Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '09

 
Kategori
Felsefe
 

Mina’da hangi şeytanı taşlıyoruz?

Mina’da hangi şeytanı taşlıyoruz?
 

Hac mevsiminin arifesinde olduğumuz şu günde, Hac farizasını yerine getirmek amacıyla mukaddes beldeye giden hacılarımızın mahşeri bir kalabalıkta bin bir mihnet ve meşakkat içerisinde yapacakları ziyaretin indi ilahi’de kabul olması ve sağlık, afiyet içerisinde sevdiklerine geri dönmeleri dileklerimle yazıma başlamak istiyorum.

Hac ibadetinin yerine getirilmesi sırasında bilindiği gibi Mina’da şeytan taşlanır. Hacılar daha önce topladıkları taşları Kurban Bayramı'nın birinci, ikinci ve üçüncü günleri, Akabe Cemresi, Küçük Cemre ve Orta Cemre olmak üzere şeytana üç şekilde taşatarlar ve bunun yapılması hac ibadetinin vacipleri arasındadır.Şeytan, gerçekten atılan bu taşlardan etkilenmekte midir? Bilindiği üzere varlığı madde ötesi bir cevhere dayanan şeytanın fiziksel şiddetten etkilenebileceğini düşünmek mümkün olmadığına göre bu taşlama niçin yapılmaktadır? İbn Abbas (r.a), bu soruyu kısaca şu şekilde cevaplıyor bize; “ Siz ancak şeytanı taşlıyor ve ancak atanız İbrahim (a.s.) ’in yolunu izliyorsunuz.”

Bunu yapmakla bir nevi, Hz. Âdem’den beri insanlığın ortak bir düşmanı olan şeytan ve onun temsil ettiği kötülük ile aramıza mesafe koymuş oluyoruz. Kötülüğe karşı iç dünyamızda bir direnç geliştirerek, dayanışma içerisinde buna karşı ortaklaşa bir tavır alıyoruz. Yaratılışımızın doğal bir sonucu olarak bizi hertür varlıktan ayıran, üstün bir konuma getiren insani algı ve melekeleri bu vasıf ve özelliklerde bulunmayan dinamiklerden ayırarak yaratıldığı ilk andaki safiyetiyle koruma kararlılığını gösteriyoruz.

O halde, İslam’da “ şeytan” kavramı acaba neşekilde alınıyor ele? Şeytan, antik mitolojilerde olduğu gibi insanın canına, hayatına kast eden ve amacına ulaşmak için tanrısal yeteneklerini zavallı insanı ortadan kaldırabilmek için seferber eden bazen keçi, bazen ihtiyar bir adam ve bazen de yılan şeklinde ortaya çıkan ütopik bir kötülük odağı mıdır? Yâda, merhamet tanrılarına yaratılışta ortak olan karanlık ve kötülüklerin yaratıcısı düalist inançların bir ürünü müdür?

Çeşitli ayetlere bakıldığın da dinimizde ki“şeytan” olgusu, diğer konularda olduğu gibi tamamen farklı ve orijinal bir şekilde alınmış ele. O, issiz ve dumansız bir ateşten yaratılmış.Algı ve muhakemenin beş duyu ile sınırlı olduğu, ortaya konan her tür kültürel olgunun bu derinliği aşamadığı 7. asırda Kur’an, madde ötesi bir cevherden bahsediyor bize. Enerjinin, ultraviyole şeklindeki dalgalanışları, biyolojik canlılık için zararlı bir etkiye sahip. Yapıtaşı muhtemelen bu niteliklerinde çok ötesinde olan bir ateş düşünün.Öyle ki, bu, bir yönü ile de insanda olduğu gibi akıl ve irade sahibi olan bir aşkın varlık. Maddi kalıplara indirgenmemiş bir varlığı bulunmakta. Zaman ve mekân, maddeyi algılamada kullanılan ölçüler, bundan soyutlanmış olan aşkın bir varlığın nüfuz edemediği bir yer bulunmamakta. Şeytan, kendisi gibi bilme kudretiyle donatılmış fakatvarlığı vücut kalıpları içerisinde sınırlandırılmış olan insanın, kendisinden farklı olabilecek üstünlüğünü idrak edemez. O’nun biyolojik varlığını sürdürebilmek adına ihtiraslarının kurbanı olacağını sezer. Baş kaldırışı bunadır. Fakat anlamadığı şey; mükemmelin ortaya çıkmasında kontrollü bir kötülüğün gerekliliği gerçeğidir. Yürümeyi öğrenen bir çocuğun bundan önce düşüp kalkmasındaki yanılgılarında olduğu gibi insan, yaratılış gayesi ve biyolojisi arasındaki dengeleri kurup olgunlaştırıncaya kadar bilerek ya da bilmeyerek hata ve eksikliklerinden alıkoyamayacaktır kendisini. Şeytan taşlama, sembolikte olsa insana bu yöndeki kararlılıklarını hatırlatan ve kendisi ile yaratılışındaki mükemmelliğe ulaşmada engel olan ağırlıklarından kurtulmasını telkin eden ulvi bir ibadet olmaktadır. ( 2008 )

 
Toplam blog
: 177
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

1965 Almanya doğumluyum. Atatürk üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunu olup, öğretmen olarak çalışm..