- Kategori
- Güncel
- Okunma Sayısı
- 225
Mimar Sinan'dan mektup aldık !..

Net'ten...
İstanbul rantiyyecilerinin tarihi eserlerimizi, insafsızca tahrip ettiklerini gördükçe, duydukça çok üzülüyorum... Gün geçmiyor ki asârı antikalarımızdan birinin daha üzeri, kamufle edilmesin...
Dostlar alışverişte görsün...Tarihin acımasız rüzgarlarına direnen o muhteşem eserlerimiz, ruhsuz ve beceriksiz ellerin acımasız rötüşleriyle tanınmaz hale geliyor.
Eyüp Cami'inin yıllardır süren sözde onarım çalışmaları, bugün sürümcemede kalan hali çok üzücüdür...
Hele ki Osmanlı hayranlarının(?) ecdadın mezar taşını okuma hevesiyle başlattıkları bu Osmanlı Türkçesi rüzgarının anaforu içinde başları dönmüş olacak ki Eyüp Camii'nin arkasındaki kırık dökük mezar taşlarının mermer sarıkları, ayaklar altında hurda yığını olarak halen oradadır ve bunu görmezler...
Sözde tadilat yapılan âsâr ı antika, kamuflaj bittiğinde acınacak haldedir...Tarihin yerinde yeller esiyor ve altından çirkin bir beton yığını olarak AVM'ler, işhanları, ticaret merkezleri vs.çıkıyor.
Ders alınır umuduyla aşağıdaki yaşanmış öyküyü yayınlıyorum.
. . . . .
Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebaşı Cami´nin 1990´li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı tv´de şöyle anlatmıştı.
'' Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı.
Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu.
Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık.
Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.
Kalıbı yaptık.
Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.
Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektuptu ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:
"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum."
Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu´nun neresinden getirttiklerini söyleyerek açıklamalarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşaasını anlatıyordu.
Bu mektup bir sanatçının , yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir.
Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir.
Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur.
Bu duygunun yeni nesillerde de yaşatılması dileğimdir.
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Benim çocukluğum Eyüp semtinde geçti Mesut hocam. O semt çok eski ve tarihi bir semttir. Ama şimdi sizin de belirttiğiniz gibi o tarihi semtten eser kalmadı. Bir yazımda da söz etmiştim, İstanbul'un surlarını da, Romanın surlarını da Romalılar yapmıştı. Ama bugün Roma'ya gidin, surların içindeki hiçbir tarihi binaya dokunmamışlardır. Modern Roma surların dışında kurulmuştur. Biz de rant uğruna tarihi eserlerin üzerine AVM yaparlar da kimsenin sesi çıkmaz. Ne diyelim Allah bunlara akıl fikir versin. Saygılar, selamlar....
Erol Özışık 04.01.2015 20:38- Cevap :
- Erol Bey, Iyi ki eli kalem tutan; kafası çalışan, haksızlıklar karşısında yandaş olmadan protest mizacıyla gözlemlerini aktaran yürekli yazarlarımiz var...Yilmaz Özdil, bugunkü yazisıda Saray bombacısınin duzmece olduğunu örneklerle kanıtlamış...Sizin gibi Eyüp Semtini iyi bilen eski MB yazarlarindan Dilek Ç.isimli arkadaşımiz Fecebook'ta Eyüp Camii'nin acıkli halini anlatmıstı...Sosyal medya ve blog yazarları realist yaklaşımlarla bazılarının kirli yüzlerini çok guzeldeşifre ediyorlar.Siz de iyi ki varsıniz.Değerli kakınız ve uyarıcı yürekli yazılarınizla rehberlik yapıyorsunuz....Teşekkürler...sevgilerimle selâmlar.. :) 04.01.2015 22:32
Mektup olayı bir efsane de olsa EFSANELERDEN de alınacak dersler vardır.Yazımin genel temasi bugun yaşadıgımiz gercek liyakatsizlikleri vurgulamaktadır...Eyup Camisi ve cevresi gezildiginde aci gercekler gorulecektir.Saygılarimla...
Mesut Selek 04.01.2015 0:25Kıymetli Hocamız, Sayın Mesut Selek: Evet yine önemli, yine ders alınacak bir mektubun muhteviyatını bizlere okuttunuz. Mimar Sinan o tarihlerde kemer taşlarının ömrünü 400 sene olarak belirlemiş. Bu gün bir kağıdın ömrünü bilmeyenler Koca Sinan'ın katıksız ve gönül temizliği ile ülkesine bıraktığı eserlerin gölgesinde yaşıyorlar.Saygılar sunuyorum.Sağlık ile mutluluk diliyorum.
Mehmet Burakgazi 03.01.2015 22:11- Cevap :
- Mehmet Bey, cok teşekkur ederim...saygilarimla... 04.01.2015 0:19