Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '12

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog yeni çehrenle nice yeni senelere

Milliyet Blog yeni çehrenle nice yeni senelere
 

internetten alıntı


Daha yeni yeni okumaya başlamıştım. Başlar başlamaz da elime geçen her bir satırı okuyordum. Tabii okumaya başlamama başta öğretmenim, sonra da evdekiler, ilerleyen dönemlerde kahrettiler ama ben okuyordum artık;) Ve… Yapacak bir şey yoktu! Okudum, okudum her bulduğum yazıyı, kasabın eti sardığı buruş buruş gazeteyi bile. Sanırım, tek bizim evde ansiklopediler kilitlenmişti. Öğretmenim rica etmişti. 6 ciltlik Hayat Ansiklopedisini yutmuşum! Canım öğretmenim…’’ Ders yapamıyorum!’’ diye serzenişte idi. Babam da kilitlemiş, lazım oldukça veriyordu. Bizim zamanımızda; ah ah yaş da çıktı ortaya! Teknoloji sıfır… Öyle internetten bulayım, ödev hazırlayayım falan yok! Kütüphaneler, ansiklopediler, kitaplar tek başvuru aracımız. En son Kocatepe İl Halk Kütüphanesinin de görevli memurunu canından bezdirmiştim yaaaa neyse! Neredeyse işi bırakacaktı! ‘’Kitap yetiştiremiyorum sana, YETER artık!’’ diye isyanlardaydı.

Halen de okuyorum. Hem de şu an bile 3 kitabı aynı anda…  Nasıl mı? İnanın bilmiyorum. Hem de yoğun tempomun telaşında, kaşla göz arasında!

Halamlara gideceğimiz geceleri iple çekerdim. Hatta her gece gidelim diye de mızıldanırdım. Milliyet Çocuk’la(Kardeş) taa o zamanlar tanışmıştım. Eniştem, her sayısını alır, biz de Mehmet’le Milliyet Çocuk dergisinin başında çekişir dururduk. Sen okuyacaksın, yok ben okuyacağım diye… 1970 yılının son aylarında yayın hayatına başlamıştı. Ve… Bizi bilgi deryasında gezdiriyordu. Renkli ve de dolu doluydu. Hele zekâ ve matematik sorularında amansız yarıştaydık. ‘’Sen çözdün, hayır benim çözdüğüm doğru!’’ Sonunda büyükler müdahale ederdi de sulh olurduk.

Derken yıllar yılları, hayat bizleri kovaladı durdu.

‘’Hem okudum, hem yazdım… Yalan Dünya senden bezdim oyyy!’’

 Gel zaman, git zaman, teknoloji tüm Dünya’ya hâkim oldu. Kendimi ayrı tutuyorum ama kitaplar, dergiler daha az okunur hale geldi. Milliyet’le çok yıllar önce tanışmıştım ya…Ben de bu furyaya katıldım sonunda ve internete girer girmez ilk iş olarak, Milliyet’e üye oldum. Birkaç ay sonra da Milliyet Blog’un 3 adımda üye ol, çağrısına balıklama atladım. Neyse ki kafam gözüm yarılmadan su yüzüne çıktım;) Çok sevmiştim blog dünyasını. Kulaç üstüne kulaçlar birbirini izledi. Yazılarım kabul edildiğinde ise tüm Dünya sanki bana bağışlanmıştı. Aynı düşünce ve duyguları halen taşımaktan da mutluyum açıkçası.

Ara yüz, ana yüz derken; 13 Eylül’de şu an kullandığımız ana yüz işleve girdi. Kimi arkadaşımız ki büyük çoğunluk bu değişime itiraz ettiler ve ne yazık ki MB’yi ve bizleri terk ettiler. Şimdi isim isim saymıyorum ama her birinin isimleri ve de yazdıkları yazılar, dün gibi aklımda. Dağarcığımda ve gönlümde. Zaman zaman gönül penceresinden selamlıyorum bazılarını, başka başka platformlarda. Bu arada da yeni yeni arkadaşlarımız katıldılar aramıza. Ve… Değer katan yazılarıyla… Zaman zaman arşivleri de tarıyorum, Milliyet Blog’da yazılmış yazıları, yorumları. Ne kadar harika, gönülden ve bilgiden dökülmüş, feyz alınan eşsiz yazılar. Hele ki blog değerinde yazılmış nice nice yorumlar. Büyük bir kültür hazinesinin kapağını kaldırmış ve içerisinde kaybolmuş buluyorum kendimi.

Her ne kadar üye sayımız sekiz binleri aşsa da fiilen yazan blog yazarı sayısı, farklılıklar gösteriyor…

Elbette bunu editörya daha iyi biliyor. Benimki sadece bir gözlem. İnternette birçok sosyal paylaşım sitesine üyeyim.  Çoğu kez de hemen hepsini takip etmeye gayretteyim. Google + dâhil;))) Ansızın, facebook zaman tüneline geçti. Zaman tünelinden çıkmak isteyenlere de’’ sayfanızı kapatırım’’ diyerek, başkaca bir seçenek tanımadı.

Geçen gün Hotmail’e girmeye çalıştım. ‘’Şifreniz 16 karakterden çok olamaz! Şifrenizi değiştirin’’ diye uyarı geldi. Tamamen değişmişti. Üstelik hiç haber vermeden, tüm sistemi değiştirmişlerdi.

Bunları niye anlattım?

Milliyet Blog, şu an izlenimlerime ve bilgilerime dayanarak söyleyebilirim ki birçok platformdan daha kapsamlı, kaliteli ve düzeyli. Ve… Ben burada bir blog yazarı olarak, yazmaktan, yazdıklarımı paylaşmaktan mutluyum, hem de çok…

Burada yazmaya başladığımdan beridir, yazı ve bilgi konusunda kendimi daha da geliştirdiğimi hissediyorum. Sanal âlem bile olsa ki, O sanal âlemi de bireyler kullanmakta. Birçok yazar arkadaşımla tanışma ve görüşme olanağına sahip oldum.

Baktım da uzun zamandır, blog kategorisinde yazı yazmamışım. Bu vesile ile kapıyı araladım;))

İyi ki varsın Milliyet Blog, iyi ki varsınız arkadaşlarım. Ana yüzün yenilenmesinin, birinci yılını ardımızda bırakırken, alıştık değil mi arkadaşlar? İnsanoğlu neye alışmıyor ki? Dileğim, MB’den ayrılan değerli kalemlerin de bizleri daha fazla özlemlere gark etmeden, bu hasreti bitirmeleri.

Burada halen yazan ya da yazmayan ama pür dikkat, tüm yazdıklarımızı takip eden tüm arkadaşlarıma sevgi ve saygılarımı sunar iken, kalemlerinizin avazının hiç tükenmemesini diliyorum.

Her daim mutlu, sağlıklı ve de şen kalın.

 

Ayşen Arslangiray Kura

Bilinmez bir diyarda

13 Eylül (Hazan ayında;)

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..