Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

20 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Minik darbeler

Minik darbeler
 

bir tarım emekçisinin eski ayakkabısı, eski limonlar, bir de sümüklü böcek.


Sayın Temelkuran bugünkü yazısını geyiklerden sonra şöyle bitiriyor; son cümlesinde: “Aslında uzun uzuuun ergenekonu yazmak lazımdı ya, neyse…”

Yazsaydınız ya hanımefendi. Örneğin,

Atatürk deseniz sözde Marksist entel dostlarınızı kızdırırsınız; daha doğrusu, “Ece, ne o? Geri gidiş mi görüyorum sende?” diyebilirler size. “No passaran!” dersiniz, bu kez de emperyalistleri kızdırırsınız. Zor iş, zor.

Zor dostum zor.

Hem koşullarını koruyacaksın hem de kendini. Hele kendin olmak… Off, zor zor.

Ben sevdiklerimi eleştiririm. Bir sürü; sürü halinde; elinde kalem ortalıkta zırvalayanlar varken, sevdiğimin az olması nedeniyle ona gitti laflarım.

Ece hanıma fazla yüklenmeden asıl anlatmak istediklerime gelirsem..

***

Türkiye aslında globalleşmenin eşiğini geçmiş. Batı ülkelerine şöyle bir bakıyorum, onlar da aynı “maraba-taraba” basitliğinde yaşama alışmışlar. Dinledikleri müziklere bakın, filmlere bakın; fısss!

Pek fark kalmamış aramızda onlarla. Onlar da aynı darbeleri yiyorlar, çapı farklı.

Diyeceğim;

Efendim bu darbe dedikleri şey, aynı şeye benziyor; tacizci birinin yaptığı şeye benziyor: sürekli ve inatla taciz etmek. Yani,

SÜREKLİ DARBE!

Bu sürekli devrim tezini savunun solun romantikleri gibi bir anlayışa dayalı: sürekli darbe, minik darbe, toplanınca devrilen ağaç.

Ağacın gövdesine minik balta darbeleri, sonra sola devrilen ağaç.

Yok, sağa devrilen.

Aslında sola devrilen daha doğru. Çünkü ağaç devrilince parçalanmış bir ülke, Sevr’den bize hediye, Konya civarında şeri bir ülkede Türklere ayrılan bozkırlar. Sahiller ve güzelim kentler para karşılığında satın alınmışlar, garsonlar bizden. Falan filan.

Sağa devrilmiş demem, o ki, demem; milliyetçilik lafı onların ya, ondan.

Sola devrilmiş desem, bizim sol aydın kaçmak için ülkeden, bahane arar; bir ayakları Paris’te bir ayakları Che’nin evinde:

Kim yakacak gemileri?

Sakın bir hayır beklemeyin derim onlardan. En çok olacakları sayın Ardıç kuşu kadar olacaktır. Entelektüelizmin bağırsaklarında fermente olmadan saçmalama hakkınız olamaz!

***

Bi’

De,

Şey var tabi; hiç bir şeyi umursamayanlar. İki gruptalar: bir: şeyinde olmayacak kadar cukka sağlam olanlar; bunlar da iki grup: parası olanlar ve bilgisi olanlar. İki: maraba-taraba olanlar. Genelde bu grubu durdurmak ve anlama yetilerini beyinlerinden söküp almak adına din-ahlak-gelenek adındaki sihirli üçgen matkap kullanılır. Aile reislerinin beyinleri uyuşunca beş dakikadan kısa süren “sekislerle” bol üreme durumunda olduklarından, çoğalmanın adı olmuşlardır bu gruptakiler.

***

Zor mirim zor.

Aşağıdaki lafa bak:-ben beğendim valla-

Bilineni anlatmaktır en zoru.

Veya,

Herkesin bildiğini ısıtabilmektir mesele. Veya da,

Herkesin bildiğini yeniden hafızalardan coşkuyla çıkarabilmekte ve ateşlemekte mesele.

Kısaca, herkesin bildiğini herkese yeniden inandırmakta mesele.

Zor olan bu işte.

İşte o yüzden bilinen üzerinde laf üretmek kolay olmayan. Yoksa dağa çıkan devrimcinin cinsel hayatından bahsetmek değil mesele. Veya,

Daha hiç bir şey üretmeden kendilerini, kendi aralarında, pohpohlayanların kurduğu manik, vıcık, garip kulüpler olmasın bu yaştan(40) sonra zaman vereceğimiz yer: kendini yiyen edebiyat dünyası gibi.

Zaman çekirdek, çıtlatın durun!

***

Sayın Nedim Gürsel'in kendilerini sürekli romancı olarak savunduğu Cevizkabuğu’nda tüylerim dikleşti. Sayın Öztürk’e şu lafımı biri iletse çok mutlu olurdum: İslam’ı tabulaştırırsanız nefreti yüklersiniz.

Nefret sevgisini ikiyüzlü yapar. Anlayamazsınız sevip sevmediğini.

Sayın Cevizoğlu’nu tebrik etmek isterim. Çok iyi gözlemci ve okuyucu.

Son derece güzel bir tartışma programıydı. Herkes birbirine karşı saygılı ve tahammülkardı.

Roman konusunda söylemek istediğim şeyler var ama tıpkı sayın Temelkuran’ın gerekçelerinin benzerleri yüzünden yazmayacağım.

***

MB eskiden her yazılanın değerli bir yazı olduğu bir yerdi. İnsanlar özenerek ve belli bir ritimle yazarlardı. Birbirimizi tanırdık ve okurken keyifler alırdık.

Sonra seyrek yere düşen yazılar yazılmaya başlandı: durmadan.

Ardından, sanki buradan ekmek yiyen olmuş gibi, nasılsa beni seçerler de ben de ünlü olurum diyenler türedi; ama asla bıkmadılar onlar da.

Sonra şairlerimiz peşi sıra… oh oh!

Ve en sonunda da; (aklıma Almanca o şarkı geldi, iyi mi: da da da), ne bulurlarsa; yaz, sıkıldın yaz, sıkıştın yaz, yaz babam yazcılar geldi.

Şimdi mi?

Fıstık gibiyiz. Fıstık!

Daha az zaman ayırıyorum artık buraya. “Çoluk çocuk” anlayışıyla çocuk olmak farklı şeylerdir.

Sanırım hepimiz biliyoruz bunu.

Basitlik iyidir, basit olmak da. Ama burası,

Çoluk çocuk işine döndü yazmak burada. Benden söylemesi.

Nedeni gayet basit: okumayı değil, yazmayı seviyorsunuz.

Her eline keman alanın Vivaldi, Paganini, Bach çalmaya çalışması gibi.

Kalem ney gibidir, herkese sesini vermez.

Doğru nefeslersin doğru ses çıkmaz.

Kalem herkese kendin vermez. O yüzden çok tacize uğrar.

***

not: dün blog yazıp yayına verdiğimde bir blog yazarı da yazısını yayımlamıştı. ünlü bir erkek porno yıldızının cinsel organından bahsediyordu. uzatmayayım, bugün baktım yazım 20 okunmuşken o yazı 700 okunmuş. yere tükürdüm ve dedimki, ammma ... meraklısı varmış bee, dedim. ama yere tükürerek söyledim. tabi okunma derdinden değil, nasıl bir yerde yazdığımdandı.

not: düşeyazmak, zalimdi zaman gibi mum dibinde kalacak gibi. şaşırmam, çünkü burada çok çok az sayıda kitap okuyan var ve onlarda başka ülke yazarlarıyla zamanın çekirdeğini çıtlatmaktalar. sıra olmaz sene buralara gelmez, sanırım biraz da aşar gibi.

not:kapitalizm çekirdek sever: insanzamançekirdeği. bakıyorum yeni müzikler üretemiyorlar, tv'lerde eski klipler dönüyor, dönüyoruz. başımızın dönmesi geçince gerçekler karşılayacaktır bizi; her peronda.

sağlıcakla.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..