Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Milliyetçilik bir dayatma mıdır?

Bloğuma başlamadan önce, yanlış anlamalara meydan vermemek için şu kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Benim, bloğumda karşı olduğumu söylediğim ya da insanımıza ve toplumumuza bir dayatma gibi gördüğüm milliyetçilik, çağdaş demokratik ilkeleri içeren ve vatandaşlık kavramını öne çıkaran milliyetçilik değildir; benim burada kastettiğim milliyetçilik, "hakçılık" olgusunun etrafını "ırk" gibi etnik; ve de "din" gibi kutsal sayılan değerlerle sarmalayan milliyetçiliktir.

Kastettiğim ve karşı olduğum bu tür milliyetçilik, öyle bir milliyetçiliktir ki, farklı düşüncelere yer vermeyen, insanları "ötekiler ve berikiler" ya da "bizden olanlar" ve "bizden olmayanlar" diye ikiye ayıran milliyetçiliktir.

Şimdi bu tür bir milliyetçiliğin, çağımızın en korkunç hastalığı olduğunu söylesem söylesem; bu tür milliyetçilikten dolayı uygar bir yaşamın devanı mümkün değildir" desem ya da "uygarlığın yaygınlaştığı ve kendini özgürleştirdiği zaman, kültürün bugüne değin hep boşuna vaat ettiklerini uygarlığın kendisi gerçekleştirecektir" diye iddia etsem ne olur acaba?

Kutsallaştırılmış, katılaştırılmış, kabuklaştırılmış değerler ortasında boğulmuş ve çağdaş değerlere kuşku ile bakan bireylerden oluşmuş bir toplumda beni topa tutarlar mı, ne dersiniz?

Şu anda böyle demiyorum...Ama böyle diyebileceğim ya da başkalarının böyle diyeceği günlerin geleceğini düşünüyorum.

Öyle sanıyorum ki, böyle düşünmek, çağın, şimdi olmasa bile gelecekyeki gerçeklerine en uygun düşen bir yaklaşımdır.

Çünkü şu anda, ne dünyada ne de ülkemizde, gerçek demokrasinin "insanı ve düşüncesini ve bunu ifade etmesini özgür kılacak ilkeleri" tam anlamıyla uygulanmamaktadır.

Baş döndürücü bir bir hızla gelişen teknoloji ve dünyanın en hücra köşelerini anında birbirine bağlayan uluslararası yazınsal, işitsel ve görsel iletişim ağı, ulusların toplumsal yaşamını şekillendiren kültürün kabuklaşmış dar kalıplarını/kabuklarını zorlamakta, çatlattığı yarıklardan sızarak, içine kapanık toplumların görgü ve bilgilerini değiştirmekte, düşünsel ufku körelmiş bireylerin özgürleşmesini sağlamaktadır.

Bu önüne geçilmez değişim, devletin siyaset üstü/dışı kurum ve kuruluşlarını da etkilemekte; bu kurum ve kuruluşlardaki özellikle, çağın gereklerini kavramış ve getirilerinin özünü anlamış bireyler, kutsal devleti her şeyin
üstünde gören amirlerinin baskısı yüzünden düşüncelerini özgürce açığa vuramamanın sıkntısını yaşamaktadırlar.

Yeri geldiğinde de, amirleriyle çatışmamak için, kutsal devlete bağlılıklarını dile getirip, kalıplaşmış katı değerleri savunarak bir anlamda "takiye" yapmaktadırlar.

Bu tavırlarında, fabrikasyon bir eğitimden geçerek "tek yönlü" düşünce kalıbına sokulmuş olmalarının da büyük payı vardır.

Sonuç :

Demokrasi, tek yönlü insanlardan değil; çok yönü insanlardan oluşan toplumlarda hayat bulur.



cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..