Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '09

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog, aydınlık Fethiye günleri...

Milliyet Blog, aydınlık Fethiye günleri...
 

St.Nicholas Park Oteli /Hisarönü-Ölüdeniz


Beşbin yıllık bir yaşam geçmişine sahip olan Muğla ilinde ve onun dünyaca ünlü ilçesinde; yani, tanrı Apollon'un kurduğu ve büyük aşkla sevdiği Finikeli prensesten olan oğlunun adını verdiği; o antik adıyla, kahinler kenti olan Telmessos ve bugünkü son adıyla, Fethiye'deydik...

Milliyet blog yazarı, Coşkun Karabulut'un çağrısına kulak veren Milliyet Blog yazarları, Fethiye'nin Ölüdeniz beldesinde, 16-19 Mayıs tarihleri arasında bir araya gelmişlerdi...

Bu toplantıya katılma şansı yaratabilen Milliyet Blog'cular, deniz yüzeyinden oldukça yüksek bir yerde; Kayaköy'ün yani antik adıyla Karmylassos'un birkaç kilometre üstünde, korunaklı güzel bir tepede, çamlar, çiçekler ve kuş sesleri arasında, Ölüdenize tepeden bakan mükemmel manzarasıyla, St.Nicholas Park Hotel'de, dört muhteşem gün yaşadılar!... Ve bu organizasyonu başlatan, insan dostu, blogdaşımız değerli yazar, güzel insan Coşkun Karabulut'un katkılarını unutmadan...

Ülkenin farklı yerlerinden bu toplantıya yanıt veren Milliyet blog yazarları, insan güzelliğinin, doğanın, tarihin ve sanatın keyfinin doruklarında, dört güzel gün boyunca, keyif ve eğlencenin doruklarında, dolaşıp durdular... Yani, edebiyatlı, mini tiyatrolu, oyunlu, danslı, sporlu, çevre gezili; neşeli, eğlenceli günler geçirdiler... Likyanın güneşini, temiz havasını vucutlarına doldurdular...

İlk gün Nicholas Park Otel'in Ölüdeniz'deki tesislerine konuk olup, lagunun keyfini çıkardılar... İlk akşam yemeğinde tüm blogcular bir araya gelip, mükellef bir yemek sonrasında, eğlence ve sohbetle günü tamamladılar...

İkinci gün, Fethiye'den kalkan büyük bir tekne ile Göcek adalarına, dünyanın en harika koylarına doğru yola çıktılar... Bu oniki adalar turunun en güzel, temiz suları, özellikle Tersane ve Domuz adasında karşılarına çıktı... Bu akvaryum gibi sularda saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadılar... Dönüş yolunda geleneksel danslara katıldılar ve aynı zamanda bu konuda başarılı olan arkadaşlar da, farklı dans figürleriyle, diğer yerli ve yabancı konuklara öncülük ettiler...

İkinci günü akşamı, tüm günün yorgunluğuna rağmen gene canlı bir şekilde başladı... Yemek sonrası, sevgili Coşkun Karabulut'un son yapıtı; ''Sözcükler de Ölür'' ismi altında topladığı, denemeleri üzerine tanıtım ve konuşmalar yapıldı... Ve ardından mini skeçler ve eğlencelerle gece devam etti...

Üçüncü gün, sırasıyla; Kalkan, Kaş, Kaputaş Plajı ve Patara'yı kapsayan bir günlük geziye çıkıldı... Doğal ki geçen yıllar ve değişmeyen zihniyetler, Patara dışındaki yerlerde büyük tahribatlar yapmıştı... Kaş ve Kalkanı on yıl önce görenler için, bu değişim ve sözümona gelişim inanılmazdı... Ama bunca beton kirliliğine rağmen, gene de güzel beldelerdi doğrusu... Hele dünyanın en güzel cep plajlarından birisi olan, farklı ışıklarda, turkuaz ve mavinin tonlarını yakalabileceğimiz, tertemiz nadir suyuyla bu doğa harikası plaj ki, bu plaj; Ölüdeniz'le birlikte, Türkiye'yi tanıtımlarda deniz olarak takdim eden bir plajdır; berbat bir beton ve demir karışımı ergonomi faciası bir merdiven sistemi ile ödüllendirilmişti... Ve bu yetmezmiş gibi bir de kumsala Kalkan Belediyesindeki eski yönetimce yapılmaya çalışılmış ve doğaca cezalandırılmış bir kafeterya bozması beton yığınıyla ödüllendirilmişti!... Yani yerel yönetimlerce katledilmişti!... İnsan, bu günkü vizyon sahibi turizm bakanımızın, turizmin gözbebeği bu noktanın hoyratça kullanılmasına nasıl izin verebildiğini düşünmekten şimdi de kendini alamıyor!... Ve ilginçtir, WWF , bu plajdaki tahribatı yok etmek için, olayla bizden çok daha fazla ilgileniyor!... Doğal ki , biz günlük turun sarhoşluğu içinde bu realiteyi göremedik, görsek de bir günlük keyfimizi bozmak istemedik!...

Günlük gezinin sondurağında, Patara'da, tek kişilik ordu(!), genç ve hamarat Ayşe Hanım'ın doğal otlarla desteklenmiş gözlemelerini yiyerek enerji biriktiren arkadaşlarımızla birlikte, Patara plajının billur sularında serinleyerek, akşamı getirdik... Antik kentin ve yaban domuzlarının arasından, keyifli bir yolculukla otelimize döndük...

Üçüncü günü akşam yemeği sonrasında, blogla olan ilişkilerimizi irdeleyen bir mütalaanın ardından, geceyi, sessiz film de dahil, eğlenceli oyun ve sohbetlerle ve ertesi yıl kısmetse yeni bir Ölüdeniz buluşmasında tekrar birlikte olma sözü vererek tamamladık...

Dördüncü gün arkadaşlarımız, ulaşım konumlarına göre; hep birilikte, Ölüdeniz belediye başkanının da onurlandırdığı bir anı fotografı çekilimi sonrasında, dönüşe geçmeye başladılar... Akşam üstü dönüşe geçecek olan arkadaşlar da, Ölüdeniz ve Fethiye'de gene güzel bir günü tamamlayıp, hoş ve anlamlı anılarla kazasız belasız evlerine döndüler...

Bu organizasyonu büyük bir özveriyle hazırlayan, bizlerin bir araya gelmesini, tanışmasını sağlayan, değerli yazar arkadaşımız Coşkun Karabulut'a şükran duygularını her an dile getirerek ve ona en içten teşekkürlerini sunarak...

22.Mayıs.2008 / Perpa,

Küçük bir not: Bu gezi sürecinde çektiğim fotograflar,
Milliyet blogdaki galeri, benim Nikon'un çekebildiği 400KB üstü fotografları,
teknik olarak reddettiği için, o anı görselleri,
bu galeride sizlerle maalesef bulaşamadı!..
400KB altı birkaç fotografı, diğer farklı, yabancı görsellerle
birleştirip sizlere bir sunum yapmaya çalıştım.
Bu hafta sonu, umarım beğeneceğiniz
fotograflar, elektronik posta adresinize ulaştırılmaya çalışılacaktır...

Sevgiyle. Dostça selamlarımla.

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..