Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Milliyetçi- ırkçı hezeyanlarla iftihar edilir!!!!!

Milliyetçi- ırkçı hezeyanlarla iftihar edilir!!!!!
 

Çiçekleri ne de güzel solduruyoruz. Ne de güzel o çiçeklerin köküne siyanür döküyoruz. “Bu toprakların becerilerinden birisidir renk cümbüşüne tahammülsüzlük” dediğimiz zaman milliyetçilik ve mukaddesatçılık hadisesinde akıl hocalığı yapan güruhun kendisini savunma aracı olarak başvurduğu yegâne kavram oluyor “Münferit” nakaratı. Her türlü zihin tırmalıyıcı olaylar silsilesinin ara dörtlüklerine sıkıştırılmış “Münferit” nakaratı.

Bu toprakların insanı hoş görülüdür!

Hoş görülü müdür? Bilmemki. Bilmemki bu hoş görü ne menem bir şeydir? Nasıl bir şeydir hoşgörü denilen o büyülü sözcük?

Niye kendimizi kandırıyoruz? Neden kandırıyoruz? Hoş görü kültürü ile bağımızın pamuk ipliği gücünde olduğu alenen ortadayken ve her dem farklılıkları ile var olma çabasında olanların “sadece ve sadece Türk ırkına hizmettir” özdeyişine mazhar olduğu bu ülkenin renkleri, yeri geldiğinde o çok hoşgörülü memleket evlatlarının nasılda hışmına uğradığını görmek için gözümüze kaç gözlük takmamız gerekiyor.

Bu toprakların her yanına serpilmiş olan ve bu topraklarda insanca yaşamın hemen hemen hiçbir versiyonunu tanımamış olan romanların şu son bir hafta içerisinde başına gelenler, bu ülkenin, bu toprakların alnına yapışan bir utanç abidesi olarak tarihteki yerini sizce almamış mıdır?

Bu insanlar kime ne yaptı? Kimle ne alıp veremedikleri vardı? Hangi komşusunun tavuğuna “kışt” demişlerdi. Kimseye dokunmayan, kimse ile alıp veremediği olmayan ve mağduriyetin her türlüsünü yaşamakla birlikte, bu ülkenin pisliklerini sırtlarında taşıyan Romanlar’ın, bu topraklarda insanca yaşama dair hiçbir güvencelerinin olmadığı göz bebeklerimize kadar batmışken ve bu insanların bir kez olsun ağızlarını açmadıklarına hüzünlensekde, o sessiz sakin ve kendi halinde olan insanlara memleketseverlerin bulaşmalarındaki gerekçeleri ne olaki?

Her zaman diyoruz ya “Milliyetçilik böyle bir şey işte” diye. Bir gün geliyor, çevresinde, kendisinden olmayan ve feleğin sillesine boynunu eğmiş toplulukları dahi içine sindiremez hale geliyor. Sağdan soldan vurmak ve rahatsızlık vermek adına her türlü fırsatı değerlendirip, o vurma hadisesine meşruiyet kazandıracak kılıfları bulup ortaya çıkarmakta milliyetçi ruhun yeteneklerinden asla şüphe duymamak gerekir.

35 yıllık yerlerinden 3000 kişinin saldırısı ile silip süpürülüp gönderilen Romanlar’ın feleğin sillesine bir başka açıdan daha muhatap olmaları hakikaten insanın içini acıtan bir durum. Çoluğu ile çocuğu ile adeta yerlerinden kopartılıp atılan bu insanların başına gelenler, en kibar tabirle milliyetçi-ırkçı hezeyanın ta kendisidir. Biz buna “Tehcir” dersek çok mu ayıp etmiş oluruz birilerine? Romanlar 2010 yılının daha ilk günlerinde tehcire maruz bırakılmışlardır bu topraklarda. Hem de linç edilme tehlikesi yaşayarak. Binlerce memleket sever evlatlarının bağırış, çığırış ve hezeyanları eşliğinde. O memleketseverler ki o televizyon ekranında “Öğretmenimi özledim” diyen küçük kız çocuğunun o ince, o naif cümlesi karşısında nasıl bir gafletin içerisine düştüklerini bilmemki fark etmişler midir?

Romanlar pisler efendim, pasaklılar. Samsun ahalisinin giyimi kuşamı o çok temiz memleketsever evlatları o pis Romanlar’la aynı Sağlık Ocağında muayene olmak istemiyorlar. Doğru, Romanlar çöpten besleniyorlar, kâğıt topluyorlar, çöplerdeki geri dönüşüm ürünlerini gün boyu toplayıp ilgili yerlere yok pahasına satarak minicik çocuklarının boğazına yetişmeye çalışıyorlar. Çadırların içerisinde, derme çatma teneke yapıların ve çöplerin arasında yaşıyorlar. Bu memleketin ruhu naif, ince ve hassas muktedirleri bir kez olsun Romanlar’ın yaşamış olduğu ve yaşamakta olduğu insanlık dramına yönelik tepki geliştirmek bir yana, bu insanların insan onuru ile bağdaşmayan yaşamlarından bir nebzede olsa acep farkındalar mı? Farkında olmaları ve insanlık onuru ile bağdaşmayan yaşama birazcıkda olsa gözlerini dikip bakmaları kâbilinde acaba yüzyılımızın utancı olan ırkçılığın tamda orta yerine düşerler miydi? Bence düşerlerdi. Hem de buram buram. Yüzyılın utancı olan ırkçılık hadisesi maalesef farkındalıklar ekseninin dışında, salt devleti koruma ve kollama güdüsü ile bu toprakların insanını o utancın kollarına bırakıverdi. Sistemli bir şekilde ve sindire sindire insanların zihinsel dünyasını esir aldı. Farklılıklara tahammül edemeyen, aykırılıkları nahoş karşılayan ve tek doğrunun devletseverliğe oturtulduğu bu toprakların insanının zihin dünyası yüzyılımızda külliyen alabora olmuştur. Eh artık bizde son kertede şu lafı etmekten imtina etmeyelim.

İnsanımızın milliyetçi-ırkçı hezeyanları ile iftihar! edilir.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..