Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '10

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog Tehlikeli Oluyor

Milliyet Blog Tehlikeli Oluyor
 

Korkmayın Milliyet Blog için yahut sizler için bir tehlike söz konusu değil. Tehlike çanları kimin için çalıyor dersiniz? Tabi ki benim için. Konuya girmeden önce aydınlatıcı bir hatırlatma yapmamda fayda var.

Bundan bir ay kadar önce yazdığım bir “Turistler Kitap Okumuyor, Okuyormuş Gibi Yapıyor" isimli blogumda “temsili” bir resim kullanmıştım. Merak buyuranlar varsa yeniden linke tıklayarak bakabilirler.

Geçen gün yeni yazdığım bir yazıyı gözden geçiriyor, eksikliklerini gideriyordum. Birden başıma bir ağırlık çöktü. Tansiyonum düşüyor sandım ama gözlerim kararmadı. Herhalde şekerim düştü diye düşünecektim ki soğuk soğuk terleme de yok. (Doktor olmanın iyi taraflarından biri de bu, olay anında teşhis koymaya başlıyorsun)

Herhalde fazla düşündüm o yüzden artık beynim isyan ediyor diye düşündüm. Zira son günlerde hayata ve hayatın getirdiklerine dair düşünme sıklığımı ve yoğunluğumu arttırmıştım. İş yoğunluğu bir yandan, İngilizce kursumuz bir yandan, kitap okuma hastalığı bir yandan, gazete köşelerinin yazarlarını takip bir yandan, blog yazma tutkusu bir yandan, e bir de tefekkür dolu saatler derken “kafayı üşütmem kadar olağan bir şey olamaz” dedim.

Ben burada satırlarca yazıyorum ama bu süreç saliseler içerisinde gerçekleşiyor. Bilirsiniz saliselerin bile kıymetini bilirim. İşte başıma aniden bir ağırlık çökünce yukarıdaki düşünceler zihnimden takriben 20 salise (1/5 saniye) içinde geçti. Kalan 4/5 saniyenin yarısı kadar bir zaman diliminde ise yukarıda geçen fikirlerin çeşitli açılardan sağlaması yapıldı.

İş yoğunluğu deyince günde kaç hasta baktım, haftada kaç yapar, hastaların sorunlarına göre dağılımı nedir, her hastaya kaç dakika ayırabildim, kaç tanesi iyi oldu, kaç tanesi dua etti, kaçı beddua teşebbüsünde bulundu filan hepsi zihnime doluştu.

İngilizce kursu ne olacak, kaç ay geçti hala iki cümleyi zor kuruyorum, verdiğim paraya değmedi mi, İngilizce’yi sökersem yurtdışına mı göçsem, İngilizler ters adamlar konuşmaları da bana ters geliyor herhalde ondan öğrenemiyorum filan diye de düşünüyorum.

4/5 saniyenin kalan yarısında ise “yahu boş versene onu bunu, manyak mısın nesin, başına çöken ağırlığa odaklan artık” cümlesini söylemişim kendime. İşte başıma bir ağırlık çökmesini müteakip 1 saniyelik zaman dilimi içerisinde bu analizler yapıldı.

Beyin akıllı bir organımız. İşin gerçek yüzünü öğrenmek amacıyla boynuma hareket emri gönderdi. “Ulan boynum mu tutuldu acaba, malum bütün gün bilgisayar başındayım?” Kafamı bir çevirdim ki bir de ne göreyim?

Zevce hazretleri elinde bir kitapla yanı başımda dikiliyor. Sandım ki kitap ile ilgili bir şey soracak. Tabi ben kitapla yatıp kitapla kalkınca ilgimi çekmek için elinde kitapla geldi sandım. Pat!!!

Az önce de başıma vurmuş meğer. İkinciyi darbe gelince anladım. Başımın ağırlığı Meydan Larousse kalınlığındaki kitabın basınç etkisinden kaynaklanmış. Daha “ne oluyor?” demeye kalmadan lafı soktu.

Demek turistler kitap okumuyormuş ha!

“Ne dedin karıcığım anlamadım?”

Turistler diyorum, kitap okumuyor muymuş?

“Ben öyle düşündüm canım”

Ben sandım ki fikrimi beğenmedi de muhalefet ediyor (her zaman böyle şiddetli muhalefet etmez). Meğer resimden bahsediyormuş. O yazıya koyduğum resmi daha yeni görmüş. Tabi yorumları da yeni okumuş…

Sonra çeşitli diplomatik girişimler, karşılıklı iyi niyet şeyleri filan derken meseleyi kapattık (ucuz yırttım). İyi de bu kadar lafı bize niye anlatıyorsun derseniz…

Son günlerde MB sayfalarında bir reklam dönüyor. Dolgun dudaklar çıkıyor ilkin. Işıl ışıl dişler dudakların arasında… Reklam başlarken cinsel ürün reklamı oluverecekmiş gibi bir hava veriyor. Haliyle dikkat çekiyor.

Korkuyorum, zevce hazretleri tam şu resimdeki şekliyle bunu bir görse… Artık eline ne kadar ansiklopedi geçerse kafama fırlatır.

Ne bu kız resimleri, şuh dudaklar filan? Bundan sonra bu sitelere girmeyeceksin!!” derse…

Allah korusun…

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..