Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '12

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog İdaresine "Suç Duyurusunda Bulunuyorum!"

Milliyet Blog İdaresine  "Suç Duyurusunda Bulunuyorum!"
 

Arkadaşımız Mesut Selek,  hayattaki birikimi ile, tecrübesi ile, duruşu ile mükemmelin de üstündeki olgunlukta yazdığı blog’da, diyor ki: “ Adam, belden aşağı, tatmin duygularını bloglarken, gerçek niyetini, yazının orta yerlerinde patlatmış. Bayan okurlarımız da bloğun tamamını okumadan yorumlar yapmışlar. Belli ki bu tipler, blog’ları, sonuna kadar okumuyorlar. Son satıra bakıp, cevap yazıveriyorlar. Oh ne ala” diyor.

Yazar, Lay-lay-lom’culardan da şikayetçi: “ Bunca memleket meseleleri varken, uzaydan gelmiş gibi davranıp, lay-lay-lom’lu yazılar yazmak neyin nesidir? Çağdaş ülkeler, refah düzeyini artırmak için At başı koşarlarken bu tip yazılarla küçülmek, MB’ye yakışmıyor.” diyor. Yazısının başlığı da zaten: “ MB, ülke gerçeklerine “Fransız” mıdır?  diye de, soruyor ayrıca. Ve de ekliyor, “MB seçici davranmalıdır.

Tuttuk biz de, aşağıdaki yorumu, kendisine “yorum” olarak yazdık. Yazıyı zenginleştirerek devam ediyoruz.

“Ah, ah. Milli’den ziyade, "kangren olmuş" bir yaraya parmak  bastınız. Her sabah kalktığında, "yazsak yazsak ne, yazsak" diye düşünüp, milleti darülacezelerde toplantıya çağırmak dahil, "seks kontrol kalemi" nin ne işe yarayacağını, uzun uzun anlatmak, hüner sayılıyor. Ve de aç blogcularımız, bu yazıları yutar gibi okuyup, haksız kazanç elde ederek, haksız "Tık" sahibi oluyorlar, aynen dediğiniz gibi

Her gördüğü kişinin arkasından "anne anne" diye seslenerek acıklı dramalar yaratan kimsesiz çocuklar yurduna, ellerimizle birer çiçekle gitmek, veya veya acizleri sevindirmek, için koltuğumuz altında saklayarak götürdüğümüz, götüreceğimiz hediye paketiyle arz-ı endam eylemek, elbette yakışır. Bu da bir görevdir. İştir. Bir hafifleme terapisidir. Ama sen tut, ortada fol yok, yumurta yok, tavuk yok, civciv yokken, “çök tavuğum çök” dercesine tutup  “hadi bu hafta darülacezede toplanalım”  dersen, bu ciddiyetten uzak iştir. İşi sulandırmak demektir.

Biz, “kontrol kalemi biliriz.” Elektrikçilikte kullanılır. Seks kontrol kalemini de yeni duyduk. Bunları yazan, "kendi üzerinde denemiş mi?" diye akla bir sual gelebilir. Elektrik kontrol kalemi dendiğinde, anlarım ki, prizin iki deliğinden birisine soktun mu kalemin ucunu, içindeki tel kızarır. O zaman deriz ki burada "akım var" Sekse bulaştırılan elektrikli kalemse, nereye sokulur acep? Bir bilen var mı? Blog’larda okudum maalesef böyle bir yazıyı. Bağnaz asla değilim. Ama, seksüel çağrışım yaratıyor benim her zamanki cebimdeki  elektrik kontrol kalemim. Kalemimden şüphe eder oldum yahu. 

Blog’da böylesi NÜ yazıları yazanlar, çok iyi biliyorum ki, kollanıyor. Onlara laf söyletilmiyor. Bu tip yazarlar, başarılı yazarlardır. Ama yeri, burası değildir. Bu tiplere "porno yazarı" dediğim için, idareden bir kıymetli kişisi " Demeyin öyle Muzaffer Bey, demeyin" diye dudak bükmüştü. Dudak bükülüşü telefondan anlaşılmaz amma, ses tonundan anlaşılıyordu.

 Herkes seks yazısı yazar. Nü sayfası açar. Porno yazar. Ama, "gönül istemiyor" bu tür yazılar. Seksini başka kanallardan hallet, doy ve tatmin ol. Dön ve arkana bak biyo. Kulak ver. Kimseyi tınmadan  kendi başına buyruk olmak. Hani okura saygı, müesseseye saygı? Sen, dik kafalı at mısın? İlk önce bunu söyle. “Atlıya da, eşekliye de selam ver, kulak ver. Sen madem bizim mesken  tuttuğumuz blog yazarısın, diğerlerine de saygılı ol. Ha, dersen ki, benim çizgim ayrıdır. Herkes kendi bacağından asılır. Ben kimseyi tınmam. Herkes yoluna” dersen, bu sözleri de işitmek mecburiyetinde kalırsın. Öyle değil mi? Burası, aile yeri be birader.

Darülaceze günü değil. Haftası değil, belirli günler takviminde yerini almamış bir günde, sen tut, arkadaşları oraya toplantıya çağır! Oldu olacak, haftaya da bir başkası " Mezarlığa " çağırsın. " Türbeye çağırsın" İşin cılkı çıktı. Ve yine dediğiniz gibi de Sevgili İdaremiz, kalite kontrolü yapsın. Bir komisyon kurulsun. Girecek yazılar, süzgeçten geçsin. Yazılar bir parça adam gibi yazılmış olur. Yaralı parmağa işenen cinsinden olur. 8 Bine ulaştı rakamımız. Nerde çokluk, orada var bozukluk. İpini koparan gelmiş yığılmış bloglarda. Sevgili İdaremizin adama mı ihtiyacı var? Ticari yönden kalabalık mı olmalıyız ki onlara yarayışlı olalım ticari yönden. O zaman da benim senin onun bunun laylay-lom'lu yazılarını koymayın bitsin.

Blog’lara çeki düzen verilmelidir. Yazılarda biraz da amme menfaati kollanmalıdır. Sayımızla Kolorduya dayandık. Kategori denizinde boğmasınlar bizi. Bu kategorilerin hakkını verecek adam gibi adam sıralaması lazım bloglarda.

Toplasak, toplasak bir avuç kişiyiz blog’larda favori yazarlar. Ticari düşünülmezse, vurucu bir medya gücü değil midir bu güç? Etkili, tesiri uzun süren, daimilik arz eden bir hazır kuvvet misali.

Kısacası, dörtte üçünden fazlamız, bloglardan elenmelidir. Binmişiz koskoca Milliyetin sırtına, caka satıyoruz. Milliyet bizi, sırtından atmalıdır. “ Ne halin varsa gör” demelidir. İleride de internet medyası ön plana geçtiğinde, al sana hazır medya. Hazır kuvvet. Herkesler sıfırdan başlayacakken,  bu site, en önde bayrağı taşıyor olacaktır haliyle.

Medya patronları, yüksek duvarlar arasında kendilerini okuyucu kitlesinden ayırmış, teması kesmiş. Altta kalan varmış, yokmuş ilgilenmeden yüksek havalarda krallıklarını nereye kadar sürdürecekler? Bir gün bunların cevabı aranacak ve  cevapları verilecektir elbet


N O T:  Buyrun, buradan yakın. “Darülacezeden haber var! Bu haberin yazarı bloğunda diyor ki “ Bu yazı, ana sayfada  birkaç gün kalsın,  "ötelenmesin "arkadaşlarca.

Darülacezenin insanları, yüz kışilik grup halinde, kokteyl partili ve yemekli bir Boğaz gezisi yapacaklarmış. Bir sponsor bulmuş. Muhtaçları sevindirmekten mutluluk duyan birisiymiş bu sponsor.

İyi anladık. Sponsor ismini vermek istemeyebilir. Zatınızın hakkında silinmemiş o kadar acı  töhmet varken, sayfanızdaki yoruma göre de siz “çamur atma uzmanıyken,”  bu işe niçin girişiyorsunuz? Ne çıkarınız var? Blog yazarlığınızdan mıdır? Hadi canım sen de!

Sevgili İdaremize suç duyurusnda bulunarak :  "Bu Bloggeriniz, Darülaceze meselesindeki temasları sahici değil.  "MİLLİYET  BLOG" amblemini, doğru yerde kullanmıyor, istismar ediyor. Bilgilerinize" diyorum.

Darülacezeliler, bu  kokteylli yemekli  gezintiye asla katılmazlar. Zira, onları kollayan, devamlı yardım listesinde bulunan kişi ve kuruluşlar, içkili boğaz sefasına ne der? Hiç düşündünüz mü? Yardımların kesilme tehlikesi doğmaz mı bu durumda?  60 - 80 yaş arasındaki bu insanlar, Boğaz'da rakı içip, eski günlerini mi anacaklar? Konuştuğunuz  darülaceze Müdiresi bu işe nasıl razı oldu? Bu Müdüre lafınız  sahte olmasın?

“Yazımı ötelemeyin. Birkaç gün kalsın bu yazım” diyorsunuz? Yazınız az kalsa ne olur, çok kalsa ne olur? Çok kalınca, sponsor seviç mi duyacak? Gurur mu duyacak? Yazı çok kalırsa vizyonda, sponsorun, bu  işten vazgeçme tehlikesi azalacak mı ki?

Biraz haysiyet, biraz vakar, biraz saygı...

Ört ki, ölem

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..