Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Milliyet

Milliyet
 

Günaydın Arkadaşlar,
Öncelikle herkese merhaba…

Sizin için uzun olmasa dahi, benim için uzun denecek bir dönemdir sizlere yazmıyorum. Ama öte yandan sizleri bu dönemde boş bırakmamaya özen gösterdim.. .

Bugün sizlere çok farklı bir konuda yazmak istiyorum: “Milliyet”.

Ben çocukken, okuma konusundaki ilk keşiflerim,  “Milliyet Çocuk” dergisi ile başlar. Yanılmıyorsam yıllardan 1981 yılıydı, ilk bu dergiyle tanışmam. En büyük özelliği çizgi romanlardan sürerli yayımlar yapıyordu. Mesela, ben ilk Tarzan hikayesini bu dergide öğrenmiştim.

Daha sonra, evimize giren gazete olarak Milliyet ile tanıştım. Lise 1’den itibaren ben de Milliyet okuyucusu oldum. Örneğin Hasan Pulur ve Sami Kohen, daha o zamanlarda yazıyorlardı Milliyet’te…

İki yıl evvel Milliyet Sanat okumaya başladım. Evet, %100 derginin takipçisi değilim ancak fırsat buldukça, alıyor ve okuyorum. Sanatın her dalı konusunda ufkumu açıyor. Bazen bir film eleştirisi, bazen de bir kitap eleştirisi, okuyor, filme gitmişçesine, kitabı okumuşçasına, içeriklere hakim oluyorum.

Diğer taraftan televizyon seyretmememe karşın, TV programlarını da, yıllardır, Milliyet Televizyon’dan takip ediyorum. Hangi oyuncular, hangi dizide oynuyor? Yeni TV yüzleri ve programcıları kimler? Neler söylüyorlar? “Rating”ler ne alemde? Bunları hep Milliyet’ten takip ediyorum.

Aslına bakarsanız ben de, öyle ya da böyle, bir Milliyet yazarıyım ve uzun zamandır, bir yazan olarak bu kurumun denetimi altında yazmaktayım.

Evet, ben Milliyet’i çok seviyorum. Benim içgüdülerim her zaman güçlüdür. Daha çocukken, bu markanın gücüne inanmıştım ve “basında güven” sloganı bugüne kadar getirdi Milliyet’i.

Şimdilerde Milliyet bambaşka bir atılım içerisinde! Yaklaşık iki yıldır “Gençleşme ve Kadınlaşma” operasyonu geçiriyor. Bazı temel yazarların yanına, yeni isimler kazandırılmaya çalışılıyor. Bunlar da gayet olumlu adımlar… Nitekim benim de hep yazılarımda bahsettiğim üzere, kadınların bu toplumdaki söz haklarının, birden fazla mislice, artırılması lazım. Kadının toplum içindeki yeri, halen,  son derece, küçük düşürücü! Kadın cinsiyeti, ya bakire ya da anne olabiliyor Türk toplumunda; izin sadece bu iki rolle sınırlı ve ben, açıkçası, bu durumdan, yıllardır nefret etmeme karşın, yapabildiklerim, oldukça sınırlı ne yazık ki!

Ben Milliyet ailesinin mensubu olduğum için son derece memnunum. Yazılarımla, ben de, Türk toplumuna katkıda bulunabiliyorsam şayet, ne mutlu bana! İnanın yazmamdaki temel amacım da, “öğrendiklerimden, paylaşabileceğim sınırsız deneyimlerim var” sloganı!

Yeni yazılarımda görüşmek üzere,

Saygılarımla,

Anıl Yiğit

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..