Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '08

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog BBG evine nasıl dönüştü?

Milliyet Blog BBG evine nasıl dönüştü?
 

img167.imageshack.us/img167/9568/bbgrc6.jpg


Bildiğim kadarıyla önce Almanya’da başlayıp daha sonraları birçok ülkeyle birlikte Türkiye’de uzun bir dönem ilgi çeken kısa adı BBG olan “Biri bizi gözetliyor” programındaki tartışmaları hiç izlemiyorum diyen seyirciler bile en azından zaping yaparken bir bölümünü izlemişlerdir.

Önce tanışmayla başlayan ikinci günden itibaren tartışmalara dönüşen ve tartışma yaratanların izleyiciler tarafından en yüksek puanı aldığı bir yarışmaya dönüşmüştü BBG evi.

Milliyet Blogda ise eğer yanılmıyorsam ilk tartışmayı belki de bu programın Almanya versiyonu olan “Big Brother” yarışmasının etkisinde kalmış olan Ümit Culduz başlatmış ve hedef olarak Talip Bölükbaşı'nın yazılarını seçmişti. O tartışmada Milliyet blog yazarları da ikiye bölünmüş, ancak ağırlıklı olarak Talip Bölükbaşı'nı desteklemişlerdi. Sonunda o tartışma tatlıya bağlandı mı? Takip edemedim. Ama sonu tatlıya bağlanan, birçok yazısını beğendiğim hatta “Kimi arıyorum? Biliyor musunuz? Yarışmasında sorduğum kişi olan Başak Altın’la telif hakları konusunda dayanışma içersinde olduğum Vakayinüvis’ün tartışmalarını burada izlemek beni epeyce üzmüştü.

Bu tartışmalardan evvel yine sonunun tatlıya bağlandığını bildiğim Ahmet Üstündağ'ın Mustafa Mumcu hakkındaki yazısı da bizleri üzmüştü.

Son olarak bir toplantıda tanımış olduğum Cansın'ın alıntı bir yazı yüzünden diskalifiye edilmesine de üzülmüştüm.

Bu tartışmalar sırasında Milliyet Blog yazarları da iki cepheye ayrılmış, bir boks maçının taraftarları gibi kimileri mavi köşeyi, kimileri kırmızı köşeyi tutarak, hatta bazıları daha da ileri giderek yarışmacıların avukatlığına soyunmuşlar, diğer tarafı acımasızca eleştirmişlerdi.

Milliyet Blogda yaşanan bu tartışmalar sonunda kimse bizlere puan vermiyor, ancak belki okunma oranları ile yorumlar artıyor ki, bunun da o kadar önemi yok.

Aslında hiçbir tartışmanın kazanılmadığı düşüncesindeyim. Eğer bir kişinin fikirlerini çürütüp, onu küçük düşürseniz bile, yine de tartışmayı kaybetmiş sayılırsınız. Çünkü karşınızdaki kişinin o ruh hali ile size saygı duyacağınızı düşünemezsiniz. Zaten bunun farkına varan blog yazarları arkadaşlarımız daha sonra özür dilemek büyüklüğünü de göstermişlerdir. Eğer sert bir eleştiri yazısı yazılacaksa bence o yazıyı word klasöründe 2 gün bekletip, sonra yayınlatıp yayınlatmamaya karar vermemiz daha doğru bir davranış olacaktır.

Eleştiri olmamalı mı? Mutlaka olacaktır. Burada hedef kişiler değil, fikirler olmalıdır. Eğer bir yazıyı eleştirirken, “Sizin görüşlerinize saygı duymakla beraber ben bu konuda farklı düşünüyorum” şeklinde başlayan yorumlar, hem karşı tarafı incitmeyecek hem de tartışmalar saygı çerçevesinde sürecektir.

Bundan sonraki tek dileğim ise buradaki varlığımızın dostluk içersinde sürmesidir.

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..