyleyse, ona küfür de “milli” olmalı!..

Yani?

Milli futbolcu, milli maçta, “milli küfür”ü iltifattan saymalı!.

*****

Volkan Demirel’i hatalı bulan, küfürleri olağan işlerden sayanlar, ne yapıyorlar?

Koro halinde küfredenleri “adam” yerine koymadılar!

Yetkililerin görevlerini yapmadıklarını söyleyerek onların üstlerine gideceklerine, Volkan Demirel'in “mimli” olduğundan, “sabıka”larında yola çıkarak, onu mahkum ettiler bile!

İşin kolay bu!

Çünkü o, “tek”; kendileri “çok”...

Burada sözkonusu olan, Volkan Demirel’in geçmişi değil, maruz kaldığı, düşürüldüğü durumdur.

Gel de anlat!.

Anlatamadığın için, olanları “ibret”le izle!.

(Bir meslektaşı, arkadaşı, demir kapıya sıkışıp yaşama veda ederken, bunu “Allah rahmet eylesin”le geçiştiren, böyle ölümü olağan işlerden sayanların, meslektaşlarının dövülmesine sadece “sonuç” açısından bakmaları,  ölüme değil de dövülmeye daha çok üzülmeleri sizi de hiç düşündürmez mi?)

*****

Spor alanında da acayip bir öykünme var!

Özellikle geçimini “çene”siyle sağlayanlardan kimileri, onlardan biri, bir laf mı söyledi; bir “internet ceridesi” bir başlık mı, an, öykünme anıdır.

Bunlar, üçüncü mevki kompartımanı yolcularına ne de benziyorlar!

(Lise ve fakülte yıllarım, Hasanoğlan-Ankara arasında trenlerde geçti. O yıllarda, o “git gel”lerde, en ilginç yolcular, İstanbul’dan Kars’a kadar giden Erzurum Postası’nda, üçüncü mevki kompartımanlarda olurdu. Deneyimli seyyar satıcılar, kompartımanı dolduranlardan birine dil dökerek, sözgelimi bir “sakız”, bir “şeker” satmaya görsün, ötekiler de hemen alırlardı. Acemi satıcılar da, zamanla onlara öykünerek yolunu bulurlardı.)

Volkan Demirel konusunda da, anında başlayan öykünmede yaya kalanlar, baktılar ki, Volkan Demirel’i “milli görev”i nedeniyle savunması gerekenler yan çiziyorlar, bu “öykünme kervanı”na katıldlar.

Ağızlardan bal akıyor!

Oysa Volkan Demirel’e "o an yapılanlar" göz ardı ediliyor; sonra Volkan Demirel, “Zaten...”le başlayan cümlerle yargılanıyor.

Saldıran kazanıyor!.

Burada bir başka mantık ve huy, “huzur” ediyor:

İnsanları, o anki eylem ve söylemleriyle değil de, geçmişiyle yargılama.

O zaman, geçmişi “iyi” olan, hep iyi; “kötü” olan, hep kötü mü olacak?

(Namık Kemal’in roman kahramanları da öyleydi: “Tek yönlü”...  İyiler, olduğundan iyi; kötüler, olduğundan kötü...)

*****

Unutulan, göz ardı edilen ne?

Isınma sırasındaki Volkan Demirel ve ona yapılanlar... Yapılanlara karşılık, tepki göstermesi, koro halinde küfredenleri hizaya sokması gerekenlerin duyarsızlığı... Orada yalnız bırakılan Volkan Demirel’in o kararı vermesi...

Bu durumda Volkan Demirel, doğru yapmıştır. Doğru yapmayanlar ise, bu durumu değil de, Volkan Demirel’in geçmişini işin içine katarak yargıya varanlardır.

Son söz:

Tanı, doğru olmayınca, tedavi de doğru olamaz!
 

 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..