- Kategori
- Kültürler
Milli Sevinçler ve Türkiye
Son birkaç yıldır Türk olduğumuzu yüksek sesle ifade etmekten korkar olduk. Özellikle etnik kimlikler ve Türklük üzerine o kadar çok gerginlik yaratıldı ki, sanki şu günlerde Kürt sorununun çözülmesi yerine bu kelimeler çok sık telaffuz edilerek millet ayrıştırmak isteniyor…
Ayrıca Ergenekon’dan tutuklu olarak cezaevine giren ya da uzun süre gözaltına tutulan isimlerin çoğunun milliyetçi çizgide kişiler olması insanları milliyetçilikten uzaklaştırır oldu.
Eskiden Türklüğünden övünenler bugün Türküm diyemiyorlar bile.
Bana göre Türklük bir etnik kimlik değil; bu ülkede yaşayan vatandaşları bir arada tutan üst öğe. Ben Türkiyelilik kavramlarını da çok yoz buluyorum. Bu ülkede yaşayan herkes Türküm diyebilmeli. Türklük etnik bir kimlik olarak algılanmamalı.
Bir Arada Tutanlar
Bizlerin geleceğe güvenle bakabilmesi bir arada yaşamayı istemek ve ortak değerlere sahip çıkmakla mümkün olabilir. Güvensizliğin, huzursuzluğun ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı bir Türkiye’de insanlar birbirleriyle konuşmaktan bile keyif almazlar. Bir arada yaşamakta külfet gelir dolayısıyla.
Millet olarak milli maçlarda, Eurovision’da ya da ülkemizin bayrağının dalgalandığı herhangi bir organizasyonda ülkemizi desteklemek üzere heyecana kapılıyoruz. Kalabalık bir ortamda paylaşılan bu birliktelik duygusu öyle huzur ve mutluluk veriyor ki anlatamam. O zaman gerçekten bu ülkede yaşadığımızı anlıyoruz, bu ülkeyi birlikteliklerle daha çok seviyoruz.
Euro 2008
Avrupa Futbol Şampiyonası’nı Taksim Meydanı’nda büyük bir kalabalıkla izlerken aldığım keyfi hala unutamam. 2009 Eurovision Şarkı Yarışması’nda Hadise’yi İstiklal Caddesi’nde turistlerle ve Türk izleyicilerle beraber izlemek de ayrı bir güzeldi.
Sertab’ın birinci olduğu 2003 Eurovision’u evde misafirlerle izlerken çığlık çığlığa duygulanmıştık. Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa’ları aldığı o günler, hep duygusal ve keyifli günlerdi. O duyguyu yaşatanlar temsilcilerimiz kadar beraber izleyerek yanımızda olan dostlarımızdı.
2010 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenecek olan FIFA Dünya Kupası’na gidemeyeceğimiz hemen hemen belli olduğunda yine televizyonların karşısındaydık. Futbolcularımız ve Terim bizi üzdüler ancak milli basketçilerimiz hemen birkaç gün sonra öyle güzel bir izlenim bıraktılar ki futboldaki üzüntümüzü bir anda unutuverdik.
Grup maçlarının 3’ünü kayıpsız geçerek bir üst tura geçen 12 dev adam önce son dünya şampiyonu İspanya’yı, sonra da Sırbistan’ı geçerek Polonya’da yaptığı beş maçın beşini de kazandı.
Onlar kazanırken bizim göğsümüz kabardı. Mutlu olduk, duygularımızı sevincimizi beraber izlediğimiz dostlarımızla paylaştık. Ne Kürt olmamız engelledi sevincimizi ne Çerkez ne de bir başka köken…
Hepimiz bu ülkede aynı olaylara benzer tepkileri verebiliyorsak bu ülkede beraber yaşamayı arzuluyor ve keyif alıyoruz demektir.
Ne mutlu birbirine seni seviyorum diyene!
Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU