Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

09 Şubat '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Milliyetçilik hakkında bir yazı.

Milliyetçilik hakkında bir yazı.
 

Osmanlı imratorluğunun çöküş süreci, dünya kapitalizminin gelişim süreciyle birlikte deniz yollarının öneminin artmasıyla başlamıştır. İpek yolunun üzerinde oturan imparatorluk, deniz ticaretinin gelişmesiyle ticari önemini yitirmiştir. Fransız devrimiyle birlikte imparatorluğun çöküş süreci hızlanmış ve 1800 yılların sonuna doğru Balkan savaşıyla birlikte İttihat ve Terakki'nin öncülüğünde Türkçülük fikirleri taraftar bulmaya, anlam kazanmaya başlamıştır. İşin ilginç yanı en büyük Türkçü görünen Ziya Gökalp'in kökenin Kürt olduğu yolunda söylencelerin varlığı. Yahya Kemal'in Türk tarihini Malazgirt'le başlatması da o günlerdedir.

Öncelikle faşizm ve milliyetçiliğin ayrımının yapılması gereklidir. Üstelik, ulusalcılar ve milliyetçiler arasındaki farklar gibi, yurtsever kavramının da tanımının, tam olarak olmasa bile, gündeme taşınıp anlaşılması gerekmektedir. Bu tanımlamalar kimin hangi safta yer aldığının tanımı değil, bulunabilecek ortak noktaların barışa yönelik söylemi olmalıdır.

Milliyetçilik kavramı, bakılan açılara göre tanım bulmaktadır.

Marksist bakış açısı, milliyetçiliğin, kapitalizmin bir sonucu olarak ortaya çıktığını düşünmekte, "anti marksizim, ırkçılık (üstün ırk), militarizm, emperyalizm" gibi kavramlarını içinde barındırdığına inanmaktadır. Tüm bu özellikleriyle Marksist görüş, milliyetçiliğin, kapital hareketlerini ellerinde tutan güçlerin kullanımına hizmet ettiğini düşünmekte. Buradan yola çıkarak, faşizmin kahrolmasını istemek yerine, kapitalizmin kahrolmasını istemeleri daha mantıklı görünmektedir.

Dindar görüşün milliyetçiliğe bakışı ise, temel anlamda ümmetçilik fikrinin önde olmasına rağmen, miliyetçilik, gençlik dönemlerinin heyacan dolu delikanların bir araya geldiği bir ortamda tercih edilen görüş olmakta, yaşlanmayla birlikte yanlızca dinin ön plana çıkması nedeniyle önemi azalmaktadır. Şeri kuralların uygulanmasını isteyen bir kişinin gençlik yıllarında radikal milliyetçi gruplara yakın olmasının nedenlerindendir.

Yurtsever tanımı, sosyalist bakış açısında daha ilginç bir hal alır. "Yurtseverliğin artmasıyla enternasyonalizme yaklaşıldığını" düşünen Fransız görüşe rağmen, yurtseverliğin milliyetçilikten ayrı bir tanıma gereksinim duyuduğunu düşünenlerde çokcadır. Anti emperyalist düşüncenin eylemsel gücünü arttırmak adına hazırda bekleyen "vatanseverleri" kucaklama fikri son yıllarda yurtseverliğe uygun bulundu. Milliyetçiler, "vatan için, şehit olmak için ölünür" dediğinde ulusalcılar, "vatana, vatan için ölünür" anlayışıyla baksalar bile, bazen birinin, hangisinden daha uçlara kaydığını anlamak zorlaşmıştır. Ama ne olursa olsun özünde "vatan sevgisinde" birleşmek adına, sistemdeki bir sol partiyle, yine sistemdeki milliyetçi oluşumlar arasında flörtler gelişmiştir.

Binlerce yıldır birlikte yaşayan insanlar arasında etnik milliyetçiliğin gelişmesi, toprak reformunun yapılamamış olmasındandır. Toprak reformunun yapılmaması, aynı zamanda, kentlerin yoğun göçler almasına da yol açan nedenlerdendir.

Bir diğer tanımda "Türkçülük" kavramıdır. Nasıl ki, simitçi simit değilse, Türkçü de Türk olmayabilir. Bu durumda Türklerin yoğun yaşadığı Toroslar bölgesinde radikal milliyetçilik, eskilerde taraf bulmadığı gibi, sola yönelim daha fazla olmuştur. Bu, özünde Türklerin barşısever olduklarının anlatımıdır. 80 sonrasında batı dayatmasının bir ürünü olan Türk-İslam sentezciliği adında yeni bir anlayışın ortaya çıkmasıyla, kımız içmeyi ve Orta Asya'yı düşlemeyi bırakan radikal milliyetçiler, dine yöneldiler. Yeşil kuşak projesinin birer ürünü olmalarından çok, "kime kızacağında" bilgisiz bırakıldılar. Bu, onları kullanıma açık bıraktı.

Özünde nasıl bir gelişim gösterirse göstersin ve hangi açılardan bakılırsa bakılsın, bu ülke topraklarında yaşayan genç nüfus için cazip olmaya devam edecek bir olgudur milliyetçilik. Yaklaşan İran savaşı ve bölgenin kırılganlığında dozu ayarlanmış, kontrollü, ve Atatürk milliyetçiliğine ihtiyaç duyulabileceği söylenebilir. Akıldan çıkarılmaması gereken şu olmalıdır; bu topraklarda yaşayan insanların herbirinin vatan toprağında hakkı vardır. Zamanı geldiğinde batılıları herzaman hayrete düşüren tek yürekliliğimizin, savaşlar dışında; daha demokratik, daha açık, daha çok eğitim-sağlık hizmeti sunan bir devlete olan isteği artmıştır.

Solun deşifre olması, kitleler için gizem sunan sağa yönelmeyi arttırmıştır. Bir entelektüelin solcu olması doğal, öldürülmesi doğalken, artık ülkesinden gitmeyi tercih etmek istemesi ise kitlelerin alışacağı bir doğallık olmamalıdır.

Son sözüm faşizmedir: Türklerin yapısı faşizme uygun değildir. Ne gelenekleri, ne inançları, ne de yaşam biçimleri faşizme geçit vermez. Vatan sevgisi de namusudur, kutsalıdır. Tanımları doğru yapmak, sorunu doğru tanımlamamızı sağlar. Çözüm üretebilmek için de kafa yormak, kalem oynatmak, fikir üretmek gereklidir. Güç; işaret parmağındadır; ya kalem tutar, yada tetik. Bu seçime en büyük katkıyı, internetten bir haber, cımbızlı aynasında aydın tanımındaki bireyin etkinliğinden çok, Milliyet blogu okuyarak takip eden, ülkenin genç dinamiklerini anlamaya çalışan çağdaş aydınların etkinliği daha fazla olacaktır. İklimleri değiştireceksek, bizler buradayız.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..