Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '11

 
Kategori
Haber
 

Milyonlarca Mum Aydınlatamasa da Cinayetini, Işığınla Halâ Gözlerim Kamaşıyor Uğur'um!

Milyonlarca Mum Aydınlatamasa da Cinayetini, Işığınla Halâ Gözlerim Kamaşıyor Uğur'um!
 

Sevgili Uğur,  

Senden sonra yakılan milyonlarca mum ışığı bile suikastini aydınlatmaya yetmedi. 18 yıl oldu ardından sevda türküleri söylediğimiz. 11 hükümet geldi geçti biz halâ bekliyoruz... Sen çok iyi bilirsin ki inanmışlığın, adanmışlığın bedeli çok ağır olur!Ödenecek bedel ölüm bile olsa o uğurda can vermeye değer! 

Bu gün görüyorum ki hangi dosyaya el atmış, hangi konuya işaret etmişsen geçen süreç içerisinde değil çözümlenmek, içinden çıkılmaz bir hal almış. “Uğur Mumcu yazmıştı.” dediğimiz o denli çok şey var ki geçmişin tozlu raflarında unutulup kalmayan… 

Sen halkını çok severdin Uğur’um. Şaka gibi vedanın ardından sokaklara dökülenler, uğrunda can verdiğin davalar için parmağını bile oynatmıyor artık. Aşık olduğun mesleğini yapan “bazı dönekler”, senin “Rabıta” isimli kitabında kaleme aldığın; tarikatlar, cemaatler ve şeriat örgütleri ile iş birliği içindeler. 

Gözlüklü, ekose kaşkollu, gülen yüzlü “Dev adam’a” yakıştıramadım hunharca katliamı! Aylarca “Uğurlar Olsun Uğur’um” diye gözyaşı döktüm… Uğurlar olsun! 

Unutmak istesem de unutamadım “Civar apartmanlara sıçrayan kan lekelerini, parçalanmış iç organlarını…” yerde duran ayakkabın, kırılan gözlük çerçeven gitmedi gözümün önünden… 

“Namus borcumuz” diyenler, senin cesaretini gösterip gidemedi üzerlerine…Amerika’nın, Rusya’nın, hiçbir süper gücün, üzerinde etkili olmadığı bir Türkiye hayalin vardı… 30 Ekim 1978 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde sesleniyordun; 

“Temelinde bağımsızlık harcı yatan Cumhuriyetimiz, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra emperyalistlerin ahtapot kollarına teslim edilmiştir. Öyle bir teslimiyettir ki yeraltı zenginliklerimiz çokuluslu şirketlerin emrindedir; öyle bir teslimiyettir ki, petrol, maden ve yabancı sermaye yasaları yabancı uzmanlarca hazırlanmıştır; öyle bir teslimiyettir ki, ülke topraklarının bir bölümü üs adı altında başka devletin genelkurmayına armağan edilmiştir; öyle bir teslimiyettir ki, ordumuzun silahları, araç ve gereçleri okyanus ötesi ülkelerin buyruklarına bağlanmıştır..." 

33 yıl önce kaleminden yankılanan ses bu gün unutuldu Uğur’um! Çocuklarımız doğduğunda dolar bazında borçlu geliyor Dünya’ya! Emperyalistler bir karış toprağımıza dahi göz dikti bu gün… 

25 Haziran 1979’da çok sevdiğin köşenden ettiğin feryat, bu gün benim de dilimden hiç düşmüyor Uğur’um. “Nerede 'Kuva-yi Milliye ruhu', nerede ?! Nerede boz kalpaklı devrimcilerin 'istiklal-i tam' inançları, nerede?!” 

Bu gün ortalık toz duman. Siyasetçiler, gazeteciler, yazar- çizerler, aydınlar, herkes seni anlatıyor. Anma törenlerinde boy gösteriyor. Seni içinden doğru seven ben ve benim gibilere seni tarif ediyor… Esefle dinliyor, sana dönüyorum…30 Ağustos 1979 tarihli yazında diyorsun ki; 

“Bizim ulusal bilincimiz Kurtuluş Savaşımızın kan ve ateş kokan hamuru ile yoğrulmuştur.Cumhuriyetimiz’in kökeninde antiemperyalist bir kavganın kutsal isyanı yatmaktadır. Kökeninde böylesine görkemli bir Kurtuluş Savaşı yatan bu yiğit ulus, ne yazık ve acıdır ki, İkinci Dünya Savaşı'nın ertesinde uluslararası kapitalizmin ahtapot kolları arasında, yoksul, geri kalmış ve bağımlı bir ülke halkı olarak kalmaya mahkûm edilmiştir.Mustafa Kemal'in ulusal bağımsızlıktan kaynaklanan ödün vermez devrimciliği, yerini NATO'cu, IMF'ci uzlaşma rejimine, 'Amerikan mandacılığına' ve uyduculuğuna bırakmıştır ." 

Uğur Mumcu, 21. Temmuz 1983’te Kurtuluş Savaşı ruhunu anlayamayanlara bir kez daha sesleniyordu. 

"Türkiye, emperyalizmin bu eskimiş kirli oyununu dün olduğu gibi bugün de elbet tarihin çöplüğüne atmasını bilecektir.Bu 'kurt kapanı' karşısında Kurtuluş Savaşımızın o kutsal 'Kuva-yi Milliye ruhunu' diriltmek, Atatürk'ün 'tam bağımsızlık' inanç ve siyasetini bir bayrak gibi dalgalandırmak tek seçenektir. Emperyalisti yenecek güç ulusal birlikten geçer. Bu oyunları tek tek aydınlığa çıkaracak ve ulusça üstesinden geleceğiz.Yeter ki, ' tam bağımsızlık' ruhunu ve bilincini yeniden diriltelim ve 'Kuva-yi Milliye türkülerin de ulusça bir araya gelelim..." 

Sevgili Uğur, ne yazık ki ikinci bir Uğur Mumcu gelmedi Türkiye’me. Yarım kalan araştırmaların dahi ışık tutuyor bu güne. 

Aydınlık düşüncenin, çıkarsız solukların, satılmamış kalemlerin, davasına inanmışların, Kemalist düşünenlerin, özgürlükçü, hukuka inanmış , yurt sevgisi uğruna hiçbir fedakârlıktan kaçınmayanların; kalemi, sesi, ağabeyi, kardeşi olmuş hakiki bir yurt sever, Ata’sına lâyik bir vatan evlâdıydın! 

Dün senin soluğunu kesenler, bu gün Silivri toplama kampındakilerin kalemini susturdu. Yaşıyor olabilseydin sen de orada olacaktın! 

Sevgili Uğur, seni kaybetmenin acısı ilk gün ki gibi yüreğimde.Ama ışığın öylesine parlak ki her yıl 24 Ocak’ta yeniden kamaştırıyor gözlerimi. Sahte olmayan düşüncelerinde ruhunun asaletini görüyorum. Söylenmeyenleri söyleyen özgür kişiliğinde, Kuva-yi Milliye ruhu taşıyan bir vatanseverin gururunu görüyorum. 

Senin rüzgârın estikçe, utanmak yerine bundan çıkar elde etmeye çalışanları gördükçe; büyük mutlulukları hak ettiğini düşündüğün insanların, senin yanında ne kadar küçüldüğünü görüyorum. 

Dün vardın, bu gün de varsın, yarın da olacaksın... 

Kabrin nurlarla dolsun. Tanrı sana yakın, mekanın cennet olsun. 

Saygıyla eğiliyor, dualarımı gönderiyorum. 

24. Ocak. 2011 

Nurcan Çelik Yalun 

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..