Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '08

 
Kategori
Blog
 

Milliyet blog yazarları İzmir sohbet toplantısı (1)

Milliyet blog yazarları İzmir sohbet toplantısı (1)
 

Milliyet Blog İzmir Sohbet Toplantısı ön yazısı.


Her şey Adem ÇALIŞKAN'ı Bursa'da ziyaretimle başladı. "Hem ticaret hem ziyaret" denir ya, bizimkisi gerçekten sadece ziyaret oldu dense yalan olmaz. İşin ticaret işi de oldu, Adem ÇALIŞKAN kardeşimiz bana firmasının basılı reklam işlerinin bir kısmını verdi. Ama onun ve müdürü, arkadaşımız İlhami ARSLAN'ın misafirperverlikleri beni yeniden insan içine çıkmaya bir bakıma zorladı, heveslendirdi.

Blog yazarımız ve ressam Fatma TEZCAN kardeşimizle de görüşme imkânı yakaladım. Onun bana bir dostluğu oldu ki hiç unutamam. İleride, yerine geldiğinde bahsederim, sağ olursam. Hep eleştirmek değil amacımız, güzel insanların güzelliklerine de değinmeli ki yanlış anlaşılmasın.

Yeryüzü sadece kötü insanlar tarafından işgal edilmemiş yani. Ama onların sesleri daha çok çıktığından, daha yaygaracı olduklarından genellikle ön plânda oluyorlar. İyiler sakin! İyiler sessiz oluyorlar. Yaptıkları iyilikleri de haykırmıyorlar. Kötüler hep haykırırlar. Hem de yaptıkları kötülükleri iyilik paketinde sunarak "Var mı alan? Kalmadı, hade bitti bitiyor! İyilik paketi bunlar!" Aldanıp alanlar paketi açınca hayal kırıklığına uğruyorlar tabii.

Sevgili Adem ÇALIŞKAN, 2 Ağustos Cumartesi gecesi, özel arabasıyla saat 03:00'de İzmir'e geldi. Yanında şirketinin müdürü de olan İlhami ARSLAN arkadaşımız ve TURAN isimli, benim de Bursa'da tanıştığım keskin zampara:)) bir arkadaşı vardı.

Kelle Paça Çorbası hazırlayacağımı söylemiştim. Gece yarısı beraber yiyelim diye. Bol sarımsaklı, sirkeli ve pul biberli. Ne bileyim rezil olacağımı. Bir kere benim hazırlamak istediğim "Kelle Paça" değil "Kelle Çorbası" oluyor. Çünkü içinde sadece koyun kellesi var, ayak yok. Neticede suyu biraz fazla kaçmış. Arkadaşlarımız sirke, sarımsak, pul biber de kullanmayınca, lezzetsizliği iyice meydana çıktı. Bir erkek ne kadar iyi yemek pişirse de kadının pişirdiği yemeğin lezzetini tutturamıyor. Peki lokantalarımızda niye kadın aşçı yok acaba? O da ayrı bir blog konusu.

Arkadaşlarımız “Valla iyi olmuş!” filan diye yalan yere yemin ederek bana moral vermeye çalıştılar ama tabaklarındaki şeyleri(?) de bitiremediler. Fırından aldığımız boyoz ve poğaçalara saldırdılar. “Aman bana saldırmasınlar da…” diye teselli buldum.

Benim Karakedi de rezil etti beni, namussuz. Mahallede sürtmediği dişi kedi kalmadı. Önüne koyduğum kelle çorbasını yemeyerek, rezilliğime rezillik kattı. Bari o yeseydi, “Bak Adem’ciğim, Karakedi ne kadar iştahla yiyor kelle çorbasını, hadi sen de tabağını bitir!” diyecektim. Olmadı tabii.

Neticede arkadaşlarımız yorgun oldukları için birkaç saatlik uykulara çekilindi. Saat 09:30’da uyandık. Günaydın, müdaydın, derken vakit geçiyor abi, durmuyor ki. “- Nasıl uyudunuz?” filan diye sormadım. Zira İlhami baktı, benim evde imkan az, gitti arabada uyudu. Adem ile Turan da benim, 4 kişi yatabileceğimiz çekyatta 2 kişi yattılar ama sıcak tabii. Vantilatöre rağmen. Ben de önce internette biraz oyalandım sonra kafamı masaya dayayarak uyuklamaya çalıştım ama, pek beceremedim.

Aslında evin yukarı bölümlerinde hasar var ya, ben epeydir bakmıyordum. Bir hafta önce bir temizlik memizlik yapsaydık, yaz sıcağında serin serin 2 kişi uyuyabilirdik orada da çekyatta. Ama her taraf darmadağınıktı, kediler daha da fena hale getirmişler. Yatacak yer yok. Temiz çarşafımı çekyata serip yarım saat uyudum.

Şükrü’nün Yeri’ne gelen arkadaşlar beni soluk benizli olarak görecekler ama neyse. Başka çare yok. Beğenmeyen ninesine almasın!:))

İzmir’in en mavi renkli sempatik doktoru İzmir Mavilim’le de buluşma yeri ve saati ayarlandı Adem arkadaşımız tarafından, telefonla. Yola çıktık. Nereye mi? Aslında saat daha 10:30 filân ama biz Adem ÇALIŞKAN’ın davetlisi olarak Kordon’da deniz kenarında BRUNCH yapmaya gidiyoruz.

Yolda, 2. Kordon Bulvarı’nda İzmir Mavilim şapkasının altında bekliyordu. Ben önde oturuyordum, arkada da 2 kişi. Affedersiniz eşekliğime mi verirsiniz, dalgınlığıma mı yoksa beyefendi olmayışıma mı bilemem ama bir hata yaptım. Mavili doktorumuza yerimi verip, arkaya geçmek aklıma gelmedi. Hâlâ üzülürüm bu saygısız davranışıma ama oldu bir kere.

Kordon’da gecikmiş kahvaltı (Brunch) yapabilecek bir yer bulduk. Servisten pek memnun olamadık ama zaten tek başına, genç, sevimli garson hazırlıyormuş o anda her şeyi. Çocuk şikâyetlere kızsın mı, gülsün mü anlayamadı. Haşlanmış yumurtalar rafadan ve kaşıksız. Parmağımızla yiyemedik. Birer gevrek (simit) daha isteriz, çocuk sağa sola bakınıyor. Seyyar gevrekçi görse alıp getirecek ama yok.

En sonunda genç bir görevli geldi, yöneticiymiş. Garson bize, “Yönetici geldi, bana yaptığınız şikâyetleri söyleyebilirsiniz, çağırayım mı?” dedi. Çağırdı, kibarca anlattık, o da sebeplerini söyledi. O haklıydı biz haksız. Hani müşteri daima haklıydı? Eeee… İşinize gelirse!

Biz yine de güzel sohbetli bir kahvaltı yaptık. Mavilim’in “Ben meşhur oldum” bloğundaki resimlerinin grafiğini başka bir arkadaşımız yapmış da ben biraz alınmıştım. Mavilim niye alınmamam gerektiğini anlattı, ben de tersini. Hakem Adem ÇALIŞKAN ikimiz de gol atamadan maçı bitirdi. Yan hakemlerimiz Turan ve İlhami Beyler de hiç bayrak kaldırmadan maçın bitmesine sevindiler.

Ben de bu blogda İzmir Mavilim’i en ön plana çıkararak intikam mı aldım acaba? Yok canım şaka vallahi. Kadını ön plâna ittirmeye gerek yok. O kendiliğinden, etrafa saçtığı mavi ışıklarla ön plâna çıkıyor.

Doktor dediğin şöyle biraz havalı olur! Mavilim’de ekmeğin içinde olduğu kadar bile hava yok. Bir rahatsızlığımız olsa da “Doktor Hanım, başım dönüyor midem bulanıyor, acaba ben hamile miyim?” diye sorsak, cevap bile vermeyeceğini sanıyorum. Ben de sormadım, kendim verdim cevabımı. Erkek adam hamile olmaz ki, niye sorup da İzmir Mavilim’in mavisini karartayım?

Bu yazı bir BLOG’da bitmez. Bu giriş bölümü olsun da Şükrü Bey’in Yeri’nden sonraki gelişmeleri öteki bloğumda yazayım.

Adem ÇALIŞKAN ve arkadaşları İzmir dışına gittiler, işleri varmış. Yarın sabah gelecekler. Yarın akşam benim küçük bahçede bir İzmir usulü mangalda köfte hazırlayayım. Yanına da ciğer sote. Bari kelle çorbasındaki mahcubiyeti telafi edeyim.

Şimdi alışverişe gideyim de ciğer ve kıyma alıp geleyim. Hazırlarken kendim de yerim. Akşamüstü de Bloğun “Fincan’da kahve, Şükrü Bey’in Yeri Buluşması” bölümünü yazayım. Şimdilik resimlerle idare edin!

Herkese saygı ve sevgiler.

Mustafa Mumcu, 5 Ağustos 2008 Saat: 16:00

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..