Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

31 Mart '21

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Minare Kayboldu

Bölgemizin en uzun minareli camisiydi. Evimin tam karşısındaydı. Heybetli minareden yayılan ezan sesi, dağlara çarpıp ovalarda yankılanıyordu.Önüne yapılan apartmanla gözden kayboldu. Şu çok katlı apartmanlar yok mu, minarelerin boyunu yedi yudu...
 
Bizim şehrimizde 80'li yılların sonunda oluşturulan bir mahalle vardır. Kooparatif evlerinin sıralanmasıyla meydana getirilmişti. Şimdilerde yaklaşık 20 bin nüfuslu kocaman bir semt olmuştur. İsmi, şehirmde tükenen halıcılığın zihinlerde yaşatılması için konulmuştu. Halıkent Mahallesi... Bu mahallenin meydanına sosyal tesisler yapılırken bir de cami yeri ayrılmıştı. Sonrasında hayırseverlerin yardımlarıyla cami tamamlandı. Adına da 'Halıkent Camii' denildi. Önceleri üç yıl kadar minareden yoksundu. Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneğinin üyeleri, özveriyle çalışmaları sonucu topladıkları paralarla mahalleye yakışır bir camiyi yaptırmayı başarmışlardı. Ne var ki bu caminin minaresini yaptıracak paraları kalmamıştı ve bu parayı toplamaya da güçleri yetmiyordu. “Ne yapmalıyız” diye düşünürlerken, onların bu halini öğrenen Ispartalı bir hayırsever, bu caminin minarelerinin yapımını üstlendi. 
 
Bu hayırsever kişinin adı Kemal Akgün’dü. Yıllarca Almanya’da eşiyle birlikte çalışmış, emekli olmuşlar, sonra Isparta’ya temelli dönüş yapmışlar. Terminal yakınlarında bir apartman dairesi satın alarak, güzel Isparta’nın tertemiz havasında emeklilik günlerini geçiren Kemal Akgün ile değerli eşi, çocukları olmadığı içinde fazla masrafları olmadığını söyleyerek, ellerinde kalan bir miktar parayla da Antalya’da limana yakın bir bölgeden güzel bir daire daha almışlar. Hal böyle olunca kışları Antalya’da, yazları Isparta’da olmak şartıyla kendilerine düzenli bir hayat sağlamışlar. 
 
Isparta’da oldukları süre içinde Halıkent Mahallesi’ndeki bu cami inşatını gören ve çok beğenen Kemal Akgün, ara sıra caminin inşaat alanına giderek yapım aşamasını takip etmiş, sonra da bitirildiğinde gidip görmüş ve içersinde namaz kılmış. Daha sonraki günlerde, dernek üyelerinin çabalarına rağmen bu caminin minaresinin yaptırılamadığını öğrenen Kemal Akgün, “Caminin minaresini ben yaptırayım, ancak bu camiye iki minare birden yaptırmak isterim, birisi eşimin hayrına, diğeri de kendi hayrıma” demiş. Kemal Akgün’ün bu önerisine çok sevinen ve kabul eden Halıkent Cami Yaptırma Derneği yönetimi, minarenin yapımına hemen başlanması için hazırlıkları tamamlatırlar. Ancak Kemal Akgün bu işle de kendisinin ilgileneceğini söyler ve gider Antalya’ya önce liman yakınındaki modern dairesini satar “Bize Isparta’da ki evimiz yeter, Antalya’ya da gitmeyiverelim” der. 
 
DAİRESİNİ SATIP CAMİYE MİNARELER YAPTIRDI 
 
Kemal Akgün Halıkentlilere verdiği sözü tutmak adına, Antalya’daki modern dairesini acil olarak satışa çıkardı. Alıcılar acil satılığı bir av olarak gördüler ve bu modern daireyi kelepir kapmak istediler. Kendisinin 200 bine aldığı daireyi yok pahasına vermek istemiyordu Kemal Akgün, ama öte yandan Halıkent Caminin minare yapım işini de önümüzdeki ramazan ayına yetiştirmek istiyordu. Baktı olacak gibi değil, “En fazla parayı kim verirse evim onundur” dedi ve 150 bin liraya veren kişiye evinin tapusunu devredip, parayı eline aldığı gibi Antalya’dan süratle yola çıktı, soluğu Isparta Halıkent mahallesinde aldı. 
 
Para tamam, temin edilmişti. Ancak söz konusu camiye yapılacak minare nasıl olacaktı ve ustalığını kim yapacaktı. Cami Yaptırma Derneği yönetimi pek çok fikir attılar Kemal Akgün’ün önüne, ama o bu fikirlerin hiç birini de beğenmedi. “Ben o iş de kendim hallederim” deyip, çekip gitti Halıkent’ten. 
Birkaç gün sonra döndüğünde minarelerin nasıl olacağını da bulmuştu, onları yapacak ustayı da beraberinde camiye getirmişti. Herkes bu zeki ve hayırsever adamın bulduğu fikri ve ustayı merak ediyordu. Minare ustası Ispartalı değildi, Rizeli bir Karadeniz uşağıydı. Kemal Akgün’ün dediğine göre bu usta Türkiye’nin en ünlü minare ustasıydı ve Isparta’ya yakışacak minareleri bu usta yapmalıydı. 
 
MİNARE USTASI MİMAR SİNAN HAYRANI 
 
Rizeli olan ve bu sebeple Karadeniz yöresine özgü şiveyi konuşan laz ustanın adı Ömer Ali Kurtuluş’du. Ve laz usta bu caminin minarelerin, planını çoktan çizip getirmişti. Aslında bu camiye dört minarenin yapılması düşünülmüştü. “Hele bir ikisini yapalım, ileriki yıllarda belki öteki ikisi de yapılabilir” diye düşünüldü ve caminin iki ayrı yanına, bu güne kadar Isparta’da eşi benzeri görülmemiş bir cami minaresi yapımına başlanıldı. Üç şerefeli ve 73 metre yükseklikteki, betonarme ve çelik konstrüksiyon yapı minareler yükseldikçe görenlerin beğenisi arttı, her bir insan Halıkent’e yakışır bir camiye, bu minareler ayrı bir özellik kattı” yorumunda bulunuyordu. 
Laz Ömer usta Akdeniz bölgesinde bir eşi olmayan bu minarelerin yapımında büyük Türk Mimarı Mimar Sinan’dan esinlenerek ve onu kendine örnek alarak gerçekleştirdiğini söyledi 
 
Ömer Ali Kurtuluş adlı laz uşağı, minare ustası 48 yaşında. Ama bugüne kadar Türkiye genelinde yaptığı minarelerin sayısı yaşının üç katı çoğunlukta. Hemen her ile günümüzde yapılan ünlü camilerin görkemli minarelerinin ustası Ömer usta. Mesleğe ilkokul dördüncü sınıfta başlamış ve o yıl okulunu terk etmiş, hep minare yapımında çalışmış. “İlkokulu bitirip diploma bari alayım” diye düşünmemiş, bu konuda kendisine baskı yapan ailesine de karşı çıkıp Karadeniz bölgesindeki her sahip olduğu güzelliğe veda edip, il il cami yapımlarında dolaşmış. “cami ve minare inşaatları benim için bir tutku, çalışırken çok büyük haz alıyorum. Daha ilkokul 2,nci – 3,ncü sıralarında öğretmenler defterlerimize çiçek resmi çizdirirken ben minare resmi çizerdim. Çocuklar bir kovboyun hayalini kurarken ben Mimar Sinan olmayı hayal ederdim” diyor. Ve ekliyor. “Yetenekler Yüce Allah tarafından insanların layık olanına verilir. Ben de bu yeteneği layık bulunmuş şanslı kullardan biriyim ve bu yeteneğimi önce Allah’ın rızasını kazanmak için yapıyorum. Malzemeye acımam, önce yaptığım işin sağlam olmasına dikkat ederim. Arkamdan dua edilmesini isterim, küfür değil. Kocaeli depreminde bütün binalar yıkıldı benim yaptığım minare ayakta kaldı. Kocaeli valisi daha sonra beni yanına davet edip tebrik etti Alnımdan öptü. Eğer bir minare çok katlı bir evin üzerine çökerse afatı çok büyük olur, şimdi genelde evlerin arasında kaldı camiler.” Diye anlatıyor. 
 
Laz minare ustası Ömer ali Kurtuluş, bir abide olarak, kurşun kalem kadar düzgün beton minarelerin Mimar Sinan’ın yaptırdığı minarelerin tekniğinin aynı uygulanarak yapıldığını tek farkın, Mimar Sinan tarzının o günün şartlarına göre taştan oluşu, kendi yaptıklarınınsa tamamen çelik ve çimentodan meydana geldiğini söyledi. 
Isparta’da yapılan ilk uzun metre minarenin nedenini de şöyle açıkladı Ömer usta: “Şimdi bu cami tamamen etrafı beş katlı evlerin bulunduğu bir alana yapılmış, bu durumda normal bir minare yaptırmamız halinde neredeyse evlerle aynı hizada olacaktı. Oysa insanlar caminin minaresine yukarıdan bakmamalılar. Bir ibadet yeri, Allah’ın evine insanların davet edildiği bir minare insanların bakışlarının erişemeyeceği yükseklikte olmalı. Yani insanlar başlarını eğerek değil, göge kaldırarak minareyi görmeliler. Bu düşünceyle böyle 73 metrelik bir minare yapımı gerçekleştirdik.” 
 
Her gün, başladığı inşaatı bir an önce bitirebilmek adına minarenin tepesine çıkıp çalışan Ömer usta, bu çalışmayı yaparken hiç düşmek gibi bir tehlikeyi aklına getirmiyor muydu? 
-“ Getirmez olur muyum, bir kolumun altında kefenim, öteki kolumun altında tabutum düşüncesiyle çıkıyorum minare yapımına. Evimde eşime ve iki çocuğuma her işe gidişimde vedalaşır çıkarım evden. Ama çok şükür bu güne kadar yüzü aşkın minare yaptım, hiç birinde burnum bile kanamadı. Tedbir bizden takdir Yüce Allah’tan. Tedbirimizi alıyoruz şüphesiz, ancak buna rağmen ölüm rizikosu da daima yanımızda dolaşıyor” diyor… 
 
Halıkent caminin her bir yakadan görünen çifte minareleri Halıkent’e ve Isparta’ya gerçekten çok yakıştı. Hayırsever Ispartalı Kemal Akgün, 150 bine evini satarak, başlattığı minare inşatınıın ramazan ayına yetişmesi için maddi manevi seferberlik içine girmiş. Karısı adına yaptırdığı görkemli minarenin bitirilmiş, kendi adına olanı da Ömer ustanın gayretleriyle birkaç güne kadar tamamlanacak. Kemal Akgün ne iyi etmişte böyle bir hayra kalkışmış ve ne iyi etmişte bu iyiliğini yerine getirtmek için minare ustaları içinde en iyisini bulmuş, Mimar Sinan’ın ustalığının torunu Ömer usta. 
 
Ömer Ali Kurtuluş Usta’nın Isparta’ya yaptığı, planı projesi kendine ait olan ve 200 bin Tl maliyetli minareler aynı zamanda Türkiye’nin ikinci uzun minaresi olma özelliğine sahip. Zira ilk ve daha uzun minareleri geçtiğimiz yıllarda Mersin iline yapmış Laz Ömer Usta. Mersin’e yapılan cami minaresinin uzunluğu tam 83 metre, neredeyse göğü delecek gibi duran bu minareler, Ömer Usta’ya referans olmuş. Şimdi günümüzün Mimar Sinan’ı gibi, kim nereye cami yaptıracaksa, harcayacağı parayı düşünmeden önce Ömer Ustayı bulup bulamayacağını düşünüyor. 
 
Velhasıl Halıkent mahallesi caminin minarelerinin yapımı çoktan bitti bitmesine de lakin minare artık gözden kayboldu. Yanına ulaşmadan hiç bir yerden görünmez oldu. Neden derseniz, Ispartalı müteahhitlerden birisi o minarenin ününü gölgelemek ister gibi, önüne duvar gibi gerdiği 7 katlı apartman sitesinin inşaatını tamamlamak üzere, kimse bu duruma bir şey demiyor. Sadece ben üzülmekteyim minareyi bir daha görememenin kederindeyim. Ezan sesini uzaktan da olsa duyacak olmak tek tesellim...
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..