Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '06

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Minik kedi minnoş

Minik kedi minnoş
 

Bir sabah uyanıp, evinizin içinde yavru bir kedi ile karşılaştınız mı?
Biz karşılaştık. O zamanlar ben lise tahsilime devam etmekteyim. Evin nüfusu 7, rakım 1 m... Kardeşlerimin üçü benden daha küçük, (toplam 5 kardeşiz) öteki de benden bir yaş büyük ablam. Diğer iki kişi de, benden epey büyük olan annem ile babam.

Evimiz, küçük, bahçeli bir ev. Yaz ayları... Kapı-pencere açık yatıyoruz. (Demek ki o zaman hırsızlık olayları yokmuş... Hayret?!..) Evin en erken kalkanı benim. O nedenle de, gece meydana gelen gelişmelerden en önce benim haberim oluyor.

Sabah çok ince tonda bir "Miyaaavvv" sesi ile uyanıyorum... Odanın içinde, orta yerde bir kedi dolanıp duruyor. Ne çok küçük, ne de çok büyük. Tam sevilecek kıvamda!.. Hani olur ya... Beyaz, turuncu ve siyah renklerin kendi dağınıklığında serpiştirildiği desende bir kedi. Çok şirin..

Benden sonra kardeşlerim uyanıyor... Özellikle küçük kardeşlerim bayılıyorlar bu davetsiz misafire. Bir küçük yumak bulunup getiriliyor, atılıyor minik kedinin önüne... Bu kedilerin iki "yumuşak karnı" var herhalde!.. Biri fare, ötekisi yumak. Bunları görünce kendilerinden geçiyorlar.

Minik kedi, deliler gibi oynuyor yumakla!.. Her hareketi ile daha da şirinleşiyor, daha da güzelleşiyor... Kalbimize tırnaklarını daha bir geçiriyor. Geçiriyor ki, söküp atamayalım oradan onu!..

Derken ev ahalisinin tamamı, yeni güne ve yeni kediye merhaba diyor. Annem görür görmez kızmaya başlıyor!.. "Atın onu dışarı!.. Pis midir, arı mıdır!.." Tipik çocuk mızırdanmaları, "N'oooooooluuuur!..." yalvarmaları... Sanki az önce bağırıp-çağıran kendisi değilmiş gibi... Annem bir kaba süt koyup getiriyor...

"Acıkmıştır yavrucak yazık. İçsin."

Kediciğin evde kalması garantiye binince, isim arayışları başlıyor. En küçük kardeşim, "Minnoş" diyor.... Anında kabul görüyor bu isim. Ve... Minnoş, ailemizin 8. ferdi olarak nüfus kütüğüne kaydını yaptırıyor minik patileri ve doyumsuz şirinliği ile.

Gündüz, gece... Artık her anımız Minnoş'un şirinlikleri ile dolu. "Minnoş aşağı, Minnoş yukarı", " Minnoş şunu yaptı, Minnoş bunu yaptı"

En çok da, geceleri evimizin bahçesindeki lambaya gelen gece kelebeklerini avlamasına bayılıyoruz. Bir oraya zıplıyor, bir buraya... Yakalıyor da hınzır!.. Kendisini sevdiriyor, çok sevdiriyor... Ama kesinlikle kucağa alınmaktan hoşlanmıyor!.. Kendi halinde, özgür, bağımsız, müstakil bir kedi!..

Söylemeyi unuttum. Minnoş dişi bir kedi. Gün geliyor... Minnoş bir mart ayından, karnında bebelerle çıkıyor. Çok seviniyoruz!.. " Minnoş 'un yavruları olacak!.."

Bir sabah, annemin sinirli bağırıp-çağırmaları ile uyanıyoruz. Annemin kirli çamaşırları koyduğu selenin içi Minnoş 'a doğum kliniği olmuş. Kirli çamaşırlar daha da kirli artık!.. Hem de nasıl!.. İyyyyk!.. Minnoş doğuruyor. Biri siyah beyaz, ikisi kendi renginde 3 yavru. Ama minnoş, özgür ya!.. Özgürlüğünden yavruları için bile taviz vermiyor. Bakmıyor yavrularına. Çok geçmiyor, yavrular ölüyor.

Minnoş, karlı dağdan serin!.. Sanki o çocuklar onun değil!..Ben ve kardeşlerim ziyadesi ile üzülüyoruz. En çok da annem!.. "Ana yüreği" işte. Biliyor yavrunun ne demek olduğunu. Minnoş 'a çok kızıyor. Ama... herşeye karşın, sevmeye devam ediyor. "ana yüreği" dedim ya!..

Minnoş çok temiz, Minnoş çok uslu!.. Hiçbir yeri kirletmiyor, açıkta yemek görse gidip dokunmuyor...

Onu çok seviyoruz.
Ve...
Bir gün minnoş'u göremiyoruz evde.
Ertesi gün de...
Ertesi gün de...
Diğer günlerde de.
Minnoş, geldiği gibi gidiyor. Bize bir "miyav" bile demeden.

 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..