Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '09

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog’da üç yıl ve son yazım

Milliyet Blog’da üç yıl ve son yazım
 

Genel olarak bilgisayar teknolojisi, özel olarak da internet, sıradan insana kitle iletişim süreçlerinin aktif bir unsuru olma imkânını sağladı. Bugün okuma yazma bilip biraz klavye kullanabilen herkes internet aracılığıyla sesini duyurma ve kendini görünür kılma şansına sahip. “Pop art” akımının baba temsilcilerinden Andy Warhol, “herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak”ın yanı sıra “internet sayesinde herkes bir gün yazar olacak” biçiminde bir öngörüde bulunsaydı yanılmayacaktı. Blog, bu anlamda başlıca platformlardan biri… Bugün dünyada milyonlarca –belki de milyarlarca- internet kullanıcısı sıradan insan blog sayfaları üzerinden kendini ifade etmeye ve görünür kılmaya çalışıyor.

“Blog” ve “blog yazarlığı” kavramı tüm dünyada ve Türkiye’de yıldan yıla ivme kazanarak gelişiyor. Bugün bir blog sitesi sadece üye-yazarlarının kişisel günlüklerinin yayımlandığı bir yer değil, aynı zamanda bir medya, bir elektronik gazete, amatör bir haber ajansı ve basit bir yayın platformu işlevi de görüyor. Blog sitesi yayıncılarının, reklamverenlerin ve kullanıcılarının çoğu blogların bu işlevinin bilincinde olmasa, vatandaşların ve internet kullanıcılarının çoğunun blog kavramından bile haberi olmasa da durum böyle…

Tabii bu “sıradan insanın iletişim süreçlerine aktif biçimde katılması” durumu blogların olumlu bir anlam taşıması için yeterli bir unsur değil. Yani blogculuğun da öteki her şey gibi iyi ve kötü yanları var. Blogculuk sıradan insana yazarlık-gazetecilik-yayıncılık, bazı durumlarda kanaat sözcülüğü zevki tattırıyor ama çoğu durumda bu işleri profesyonelce yapanların çok kötü bir taklidinden öteye gidemiyor. Çoğu zaman taklit bile değil, bazı metinlerin düpedüz bininci defa kopyalanıp yapıştırılarak yayımlanmasından ibaret kalıyor. Bu yola sapılınca da blogculuk asıl önemli işlevi olan kamuoyu fikrini yansıtma özelliğini kaybediyor.

Ayrıca, klasik medyalar için geçerli olan manipülasyon ve dezenformasyon faaliyetleri bloglar için de fazlasıyla geçerli. Yani bloglar da bir iktidar mücadelesinde belli güçler tarafından çoğu zaman sayfa sahiplerinin farkına bile varamayacakları biçimde yönlendirilebiliyor, kullanılabiliyor. Kimi ideolojik-siyasal örgütlenmeler, bağımsız blog sitelerine ve gazetelerin okur yorumları sayfalarına yönelik sistematik ele geçirme çalışmaları yürütüyorlar. Bunun örneklerini Türkiye’nin en tanınmış sitelerinde görebilmek mümkün. Bu ise blog yayımcılığının önünde kopyala-yapıştır kolaycılığından çok daha büyük bir risk… Sanırım Onpunto sitesinin kapatılmasında bu tür bir yozlaşma belirleyici oldu.

Ne yazık ki, blogların amaç dışı kullanımı bunlarla da sınırlı değil. Kişisel bloglarda önemli değil ama Milliyet Blog gibi bir kurum markası taşıyan bir blogda kullanıcıların bir yayın kuruluşunun prestijine yakışır biçimde davranmaya özen göstermesi gerekiyor. Burası kahve köşesi ya da konken partisi çevrilen bir salon değil. Tuvalet duvarı hiç değil. Yazılacak şeylerin amatör düzeyde de olsa yazı dili kurallarına uygun olması, bir anlam bütünlüğü taşıması ve hukuksal yönlerine dikkat edilmesi gerekiyor. Milliyet Blog’un en büyük sorunu da bu… Haftalardır Blog kategorisinde yayımlanan yazılara, yorumlara, tartışılan konulara bir bakın; bu yazıların hangisi Milliyet gazetesinin internet sitesinde bir şeyler okumaya gelen okuru ilgilendirir? Okusa ne anlar? Anlasa buradaki insanlar hakında ne düşünür?

Türk basının köklü gazetelerinden Milliyet’in internet sitesi bünyesinde üç yıl önce faaliyete geçen Milliyet Blog’un, blog siteleri içinde kendine özgü bir yeri var. Her ne kadar çok tanınan bir site olmasa da bir kere büyük gazetelerin blog siteleri arasında kalite ve alan sağlayıcının işine verdiği önem bakımından rakipsiz. Büyük gazetelerin blog siteleri ya hiç yok ya da kullanılamaz durumda… Türk basınında bu işe en ciddi eğilen baştan itibaren Milliyet oldu. Üyelerine kullanışlı bir platform sunmakla kalmadı, bunun istikrarlı biçimde sürdürülmesini de sağladı. Fena da yönetilmedi. Zaman zaman ölçü kaçar gibi olsa bile değişik siyasi görüşlere eşit mesafede durabildi. Bu anlamda iyi bir yayıncılık örneği oluşturdu. Umarım bu özelliğini kaybetmeden yayın hayatını uzun süre devam ettirir.

Neyse, esasında amacım blog konusunda ahkâm kesmek değil.

Bugün benim blog üyeliğimin üçüncü yılı geride kaldı. Milliyet Blog’un ilk kuşak üyelerindenim. Milliyet Blog’un ilk günlerinden bugüne kadar gelebilen az sayıda üyeden biriyim. Esas işim de yazı yazmakla ilgili bir meslek olmasına rağmen Blog yazarlığının bana büyük katkısı olmuştur. Burada okuma yazmayı, tartışmayı, fikir paylaşımını seven çok sayıda insanla tanıştım, bazıları zamanla iyi dostlarım haline geldi. Bu dostlarım benim için hem sosyal anlamda bir kazanım, hem de blog yazarlığını uzun süre kesintisiz biçimde sürdürmemde teşvik unsuru oldu. Umarım ben de onlar için aynı anlamı taşıyorumdur.

Milliyet Blog’da siyaset kategorisi açılıp bu konuda yazılar yayımlanmaya başladıktan sonra fikir ayrılıkları yüzünden tartıştığım kişiler de oldu. Bazılarıyla hiç anlaşamasak - uzlaşamasak da demokratik terbiye kuralları çerçevesinde tartışıp bir şekilde konuyu kapattık. Bazıları ise bu fikir ayrılıklarını hasımlık, hatta düşmanlık seviyesine getirmeyi tercih etti; bu anlamda burada epey “düşman” da edindim. Benim içimden geldiğince, buradaki kimseyi hedef ve muhatap seçmeden yazdığım yazılar nedense bazılarının kimyasını bozar, elini ayağını dolaştırır, aklını hoplatır. Kimilerinde ismim saplantı haline gelmiştir. Bir şekilde bana çatmadan tek satır yazamazlar. Bunların içinde hiçbir zaman polemiğe girmediğim, yazılarına bir tek cevap ya da yorum yazmadığım kişiler de vardır. Her gün bir vesileyle aleyhimde atıp tutarlar. Okur, güler geçerim. Şikâyetçi değilim, her şey olacağına varır. Farklı söz söylemeye cesaret eden bedelini de göze almalı. Ayrıca, bir yerde onlar da lazım! Hep birbirimizi onaylamakla vakit geçmez!

Her zaman söylerim; Milliyet Blog’a öylesine başladım ama gün geçtikçe daha çok sevdim. Burası bana çok şey kattı, kendi adıma ben de buraya bir şeyler katabildiysem ne mutlu… Daha iyi bir yer olması dileğiyle, Milliyet Blog’da nice yıllara!..

Başlığa bakıp sevinenler veya üzülenler için: Evet, son yazım bu; yani bir sonrakini yazıncaya kadar şimdilik en son yazım!
...

Karikatür: Selçuk Erdem

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..