Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '20

 
Kategori
Güncel
 

Milli Mücadele Yeni Başlıyor-2

Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele ile hedeflediği  “Tam Bağımsızlık”, Lozan Antlaşması'nın sonuçları itibariyle ne kadarlık bir benzerlik göstermektedir ? Bu konular nedense, gerek tarihçilerimiz gerekse akademisyenlerimiz tarafından fazla işlenmez, işleyenlere de iyi gözle bakılmaz.

Ancak; hatalı siyaset, ekonomi ve mali politikalardan kaynaklanan sorunlardan bir ders çıkaramayanlar, her seferinde aynı çukurlara düşmeye, kaybetmeye mahkumdurlar.

Barış veya Ticari Antlaşmalar da savaşlar gibidir. Antlaşma masasına donanımlı ve güçlü oturamazsanız, kazanan tarafta yer almanız / kazançlı bir antlaşma yapmanız "ham hayâl"dir.

Bizler Lozan Antlaşması'na kazanan değil, kaybeden taraf olarak oturduk. Ancak, halâ ve ısrarla, "İngilizlerin kuklası Yunanlıları" yenerek, bunun böyle olmadığını iddia edebiliyoruz.

Biz işgalcilerin kuklası olan Yunanlılarla savaşırken; işgalci İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar -askerleri ile- ülkemizde değil midir ? Elbette ülkemizdedirler. Sultan Vahdettin ve İstanbul Hükümeti de ellerinde esirdir.

Neticede biz bir Cihan İmparatorluğu kaybettik. Lozan Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesidir. Bunun kararı da Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden tam 10 (on) ay evvel, 5 ve 8 Ocak 1918’de hem İngiltere hem de Amerika’da (Wilson İlkeleri adı altında 12.madde) çok net olarak açıklanmıştır.

Lozan Antlaşması ile (beş yıl sonra) bize verilen 12. Madde de, sayılanlar arasındadır. (*)

* * *

Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele döneminde Fransız Hükümet Temsilcisine “Tam Bağımsızlık” tan ne anladığını açıklamaktadır :

(Haziran 1919’da, Franklin Bouillon ile yaptığı görüşme sırasında “İstiklâl-i Tam” hakkında söyledikleri)

“İstiklâl-i tam, bizim bugün deruhte ettiğimiz (üzerime aldığımız) vazifelerin ruh-ı aslîsidir. Bu vazife bütün millet ve tarihe karşı deruhte edilmiştir... Biz; yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. Bir hataya tebaiyet yüzünden bu evsaftan (vasıflardan) mahrum kalmağa tahammül edemeyiz... İstiklâl-ı tam denildiği zaman, bittabi siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, harsî (kültürel) ve ilâ... her hususta istiklâl-i tanı ve serbesti-yi tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklâlden mahrumiyet (olması), millet ve memleketin, mânâ-yı hakikiyesiyle bütün istiklâlinden mahrumiyeti demektir.” (1)

* * *

Mustafa Kemal Paşa’ya göre “Tam Bağımsızlık” :

- Siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, harsi (kültürel) ve benzerleri ile ancak mümkündür. Bunlardan birisi eksik olursa, hakiki manası ile bağımsızlık olmaz.

...

Bu noktada, ileride karşılaştırılması için iki not düşüyoruz :

a) “…Kültür, bir milletin tarihi, edebiyatı, inancı, örf ve adetleri, yani maddi ve manevi değerler sisteminin birlikteliğidir. Aynı zamanda kültür, hem yapılamayan hem de taklit yolu ile başka milletlerden alınamayan duygulardır. Milletlerin yaşam tarzı, giyimi, gelenek ve görenekleri, kültürün maddi yönünü meydana getirirken, inançları da manevi yönünü oluşturmaktadır." (2)

b) "Atatürk’e göre, yeni devletle beraber toplumun kaybolmuş değerlerinin kazanılması etrafında, millet şuuru yaratılmalıdır. Ona göre bu şuur, bölgeselciligi, mezhepçiligi reddederek, Türk kültürü ve onun asli unsurlarından olan Türk dili ve Türk tarihi etrafında meydana gelmeliydi.

...Atatürk, Türk kültürünün yabancı tesirinden uzak ve tamamen milletin seciyesinden (ahlâk/karakter) doğacağını, Temmuz 1921’de yaptıgı konusmasında söyle açıklar : 'şarktan ve garptan gelen bilcümle (bütün) tesirlerden uzak, seciye-i milliye ve tarihimizle mütenasip (uyumlu) bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın inkişafı, ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir. Bir ecnebi kültürü, şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin tahrip edici neticelerini tekrar ettirebilir”. (3)

* * *

Yukarıdaki tanımlara göre kültür :

- Bir Milletin tarihi, edebiyatı, inancı, örf adetleri, maddi-manevi değerleridir. Bunlar taklit yolu ile başka milletlerden alınamaz. Milletlerin yaşam tarzı, giyimi, gelenek ve görenekleri kültürün maddi yönünü meydana getirirken, inançları da manevi yönünü oluşturmaktadır

- Mustafa Kemal Paşa’ya göre Türk Kültürü : Doğu'dan ve Batı'dan uzak olmalıdır... Bir ecnebi kültürü, şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin tahrip edici neticelerini tekrar ettirebilir.

Açık ifadesi ile Şarktan (Doğu) ve Garptan (Batı) taklit yolu ile kültür alınamaz. Özellikle de Milletin karakteri ile uyuşmayan adetler...

Peki, uygulama böyle mi olmuştur ?

* * *

Misak-ı Milli ve Milli Mücadele İçindeki Önemi :

"İstiklâl Harbi başladıktan sonra, millî bir devletin kurulması görüşü resmen ilk defa Misak-ı Millî’de yer almış, bu görüş önce Erzurum Kongresi’nde kabul edilip, sonradan Sivas Kongresi’nde genişletilerek 28 Ocak 1920’de Meclis-i Mebusan  (Son Osmanlı Meclisi) tarafından tasvip edilmiştir. Bu itibarla Misâk-ı Millî, İstiklâl Harbi’nin siyasî ve askerî hedeflerini gösteren bir belge olmuştur." (4)

MİSAKİ MİLLİ KARARLARI NEDİR ?

1) Mondros Ateşkesi imzalandığı sırada (Canmehmet: 30 Ekim 1918) işgal edilmemiş böl­geler kesin Türk yurdudur, parçalanamaz. (Canmehmet: Musul-Kerkük, antlaşma şartlarına aykırı ve haksız olarak 8-15 Kasım 1918’de İngilizler tarafından işgal edilmiştir.)

“Mustafa Kemal Paşa, 1 Mayıs 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi'nde yapılan tarihî konuşmada, 'Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki de birincisi olan, hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudud-ı millimiz İskenderun cenubundan (güneyinden) geçer, Şarka doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi ve Kerkük’ü ihtiva eder (içerir). İşte hudud-ı millîmiz budur dedik ! Hâlbuki Kerkük şimalinde (kuzeyinde) Türk olduğu gibi Kürt de vardır. Biz onları tefrik etmedik (ayırmadık). Binaenaleyh (bundan dolayı) muhafaza ve müdafaasıyla iştigal ettiğimiz millet, bittabi bir unsurdan ibaret değildir. Muhtelif anasır-ı İslamiye’den mürekkeptir (çeşitli İslâm unsurlarından oluşur). Bu mecmuayı teşkil eden bir unsur-ı İslam, bizim kardeşimiz ve menafi’i tamamiyle müşterek olan vatandaşımızdır…” (5) şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.  

2) Kars, Ardahan ve Batum’da (Elviya-i Selase) gerekirse referanduma gidilecektir.

3) Araplar kendi geleceklerini kendileri belirleyecektir. (Arap­ların çoğunlukla yaşadığı yerlerde referandum yapılacaktır.)

4) Batı Trakya’nın geleceği referandum ile belirlenecektir.

(Canmehmet: Nüfusun çok büyük çoğunluğu Türk olmasına rağmen bu bölgemiz -Batı Trakya- kaybedilmiştir. Nasıl kaybedildiği konusunda da 12 Şubat 1930 tarihli Milliyet Gazetesi'nin 2.sayfadaki haberini aktarıyoruz : "...Mösyö Venizelos, Yunan meclisinde bazı açıklamalarda bulunarak... İsmet Paşa'nın kendisine Lozan'da söylediği bir söze temas ederek, 'BATI TRAKYA ÜZERİNDE TÜRKİYENİN HİÇBİR ARZUSU OLMADIĞINI VE BU TOPRAKLARDAN BİR KISMININ BALKAN HÜKÜMETLERİ TARAFINDAN KENDİLERİNE HEDİYESİ TEKLİF EDİLSE BİLE KABUL EDİLMEYECEĞİNİ SÖYLEDİĞİNİ' ifade etti. Ve 'BU SÖZLERİN İSMET PAŞA GİBİ OTORİTESİ OLAN BİR SİYASET ADAMI TARAFINDAN SÖYLENMİŞ OLMASI, SAMİMİ OLDUĞU HAKKINDA BİR KANAAT VEREBİLİR ZANNINDAYIM' dedi" - büyük harfli vurgulama tarafımızca yapılmıştır-)

5) İstanbul, Marmara ve Halife'nin güvenliği sağlandığı tak­dirde, Boğazlar trafiğe açılacaktır.

6) Azınlıklara, diğer ülkelerdeki Türk azınlığa tanınan haklar tanınacaktır.

7) Siyasi, mali ve adli gelişmemizi engelleyen sınırlamalar (kapitülasyonlar) kabul edilemez.

Bu kararlar ile, Milli Mücadele'de hedefler ve vatan sınırları (Misak-ı Milli Sınırları) kesin olarak belirlenmiştir. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın aldığı en önemli karardır. Bu kararlar meclis onayından geçtiği için resmiyet kazanmış kararlardır. Meclis-i Mebusan; kongre kararlarından etkilenmiştir. (**)

* * *

Burada farklı bir husus daha açıklanmalıdır :

Yaygın bilinenin aksine, “Son Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından ilân edilen ve barış şartlarını açıklayan bildiri” olan Misak-ı Milli’nin,

“Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının, Sivas Kongresinde hazırladığı değil, 'Bir Osmanlı-lslâm yurtseverliğinin eseri' olduğudur" (6)

...

Bu iddianın sahibi olan Sayın Mustafa Budak, (kitabını yayınladığı dönemde) T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı’dır. Bu görevi (arşivlere yakınlığı nedeniyle), Sayın Budak’ın yazdıklarının doğruluğunun tartışılmasında önem arzetmektedir.

Osmanlı Hariciyesinin deneyimli diplomatlarının hazırladığı -çekirdek- metin, “23 Haziran muhtırası, amaç ve içerik bakımından Misâk-ı Millî beyannamesinin öncüsüdür.” (7)

...

Misak-ı Milli'nin içeriği ile ilgili ilginç bir bilgi daha verelim :

Lozan görüşmelerinde, “İsmet Paşanın bu yeni siyaset anlayışı bazı milletvekillerinin tepkisine yol açmıştı. Meselâ; Erzurum milletvekili Hüseyin  Avni Bey, Lozan’daki gelişmelerle ilgili olarak BMM’nin (Büyük Millet Meclisi)  dışlandığını söylüyor ve..Vekiller Heyeti’ni suçluyordu..”

Aynı şekilde, Bursa milletvekili Operatör Emin Bey de sınır konusunda tavize taraftar değildi. Ona göre, Musul’u vermekle iş orada bitmeyecek ve “Musul’u verdiğimiz gün hudud Erzurum”olacaktı. (8)

bu eleştirisinde Emin Bey yalnız değildi. Erzurum milletvekili Mustafa Durak Bey de kendisi gibi düşünmekteydi. Ona göre, Musul’un bir yıl sonraya bırakılması Musul’un kaybedilmesi demek olacak ve sonuçta Türkiye’nin Doğu’da bir yeri kalmayacaktı…Aslında Mustafa Durak Beyin tek isteği, itilâf devletlerinin barış projesi ile Türk karşı projesinin BMM’nde müzakere edilmesiydi.”(9)

Daha sonra söz alan izmit milletvekili Sırrı Bey ise ise Misâk-ı Millî’nin önemine değindi ve adeta sözleriyle ismet Paşaya cevap verir gibiydi:         

“Arkadaşlar, biliyoruz ki, birkaç seneden beri Misâk-ı Millî nâmı altında toplanan bir kül etrafında dolaşıp durmaktayız ve onun  bir kelimesi için milletimiz binlerce kan dökmüştür Bu Misâk-ı Millî’nin lâ-yetegayyer olduğunu, harfinden vazgeçemiyeceğimizi âleme ilân için mümkün olsa arş-ı azama yazacakdık. İşte bu Misâk-ı Millî’nin ehemmiyeti bu kadar büyüktür Şimdi, acaba, heyet-i murahhassamız ve onun programını kabul eden Heyet-i Vekilemiz bunun, Misâk-ı Millînin mefhumuna sadık mı değil mi diye onu düşünmekliğimiz lâzımdır.”         

Görüldüğü gibi Sırrı Bey, hem ismet Paşa heyetinin ve hem de   hükümetin barışla ilgili faaliyetlerinden rahatsızdı; onların Misâk-ı Millî’ye sadakatından şüphe duymaktaydı. Nitekim Mudanya Mütarekesi ile ilgili sözlerine bakarsak. Sırrı Bey haklı görünmekteydi. Çünkü, Mudanya’da Türk heyetinin resmen kendilerine söylenen sözlere aldandığını ve bunun Lozan’da Misâk-ı Millî’den feragata kadar gittiğini düşünmekteydi. Sırrı Bey adeta bir diplomasi dersi vermekteydi.” (10)      

“Kâğıt üzerine konan vesaikin azametini, kudretini şifahen söylenen havaî sözlere feda etmişlerdir Bu tarzda bu hamule-i mesuliyetle tekrar Lozan’a gittiler ve orada dahi Misâk-ı Millî’den feragat ettiler Daha evvel bize hafi celsede Hariciye Vekilimizin tebliğ ettiği projede arazi meselesinde tamamen feragat etti. Hiçbir noktası temin olunamadı ve binaenaleyh milletin senelerden beri etrafında dönüp dolaştığı ve âleme ilân edilen Misâk-ı Millî çiğnendi, heba oldu, İptal edildi, battal edildi.”  Ayrıca Sırrı Bey, görevini yapmayan hükümetin istifa etmesini ve aksi halde meclisin onu düşürmesi gerektiğini söyledi.” (11)

...

Yukarıdaki yazılanlar özetlenirse :

- Mustafa Kemal Paşa’nın “Tam Bağımsızlık” tanımı, Lozan Antlaşması'nın sonucunda elde edilenlerle örtüşmemektedir. Özellikle de "kültür" konusu tartışmaya açıktır.

- Misak-ı Milli ile hedeflenenler arasında önemli yer tutan Batı Trakya, Musul - Kerkük maalesef elde edilmemiştir (Yunan Başbakanı Venizelos'un, Lozan görüşmeleri sırasında İsmet İnönü'nün Batı Trakya için : "bize hediye edilse bile kabul etmeyiz" dediğini Yunan Meclisi'nde ifade etmiş olduğu, 1930 yılı Milliyet Gazetesi haberi ile yukarıda aktarılmıştı). 

...

Devam edecek...

- Lozan Antlaşması ile Yeni Devlet, "Doğu'nun Batı'daki Uzantısı" mı olacaktır ?

 

www.canmehmet.com

 

AÇIKLAMA VE KAYNAKLAR :

(*) I.Dünya Savaşı resmi olarak 12 Kasım 1918’de sonlandırılmasına rağmen, savaşın galipleri yaklaşık 10 ay evvel kafalarındaki (Lozan’da nihai şekli verilen) düzeni açıklarlar. Baştan belli olan bu düzen, “Wilson İlkeleri”dir. Bununla ilgili olarak İngiltere Başbakanı Lloyd George, 5 Ocak 1918’deki İşçi Sendikaları Kongresi'nde : “Türkiye’yi başkentinden veya ırkça hakim unsuru Türk olan Küçük Asya ve Trakya’nın verimli topraklarından mahrum etmek için savaşmıyoruz. Biz, Akdeniz ve Karadeniz arasındaki deniz trafiği uluslararasılaşmış ve yansızlaşmış olmak kaydıyla, başkenti İstanbul ile birlikte Türk ırkının anayurdunda Türk devletinin varlığını sürdürmesine karşı değiliz“ derken, Bu tarihten üç gün sonra, 8 Ocak 1918’de, ABD Başkanı Wilson ise : “Osmanlı Devleti’nin Türk olan kısımlarında egemenliği sağlanacak, Türk olmayan milletlere kendi geleceklerini tayin hakkı tanınacak, Boğazlar uluslararası trafiğe açık olacak ve uluslararası denetim altında tutulacak”  demiştir. Meraklıları, Lozan Antlaşması’ndaki ilgili maddelere bakabilirler. Yine bu konula daha geniş bilgi için: “Osmanlı'nın Tasfiyesi”, Cengiz Yazoğlu'nun kitabına bakılabilir.

(**) https://www.haberturk.com/gundem/haber/1311435-misaki-milli-kararlari-nelerdir

(1) NUTUK. s.415-416. (Aktaran: MİLLİ MÜCADELE'NİN BAŞLAMASI: 19 MAYIS 1919. Doç. Dr. MUSTAFA TURAN. Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi)

(2) İNÖNÜ DÖNEMİ KÜLTÜR HAYATI (1938-1950). Kadir Şeker, Doktora Tezi, s.1 (Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı).

(3) Aynı eser, s.5  (20 no.lu dipnot : Attila İlhan, "Hangi Atatürk", s.64) 

(4) ATATÜRK'ÜN DIŞ POLİTİKASI; AMAÇLAR VE İLKELER. Mehmet Gönlübol, Atatürk Yolu, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 1987, s.239.  (Aktaran: Doç.Dr.Mustafa Turan, https://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/medergi/7.htm)

(5) Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın Emriyle Yarbay Şefik Özdemir Bey’in Revandiz, Musul-Kerkük-Süleymaniye Harekâtı. ZekeriyaTÜRKMEN. (Yrd. Doç. Dr.) (E.Öğ.Kd.Alb.), İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Bağlarbaşı-Üsküdar / İstanbul. (Yazarın alıntısı: ASD, 1989, s.75; Türkmen, 2001, s.55)

(6) "MİSÂK-İ MİLLÎ’DEN LOZAN’A. İdealden Gerçeğe Türk Dış Politikası" isimli kitabında delilleri ile birlikte aktarır.

(7) Aynı eser, s.185.

(8) TBMMGCZ, III, s.1307. (Türkiye Büyük Millet Meclisi - Gizli Celse Zabıtları)

(9) TBMMGCZ, III, s.1309-1310. 

(10-11) TBMMGCZ, III, s.1310.

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..