Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '11

 
Kategori
Edebiyat
 

Milliyet Blog yazarı Turgut Erbek'in ardından...

Milliyet Blog yazarı Turgut Erbek'in ardından...
 

Turgut Erbek'le 1998'de bir imza gününde.


Çevremde dolanıp durma Azrail 

Yaşamdan payımı almadan gitmem 

İster bekle istersen listeden sil 

Beynimdekileri yazmadan gitmem 

Şiiri böyle başlıyordu Turgut Erbek’in. Bu şiir 24.5.2010’da Milliyet Blog’da yayımlanmıştı. Bu şiirle de sanki veda etmiş gibiydi Milliyet Blog yazılarına. Ne yazık ki bu sabah saat 05’te yaşama da veda etti Erbek! Arkasında eşini, çocuklarını, sevdiklerini ve kitaplarını bırakarak… 

Onunla 1998’de tanıştık. TRT’nin farklı birimlerinde çalıştık. Sıklıkla görüştük, birlikte etkinliklere , imza günlerine katıldık. Aynı sofralarda yudumladık dostluğu. Böyle yaşama erken mendil sallayacağını, arkasından yazı yazacağımı hiç aklıma getirmemiştim doğrusu. Turgut’un 1959’da Kars’ın Akyaka İlçesine bağlı Sulakbahçe (Dilan) köyünde doğduğunu biliyordum. Benden 13 yaş genç olduğunu da. Ortaokulu ve liseyi Kars’ta bitirdiğini de öğrenmiştim. 1985’te TRT Ankara Radyosu’nda göreve başlayan Erbek'in, daha sonra geldiği TRT İzmir Bölge Müdürlüğü’nde 2008 yılında emekli olana dek çalıştığını da... 

TRT radyolarında çok sayıda oyunu yayımlandı Turgut'un. 1997 yılında T. İş Bankası’nın açmış olduğu 12-15 yaş grubu “Çocuk Edebiyatı Büyük Ödülü” yarışmasına “TİPİ” adlı romanıyla katılmış ve başarı ödülü almıştı. Daha sonra “Kara Kuzu, Kuşkayası, Yanık Değirmen ve Zeyno'nun Düşü” adlı çocuk kitapları ile yetişkinler için yazdığı “Suçsuz Kadınlar” adlı romanı yayımlanmıştı. 

Başbaşa söyleştiğimiz günlerde anlatırdı köyünü, yaşamını, çocukluğunda çektiği sıkıntıları… TRT Radyo Televizyon Dergisi’ne verdiği röportajda (Nisan 2000) bunu öykü tadıyla anlatmıştı: ”Çocukluğum çok çileli geçti. Başından geçin ilginç olaylar ve kazalar nedeniyle çok acılar çektim. Ama yine de dolu dolu bir çocukluk yaşadım diyebilirim. Kırlarda koyun-kuzu peşinde koşturdum, doğayla bütünleştim, özgür yaşadım. Bunları düşününce, kentlerde büyüyen çocuklara acıyorum. Ne oyun oynayacakları yeterince park var, ne de uçurtma peşinde koşacakları bir alan. Tutsak gibi dört duvar arasında kalmışlar. Balkondan sokağa bakan çocukları gördükçe, içim sızlıyor.” 

Hastalığının oldukça ilerlediği bir gün Kitap Fuarı’nda rastlamıştım. Yorgundu, halsizdi, ama umutluydu, iyileşeceğini söylüyordu. Biliyordum daha yazacağı çok öykü, roman, şiir vardı. Ne ki ölüm çok zamansız ve erken alıp götürdü onu ötelere! Sırtındaki yükleri, yüzündeki acıları, sıkıntıları, beynindeki yazıları da… 

Değerbilirlik örneği gösteren Gülname (Vakayinüvis) dostun sıcağı sıcağına yazdıklarını ve yorumları daha sonra okuma fırsatı buldum. Duygulandım. Gönüllerine sağlık. Şimdi albümümde Turgut Erbek’in de bulunduğu bir çok fotoğrafa bakıyorum; içim yanarak… Paylaştığımız acı, tatlı, sevinçli, hüzünlü günleri anıyorum. Her ölüm erken elbette; ama yakınları, dostları, sevdikleri ölünce, ölüm çok daha erken, aceleci davranmış gibi geliyor insana. Ne yazık ki ölümün karşısında yenik düşüyoruz, umarsız kalıyoruz. 

Ne diyebilirim? Işıklar içinde uyu sen sevgili kardeşim Turgut… 

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..