Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '10

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog Yönetimin kendimce haksız bulduğum uygulamalarına karşı duruşlarım

Milliyet Blog Yönetimin kendimce haksız bulduğum uygulamalarına karşı duruşlarım
 

Öner Samanlı, Sanalda da, gerçeğinde de objektif olabilmek gereklidir. Dedi..


Türk Basınında yer alan yazılarımızla arada bir bu köşeden de merhaba diyoruz.

Yazımızın birinci bölümü, Milliyet Blog denetimi “Zevat-ı Mensuplarınca” dinlendirilme raflarında, bir süre bekletilmiş olsa da, yine de yayına sokulmasıyla şahsımız da, mutlu edilmiştir.

Birinci bölümü yayınlamalarından dolayı da eleştirmekten çekinmediğimiz bu arkadaşlarımıza bu kez teşekkür etmeyi de, önemli bir sorumlu yazarlık felsefemiz olarak beyan ediyoruz.

Yazımızın birinci kısmında anlatmak istediğimiz yazarlığımıza ilişkin sıkıntılarımızı aşağıdaki linkte görüleceği üzere dillendirdik.

http://blog.milliyet.com.tr/Kasinan_Blog_Yazarlarina_ucretsiz_kasima_hizmeti_verenler____/Blog/?BlogNo=274392

Yukarıdaki linkli yazımızın birinci bölümünün başlığı;

KAŞINAN BLOG YAZARLARINA ÜCRETSİZ KAŞIMA HİZMETİ VERENLER idi.

Bu bölümde de devamıyla ifade edilmek istenilenler, öncelikle şahsımı inciten yazım denetimleri ve sansürlemeleri üzerine devamı içermektedir.

Milliyet Blog” sansürlemelerine ve/veya denetimcilerinin üstün kendi inanları doğrultusundaki yorumlamaları ile yazılarımızı kabul etmeleri yahut da redleri karşısında kasketlerimizi her önümüze aldığımızda bir çıkar çevresine dokunan kısımlarının bulunduğunun da tabiî ki farkındayız.

İşte bu ve benzeri nedenlerin sonrasında da,

Milliyet Blog yönetimindeki erkek ve hatun kişilerden de, bende yaşananlara karşı bir savunma, hak arayışı olan, kendilerince ise eleştiri olarak nitelendirilebilecek bu yazımın ikinci bölümünü de, gazetecilik ve basın ilkeleri ve etiği gereğince, yayına sokmalarını rica ediyorum.

BLOG’DA YAZANLARI TAMAMEN KENDİ ALGILAMA ÇİZGİMDE ALTTAKİ SINIFLAMALARLA KATEGORİZE EDEBİLİYORUM

1) Suya sabuna dokunmayan Milliyet Blog Yazanları.

2) Aklı selim ve nitelikli çizgiden yürüme alışkanlığındaki Milliyet Blog Yazanları.

3) Araştırmacı, akademisyen, deneyimli Milliyet Blog Yaza®ları.

4) Kırk fırın ekmek pişiren fırınları, ziyaret etmeleri gerekli Milliyet Blog Yazanları.

5) Kırk fırın ekmek pişiren fırınlarda bulunmakla beraber hala ekmeğin kaç gram olduğunu bilmeyen, mayayı tanımayan Milliyet Blog Yazanları.

6) Maksat muhabbet olsun anlayışının hakim olduğu Milliyet Blog Yazanları.

SANAL OBJEKTİFLİKLE MADALYONUN İKİ YÜZÜNÜ DE GÖREBİLMEK GEREKİR

Çünkü süreç üç boyutluluk devridir.

Kimi iğneyi, kimi çuvaldızı batırıyoruz bir yerlerimize...

Canımız acıyor, ama biz yazarların can acıtmamaya azami dikkat ettiğimizi de iddia ediyorum.

Kimi simit fırınlarında ustalar iş bulamıyor köşelerde simit satıyor ya, bizde işte öylesine takılıyoruz bu muhabbet köşelerine....

Milliyet Blog'da da, birçok arkadaşımız tarafından kişilerin farklı düşünceleri farklı irdeleme boyutundan yansımalarla somut olarak dillendirilmektedir.

Bizde gündemin getirdiklerini, düşünselimizde biçimlenenleri, sosyal haksızlıkları, farklı farklı hukuk uygulamalarını, izlendiği günümüz sürecinde kendi penceremizden yansımalarıyla değerlendirerek topu sahada tutmaya çalışıyoruz.

Söylediğimiz üzere ismimiz maruf, belli yani, önünde “Dikkat Edilmeli” çentikli işareti var.

İsmimiz, "Öner SAMANLI", Öner Samanlı’ya, dikkat edilmeli…!

ÖNER SAMANLI, MİLLİYET BLOG'DA SIKI İZLENEN BİR KÖŞENİN YAZARI

Yazılarından kimisi 33 bin ziyaretçi hitine ulaşmış örneğin.

Fazla mütevazi olmasına da hiç gerek yok..!

Arşınlamak gerektiği yerleri arşınlar, yılmadan usanmadan da, karış karış ölçüde alır, ölçüsünü bilir, ölçüyü bildirir.

Yerine göre haklı davaya ölümüne giderken, yeri geldiğinde de nhaksız ise eğilerek özür dileyebilir.

Asidir, ukala değil.

Bilgilidir ama bilge değil.

Özetle, bükeceği bileğe galibiyetini ilan ederken, bükemediği her bileği de öpmek gibi bir sosyal terbiyeyi aldığını bilmekte olanlardandır.

MUHTEREMLER, BENİM YAZIMI TIRTIKLARKEN, İYİ DÜŞÜNMELİDİRLER..!

Blog’da yazanları yukarıdaki sınıflamalarla kategorize edebiliriz diyerek birkaç madde halinde de görüşlerimizi çekincesiz belirtmişiz.

Bizim hangi şıkka girdiğimizi belirleyebilecek ölçütler için verilecek ipuçları ise;

Arkamızda bıraktığımız yılların gazete ve dergi arşivlerinde yer alan, yani 1975 yılından başlayarak bugünlere kadar ulaşan süreçler arasında yazdıklarımız, kokladığımız matbaa mürekkeplerinin kokuları, entertip kurşunlarının ağırlığı olabilir.

Akademik formasyonlarımıza ve basılı eserlerimizle aldığımız yollar olabilir.

“Fazla böbürlenme padişahım, senden daha iyi şahım var” ise çok daha uygun düşebilir.

İşte bu nedenlerle de çok mütevazi değil, hak aramanın yargıcıyım.

Zevat-ı kerimlerin, özellikle yazılarımdaki kaynakçalarımı, linklerimi iyi izlemeleri gerekmektedir.

Eğer bir yazımda isnat var ise, mutlaka onu belirli ve güvenilen linklerle ve kaynaklarla donatırım.

Milliyet Blog…

Milliyet Blog’da ardı arkası kesilmeyen, yazarına rahatsızlık verici davranışların sürüp gitmesini izlemekteyim, yaşamaktayım.

Bu nedenle de sık sık kaşınmaktayım.

Bu bağlamda da öncelerde ses vermemeyi ilkem olarak doğru buluyordum.

Ama baktım ki bu sessizliğim sonrasında yonca tarlalarıma giren eli oraklı kişiler özgür hareketleriyle ha bre tırpanlıyorlar, sonrasında yonca tarlalarım kel alamet kalmakta, aşırı derecede biçilmekteyim başkaldırının zorunlu olduğunu hissederek, tepkimeye geçtim.

Zaman zaman yazılarıma alıntı olarak, yayın gurubunda yayınlanan verileri, belgeleri ve dökümanları başka benzer kaynakçalarda olsa bile öncelikle işbu yayın holdinginin medya kaynaklarından alır ve kaynakça gösteririm. Amacım hem denetimcilere hem de okurlarıma veri akışı ve denetim kolaylığı sağlasın ve zaman denilen kaçkın boşuna tüketilmesin isterim.

Yahut da halk tabiriyle, boşu boşuna havanda su dövülmesin.

ÖNER SAMANLI’yı “DOĞRUCU DAVUT” DİYE ADLANDIRIRSANIZ TEPKİM OLMAZ

Miliyet Blog hakkında, basındaki köşelerde yapılmış bulunan itiraflardan öğrendiğimiz kadarıyla, öyle imtiyazlı ve yazıları direkt olarak yayına girenlerinden de değilim.

Buna karşın bolca taciz ateşine maruz bırakılanların ise, ilk onları, yirmileri içerisinde olduğum kesin.

İnternetteki yazılarımın yayınlandığı diğer blog sitelerinin hiç birisinde, Milliyet Blog benzeri, bu denli anlamdan ötelenmiş bir sansür anlayışı bulunmamaktadır.

Örneğin uygulanan soğutma eylemlerinden sizlere birkaç örnek;

1) Gündeme ilişkin bir konuyu köşenize taşımak isteyerek, “Blog Gir”mişsinizdir. Yazınızın gündemdeki sıcaklığını yitirene kadar, dinlendirilme raflarında bekletilmesi politikası.

2) Yazınızın uzun bir süre bu dinlendirme ve soğutma raflarında bekletildikten sonra sessiz ve sedasız olarak yayına sokulmuş olması.

3) Yazılarınızın tesadüfler dışında okunmaması gayesi taşıdığı kesin anlaşılan politik bir dışlama yaklaşımının hissettirilmesi eylemi, yani bu yazınızla ilgili hiçbir anonsun yapılmaması, ana sayfada veya kategorisindeki alanda yayınlanmaması.

4) Sizin yazınıza ilişkin belirlediğiniz başlığınızın, benim adlandırmamla “Yazım Denetim Kritercileri”nin kendi inisiyatifleri doğrultusunda değiştirilmesi.

5) Sizin (sakıncalı) tedbirli olmanızdan dolayı yazılarınızın “Blog Habercisi” yöntemi ile epostalarla bildirmeksizin yayına girilmiş olması.

6) Yazınızın yayınlanmamasına ilişkin red nedeninin anlaşılır olmaması. “Örneğin yazınızda isimleri geçen 10-15 kişi arasından birisinin yazım tedbir kararı var ise, bu ismin size bildirilmemesi ama yazınızda geçen kimi isimlerin karşı duruşu nedeniyle yazınızın yayınlanmamış olduğunun sizlere red olarak bildirilmesi.

7) Kimi yazarların köşebaşlarındaki köşe tutuş yerlerinin hiç değişmiyor, (zapt-ı rapt) olması.

8) Az yaz çok okun, çok yaz reytingin düşsün modelinin istatistiki verilerini elde edecek bir uygulamanın varlığı.

9) Yazım Denetimci ve Kritercilerimizin kişisel düşüncelerinin sizin yazdıklarınızla örtüşüp örtüşmediği.

10)İktidarın ve güçlü olanın reklam ve gelir kaynaklarından mahrum

olmamak gayesi ile yazarların yazılarının rotasının belirlenmesi.

11) Örneğin Türkiye’nin güçlü bir “Tüketici” Sivil Toplum örgütü olan camiamızca, somut mahkeme kararlarına dayanmış, haklı bir firmaya ilişkin tüketici şikayetinin yahut ilgili “Tüketici Hakem Heyeti” kararının bu köşelerde yayınlanamaması.

Bu tür maddelerin devam ettirilmesine ilişkin daha o kadar çok veriler var ki, sanıyorum bu kadarı yeterli.

Bu durumu tüm Blog yazarlarına ve okurlarına duyurmayı da etik görevim sayarak izah etmeye çalışmış bulunuyorum.

ŞUNU BİLSEK VE GÖRSEK BELKİ BU KADAR İÇERLEMELERİMİZ OLMAYACAKTIR

Biz eleştirirken, kendilerince de doğru uygulamalar yaptıklarına inanan

Milliyet Blog’daki yazım denetimcilerimiz şunlardır,

A, b, c, d, e, f, g……………y ve z…

Adlarıyla, kısa özgeçmişleri ve resimleriyle sitede görmekte olsak, bakarız ki el elden üstünmüş, hayıflanmayız.

Ağabeylerimiz, ablalarımız, üstatlarımız olarak saygıda kusur etmemeye çabalarız…

Dedim ya, ne gam o zaman.

Bakarız hımmmmm…

Benden daha deneyimli, bilgili, görgülü, yazım kültürü ve seçim becerisine sahip, öperiz o zaman o bileği.

Büktükçe ne gam o zaman, onlar bileğimizi.

Böyle olmayınca şişen dilimizin şişini indirmek, içerleyen yüreğimizin gamını söndürmek de yine bizlere düşmektedir.

Gülünçten ötedeyiz…

Açık yüreklilikle paylaştığım küçük kar tanelerinin çığ olmasını önlemek veya önlememek büyüklerin, işaret etmek ise biz küçüklerin ev ödevleri olsa gerek.

SANSÜR-Ü MUHTEŞEM ZEVATLAR, İSTİBDAT DÖNEMLERİNDE DE VARDILAR

Bırakınız eğitim ve öğretim alanındaki sıfatlarımı, “TÜKORDER” Tüketiciyi Koruma Dernekleri Genel Başkanı,

“TÖDEF” Tüketici Örgütleri Federasyonu Kurucu Başkanı, sıfatlarım belleklerinizde birazcık ta olsa infial yaratmıyor mu..?

(Bu bildirimler arkasına sığınmaktaki maksadım ise kesinlikle hak arama uzmanlığı konusundaki uzmanlığıma dikkat çekmektir. Başka bir hava-i gaye yoktur.)

Haklı olunduğunda hakkınızı alırken doğru adımlar onanmakta ise, haksızlıklarda da, hak arama girişiminde bulunmak ve izleyicisi olmak kadar yasal ve doğru olan bir şey olamaz.

Milliyet Blog’da, gazetecilik ve yazarlık etiklerine kesinlikle saygı duymaktan bizleri öteleyenlerce sürekli sıkıntıya sokulmaktaki hal-i çareleri ve çözümleri aramaktayız.

Bağcı elinde kalın kızılcık çubuğuyla bağın kenarında beklemekte, kafasına estiğini bağa sokmakta, kafasının estiğini çubuğuyla evire çevire dövmektedir.

Bu durum ise adil değildir.

BU MU SOSYAL VE ADİL GAZETECİLİĞİNİZ VE ANLAYIŞINIZ?

Milliyet Blog’daki saçma sapan anlamsız ve etik olmayan ötelemelerden, sansürlemelerden daha doğrusu imtiyazcılıktan kimsenin haberi yoktur demek kesinlikle saflık olacaktır.

Haberi olanlar çoktur, tıkı çıkmayanlar daha çoktur.

Tırtıklanan başlıkları değişen, değiştirilen, içeriği değişen değiştirilen, değiştirilmesi istenilen yazılar…

İtirazı olanlara özel eposta servisi ile, tarih ve saati ile, pc ekranından print scraan ettiğim görüntüler amadedir.

Sorumlu Müdür, Sayın “Hasan Çakkalkurt” beyefendinin havanda dövmekte olduğumuz bu sorun tanelerin hiçbirisinden haberdar olduğuna yada edildiğine kesinlikle inancım bulunmamaktadır.

Milliyet Blog’da, yazar ağabeyleri, ablaları yazım denetiminden geçirenlerin de yaş ortalamalarının ise, kesinlikle bizlerin yarısından fazla olmadığına dair kanım da, çok yüksek düzeydedir.

Akıl yaşta değil baştadır hoca, denildiğini duymaktayım.

Uyuyan devleri uyandırmak gibi bir lüzumsuzluğa ne gerek var ki..?

Milliyet Blog’da sizlerde biliyorsunuz ki, binlerce uyuyan dev var…

Sakin ve aklı selim halleri zorlamakla olamaz ki.

….

Bir sürü sanço ile panço yel değirmenlerinin kollarını tırpanlamaya devam ederken, bizler nasıl etik olarak psikolojimiz bozulmadan yazabileceğiz, oldukça zor bir durum da işte bu.

Erkek ve hatun kişilerimizden, kendilerini eleştiren ve tarafıma uygulanan haksızlıklara tepki veren yangın yeri bu yazımı gazetecilik ve basın ilkeleri ve etiği gereğince yayına sokmalarını bekliyorum.

“AKSİ TAKTİRDE DE NOTER KANALIYLA İHTARNAME ÇEKECEĞİM VE YASAL MERCİLERE BU HAKSIZ FİİLERİ TAŞIYACAĞIM.”

Eşek anırtan yokuşuna sür. Nalburdan balta da alacağım. Diyerek bizleri güldüren, damadı ise tedirgin eden, reklam filmindeki gibi, şaka şaka şaka…

Milliyet blog topluma mal olmuşsa, bunun sebebi hikmeti burada yer alan yazarlarındandır.

Tabii ki, Milliyet Blog'a, tepki verip açık mektupları köşelerinde yayınlayanlardan da olmadığımızın bilincindeyiz.

Hükümetlerin, Başkanların, Başbakanların onun bunun yağdanlığı asla olamadığımız, sıklıkla (hah hah hi, hih hih ha yazıları yazmadığımız) için de sık sık, şamar oğlanı muamelesi görenlerdeniz.

Fakat genel yapımız gereği haksızlıklara ve şahsımıza karşı farklı adalet modelini haklı göstermeye çalışanlara karşı da yılmayanlardanız.

İmtiyazlılara da, bizler gibi yılkı atı muamelelerine uğrayanlara da ayrıca saygıda kusur etmek ve sataşmak sevdasında ise, asla ve kesinlikle değiliz.

Milliyet Blog’da, (s)bizlere ofsayttan gol atmayı alışkanlık haline getirmiş olanlara yan hakem bayrak kaldırıyor, ama (s)biz orta hakemde görsün istiyoruz.

Milliyet Blog’da, (s)bize gölge etmekten haz alanlara tepkiler dinmediği gibi asla da dinmeyecektir.

Maksat üzüm yemekse bağı ve üzümleri de bağcının koruması ve kollaması gerekirken, elinde kızılcık değneği ile cıs yapmasına da gerek yoki…

Haydi yürekliler tartışalım…

Yazıyor, yazıyor…

Milliyet Blog’da “KÖŞE YAZARLARI TARTIŞIYOR”…

Çırak ustanın kulağını nasıl kesmiş onu yazıyor…

Oğlum yağdanlığı getir, şu gıcırdayan pencereleri de iyice bir yağlayalım…

Yazarlar ve yazıları…

Yazıları ve yazarları…

Milliyet Blog tüm bu özeleştirilerimiz bağlamında, kol kırılsa da yeni içerisinde kalmalı.

Tıpkı bir aile meselesi gibi…

ÖYLEYSE BİRAZCIK DA GÜLMEYE GEREKSİNİMİMİZ VAR

Dursun ile Temel geziyormuş. Temel biraz daha hızlanmış, bunu gören Dursun'da hızlanmaya başlamış.

Gitgide hızları artıyormuş ve Temel yapacağını yapmış, koşarken Dursun'a çelme takmış.

Yere düşen Dursun, Temel'e Ula O… cocuğii yaktim çiranuuu demiş ve kavgaya tutuşmuşlar.

Daha sonra polis gelmiş ve ikisini de nezarete atmış.

Mahkeme günü gelmiş. Hakim Temel'e sormuş: "Evladım, neden kavga ettiniz?"

Temel'de bağırarak cevap vermiş: "Ula Hakim Bey! Bu uşak bana O…. cocuği dedu daa."

Hakim'de sinirlenerek: "Oğlum burası mahkeme, sokak değil burada küfür edemezsin, edersen bile ancak sansürleyerek edersin." demiş.

Bunun üzerine de Temel küfrü aynen şöyle izah etmiş:

"Ula Hakim bey. Ha bu Tursun pana Sansürli O….Çocugii demiştur daa!"

….

Öner SAMANLI

TÜKORDER”

Tüketiciyi Koruma ve Bilinçlendirme Derneği

Genel Başkanı

SÖZDE DEĞİL ÖZDE, ROZETTE DEĞİL YÜREKTE,

TÜRKİYE VE DÜNYANIN EN KAPSAMLI ATATÜRK SİTESİ

KURUCU EDİTÖRÜ

http://www.ataturksitesi.com/

E-BİLGİ İÇİN: tukorder@hotmail.com

ÖNEMLİ DİPNOT BİLGİSİ:

Yazarın Dipnotu:

Milliyet Blog sayfalarımdaki yazı ve resimlerim, Yazar ismi ve Link verilerek alıntı yapılabilir.

5846 sayılı, FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU Telif Hakları Yasası kapsamındadır.

Yazılarımın tüm telif hakları, “TÜKORDER” Tüketiciyi Koruma ve Bilinçlendirme Derneği Genel Merkezi’ne aittir.

 
Toplam blog
: 295
: 3087
Kayıt tarihi
: 22.08.08
 
 

Prof.Dr. Öner Samanlı, yıllarını eğitim ve öğretim faaliyetlerine adamış, birçok bilimsel makalen..