Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '10

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog'da ÖSYM'ye kayıtlar başlayacak.

Milliyet Blog'da  ÖSYM'ye kayıtlar başlayacak.
 

Ressamın bu resmi, aynı kalabalığın ortasına iki defa kondu. Amma, iki ayrı muamele gördü.


Bu yılı da devirirsek, “Milliyet Blog Yüksek Okulu Hazırlık Sınıfları” nı, yüzdük yüzdük kulağına getirdik. Buna da şükür hele. Bu yıl sonunda MB. Yük.Okulu’nun 5 yıllık hazırlık sınıflarından 1500 - 2000 kişi mezun olacak. Ne çabuk geçti bunca yıl, değil mi? Mezuniyet gecesi, bu büyük şölen şerefine idaremiz, cümlemizi toplayarak İstanbul’a herkesi çağırır inşallah diyoruz.

Okul-aile işbirliği çerçevesinde çok şeyler öğrenildi MB. Okulunda Yükseğe devam etmek isteyenler, açıklanacak puan durumlarına göre belli olur her halde. Devam edecekler, kayıtlarını yaptırsın deriz. Bu arada, herkesin başarılı olduğu kategorilerde sınıflara ayrılarak puana göre yüksek tahsile devam edecekleri, tabiidir.

Ne hayaller değil mi? Bu okuldan neler öğrendik neler. Acısı ile, tatlısı ile, kaymağı ile, salçası ile, kalçası ile, tuzlusu, maydanozu ile onca mesafeler aldık, şükür!

İçimizden çıkan örnekte olduğu gibi, “yazarlık” payeleri verilerek tescillenen arkadaşlarımıza kıskançlık yaptık. “Ellere var da, bize yok mi?” diye, koro halinde şarkılar tutturarak halt ettik. Günahlarımızı, sevaplarımızı sene sonunda, okul andaç’larına da yazılacağı gibi, şöyle sıraladık:

& Ne günlerdi onlar. Geriye dönüp bakarsak, müziğin ilk notaları do-re-mi’ ler gibi, yazım kaidelerinde “de- da’lar ayrı yazılır” kavgaları yaptık ilk yıllarda. Sonra da barıştık. Her kavganın sonu, bir şey öğrendik karşılıklı,

& Bir hiç uğruna, takım tutar gibi gruplaştık. Biri, çizgiyi aşmaya görsün. Bremen Mızıkacıları gibi başına üşüştük

& Dibek döğenle, harman döğenin arasına girdik. Meseleyi anlamadan tercihimizi hep, dibekçiden yana ”hık” diyerek gösterdik.

& Silgi kullanmadan resim çizmeğe kalktık hayatta. Bu işin hayat olmadığını öğrendik,

& Blog’a her yeni gelene hararetle “hoş geldin” dedik. Sonra sırtımızı döndük.

& Ne ileri gittik asıldık, çark ettik. Ne geri kalıp baskına uğradık. Burnumuzdan da kıl aldırmadık. Bir türlü özür dileyemedik.

& Yaşamak, nefes almak değildir, iz bırakmaktır diye bilirdik. Bizlerse yazıp çizdik, çamurları iz bıraksın istedik

& Yıllarca sırtımızda taşıdığımızı, bir günlüğüne indirdiğimizde, acele hesaba çekildik.

& Emeğe saygı bekledik. Yazılarımızı çaldırdık. Yahut, elimizden “civciv çıkacak, kuş çıkacak” alınarak kandırıldık

& Aşklar yaşadık, yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Kimimiz yancebime koy dedi, kimimiz bas bas bağırıp reklamını yaptı, kimimiz el ele verip sessizce kanatlanıp gitti.

& Sahura kalkar gibi, yazı uğruna, sabaha karşı, klavyeler başında uyuyakaldık.

& İnsanı insan yapan özellik ve güzellik olan “vefa”yı, torbaya atarak, bozacıda aradık. Vefayı çok çok tüketemedik.

& MB. Okulu dedik, MB. Ailesi dedik öğündük. Aklı başında olanlarımızın bloglarını kopyalayıp duvara astık, rehber endik

& O yazılarda, o öğretileri sıralayarak söylenenleri akılımızda tutmağa çalışıp, yol gösterenleri alkışladık.

& Çelişkiler yumağında yuvarlandık bazı bazı. “Ağızlar torba değil ki!” lere sığındık, teselli bulduk.

& Vermezse mabut, n’apsın Mahmut diyerek, evimizin eşiğindekileri temizlemeden, komşunun damındaki kar’ı gösterdik.

& Kişi irfanı ile ölçülür dedik, insan sözünden, hayvan yularından tutulur dedik. Balığı tavada, verilen kavga etmeme sözlerini havada gördük.

& Kurtla yeyip , kuzuyla birlikte ağladığımız günler bakıp, hem kuzuya, hem kurda ayıp ettik, esef ettik.

& MB.üyelerini 5 bine katlayıp 6 bine yol alırken, İdaremizden “Blog tanışma” toplantısı organizesi istedik. İstediğimizle kaldık. Şimdi de 5 nci yılı devirme şerefine, İstanbul’da bir genel toplantı fikrini de korkarak ortaya atmış bulunduk.

& Bizleri yönlendiren; Ağzı var, dili yok, nefesi var, tık’ı yok, kalemi var, blog’u yok, blogcusu çok arkadaşı yok, derdi çok anlayanı yok editörlerin, yediklerine, içtiklerine, nöbetlerine, yataklarına, döşeklerine, okuma stillerine de karışır olduk. Onların "sevgili şefleri " ile alo’laşırken, bir yandan da onlara veryansınlar ettik

& Eğri cetvelden, doğru çizgi çıkmayacağını bile bile, ortaya konan çareleri görmezden gelip, ego'larımızı okşanması pahasına, şu üç otuz paralık dünyada, kalpler kırdık, dağılan sırçaları bir araya getirmesini bilemedik.

& Bir defa kırdık mı; kırıldık mı, hal ve gidişlerin, asla eskisi gibi olmadığını gördük ve hüzünlendik.

& Birbirlerimizi zırnık tanımadığımız halde, birbirimizi uçurumların en yükseğinden atmak için yarışlar ettik.

& Anasına bak, kızını al, kenarına bak, bezini al'dan yola çıkarak bloglarda, " hal ve gidişlerine bakarak" bir avuç dost edindik. Onların yüzü suyu hürmetine, onlardan ayrılmama pahasına olanlara katlandık.

& De' lerı, da' ları ayırsak bile; blogdaki sicillerine, blog'larda sergilediklerine, laflarının eğriliğine büğrülüğüne, dünya görüşlerinin derinliğine bakılaraktan, blog yazarlarının, "Milliyet. com. tr " sınıfına terfi ettirileceği hakikatını unutup, boşuna kıskanıp, kalpler kırdık.,

& Bu 5 yıllık blogculuk tahsilinde, aşağı yıkarı bu saydığımız ve başka benzerleri ile haşir neşir olduk. Darıldık, küstük, barıştık, kafalar gözler yardık, atlıya eşekliye selam vermedik. “ Bu eşek benim değil mi, dama kadar binerim anasını satiym” dedik. Senelik izne, hava değişimine gider gibi kaybolduk ortalıklardan.

& Kimimiz kapıdan kovuldu, pencere baca bulamadılar dönmeğe. “Habur sınır kapısı” zannedip, salına salına tekrar içeri girdiler.

Şimdi. Ben, eleğimi astığım yerden aldım. Un elemeğe devam edenlerdenim Gelin sizlerle, “emeğin değeri” konusunda son bir söyleşi yapıp noktalayalım. Kıssadan hissemize düşenleri alalım.

MBÖSYM (Milliyet Blog Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi) sınavlarında aşağıdaki örnekler karşınıza çıkabilir felsefeden. Fikriniz olsun dedim:

Hintli Resim ustası R. GURU, öğrencisine son yaptığı resmi verirken, “bu resmi şehrin en kalabalık meydanına bırak. Yanına da kırmızı bir kalem koy demiş, eklemiş. İnsanlar resmin beğenmedik yerlerine çarpı koysunlar diye de not koymayı da unutma.

Öğrenci resmin çarpılar içinde kaldığını söyleyip üzüntüsünü belirtmiş hocasına. Hoca da aynı kalabalığa resmi tekrar koydururken boya ve fırça eklettirmiş ve not halinde “Beğenmediğiniz yerleri düzeltin”diye

Öğrenci hocasına, bir müddet sonra sevinçle gelip: “ Resme hiç kimse dokunmamış” demiş.

İlkinde insanlar, fırsat verildiğinde, ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördük. Hayatta resim yapmamış insanlar dahi, gelip senin resmini karaladı.

İkincisinde, onlar, yapıcı çıktılar. Yapıcı olmak, eğitimi gerektirir. Hiç kimse, bilmediği bir konuyu, düzeltmeğe cesaret edemedi.

Ö Z E T : Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanları tanımak lazım. Değer bilmeyene sakın emeğini sunma! Asla, bilmeyenlerle tartışma! Bilen ve bildiğini bilen öncüdür. Onu izleyin!

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..