- Kategori
- Edebiyat
Minik kuşun müjdesi
Orada, konduğu dal üzerinde şakıyor da şakıyor.
İşte orada, zeytin ağacının tepesinde dallardan birinde, yapraklar arasına saklanmış şakıyıp duruyor. Ama ne şakımak, berrak akan derelerin şırıltısı gibi, erken sabah rüzgarlarının yüzünüze değmesi gibi. Benim minik kuşum, sabah başlayıp gün boyu devam eden yaşam sevincim.
Çıkardığı o doyulmaz güzellikteki şiirsel ses tüm benliğimi sarıyor, okşuyor, güne büyük bir moralle başlamamı sağlıyor. Bazen ıslıkla ona eşlik etmeye çalışıyorum, bazen de aynı sesleri çıkarmaya çalışıyorum, ne mümkün. Şırılı şırılı fiyuv, fi uv, fiyuuu, şirili şirili şırılı fiyuv, fiyuuv". I-ıh, katiyen olmuyor. En iyisi susup, Allah'ın yarattığı bu mucizeyi sonuna kadar dinlemek. Dünyanın değme keman sanatçıları bile bu sesi çıkaramaz. Sanki, küçücük gagasına üç beş tane akide şekeri yerleştirmiş, döndürüp duruyor onları; şekerler erip de içine aktıkça daha bir güzel çıkıyor sesi.
Ne diyor, neler diyor acaba diye düşünüyorum, bu güzelliğe uyan ne olabilir diyorum ve aklıma tek bir şey geliyor; YAŞAM SEVİNCİ. Kalkın diyor, bakın gün doğuyor, ne sıkıntınız, tasanız varsa unutun ve bu güzel günü karşılayın. İçinize çekin temiz havayı ve dağlardan esen çiçek kokularını, rüzgar yüzünüze değsin, hadi kalkın ve yaşayın. Neden mi?. Çünkü o, yaşam mücadelesine çoktan başlamıştır bile.
Bir minik kuştur o kırmızı kiremitli damlarda
pencere köşelerinde yiyecek arayan
bir iki kırıntı bulup doyurunca karnını
kanatlarını çırparak konduğu bir ağaç dalında
neşeyle şakır şükredercesine
yaprakların rüzgarla dansına dalarak
İşte böyle, benim mini kuşum aslında ne çok şey söylüyor bizlere. Yaşamak önce var olmak. ve var olmanın da sevincine varmak. Minik kuşum, yarın yine gel emi.