Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '07

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Miniş

Miniş
 

Miniş, muhabbet kuşumuz, evimizin neşesiydi. Bu Temmuz iki yıl olacak, bizlerden ayrılalı. Birlikte geçen onbir yıl. Kendi zamanlarına göre daha uzun bir süre imiş. İzmir Fuar hayvanat bahçesine gittiğimizde girişte hemen solda çok büyük bir kafes içinde yüzlerce muhabbet kuşunu bir arada görürdük. O zamanlar çoğu kimse gibi ben de bu kuşların ne marifetli olduğunu bilmezdim. Daha sonraları TV lere konuk olup, konuştuklarına, şarkı söylediklerine tanık olduğumuzda onlara olan sevgi ve ilgimiz artmıştı. İlk önce kardeşimin evinde tanıştık muhabbet kuşu ile.

Adı Maviş idi. Kafesten çıkıp uçması, parmağımıza konması, öğrendiği bir kaç kelimeyi söylemesi o yıllarda küçük olan çocuklarımızın çok hoşuna gitmişti. Çok kısa bir süre sonra (bu işin ticareti de başladığından) ortanca oğlum bize Miniş'i getirdi. Tabii ki o zamanlar adı yoktu. Kuşa Miniş ismini eşim verdi. Önce yadırgadık ama sonra hem ismini hem kendini çok sevdik. Sadece biz değil, evimize konuk olan herkes. Böylece Miniş ailemizin son bireyi olarak bizlerle yaşamaya başladı. Fazla masrafı yoktu, hep aynı yemi tercih ederdi. Karşıyaka'mızın suyu diğer yerlere göre iyidir. Güvenle içilebilir. Miniş'te bizim gibi çeşme suyu içerdi. Ara sıra ballı yem falan alsak nedense pek beğenmezdi. Ben değişik gıdalara alıştırmak istediysem de evdekiler izin vermezdi.

Onu kızdırmak hoşuma giderdi. Kuyruğuna elimi sürsem bağırırıdı. Döner ve parmağımı ısırırdı. Halının üstünde küçük toplarla oynardık. İyi bir kaleci olduğunu söyleyemem (!). Toptan kaçardı, çarpacak diye korkardı galiba.
Geldiğinde 20 günlük falanmış. Satan kişi söylemiş. Sonraları onun kariyer sahibi, iyi ve kaliteli bir aileden geldiğine (!) tanık olduk.

Günler, haftalar, aylar, yıllar geçti. Bir kaç kez çiftleştirdik. Bu arada Miniş erkek idi. Yavruları ufacık, tüysüz çirkin şeylerdi. Anne nedense yavrularına kötü davranırdı. Miniş onları hem korur hem de beslerdi. Bazı annelerin böyle davranışları olabiliyormuş. Yavruları, biraz büyüyünce yakın akraba ve ilgilenecek dostlarımıza verdik. Bir süre sonra bir daha çiftleştirdik. Gene yavruları dağıttık. Yıllar geçti yavrularının yavruları, onların yavruları...

Bir sürü torun sahibi olmuştu Miniş. Dışardan gelip kapıyı açtığımızda bulunduğu yerden "şişşt, cici kuş cici kuş" diye seslenirdi. TV seyrederken ortalığı ayağa kaldırır ceza olarak kafesini diğer odaya taşırdık. Öğrendiği onlarca kelimeyi ardarda söylerdi keyfi olduğunda. Bazen ısrar etseniz ağzında bir kelime alamazsınız, parmağınıza gelmez, ısırır, ne kadar iltifat ederseniz edin inadı tutar, kafesinden çıkmazdı. Kafesinden çıkınca, salonda bir tur atar, ya koltuğun üstüne ya da omuzuma kakasını yapardı. Azarladığımızda ise süt dökmüş muhabbet kuşu gibi dinlerdi. Tatil vb. gibi durumlarda evden ayrıldığımızda anneanneye giderdi. Geldiğimizde bizimle bir kaç gün konuşmaz, küserdi. Şüphesiz evinde muhabet kuşu besleyenler çok daha iyi bilirler, tarif edilemeyen ayrı bir güzellikler içindesiniz.

Onun son dakilarını birlikte paylaşmak hayatımda unutamayacağım anlardan birisidir. Evdekiler kimbilir kaçıncı uykularındaydılar. Ben TV seyrediyordum. Oldukça geç olmuştu. Masanın üstünde duran kafesinde huzursuzdu.

Benzer huzursuzluğunu 17 Ağustos depremi gecesinde de yaşamıştım. O gece de huzursuzdu. Sanki olacakları çok önceden biliyordu ki kafesin içinde bir o yana bir bu yana gidiyordu.

Ancak bu defa farklıydı. Zaten son zamanlarda bu rahatsızlığı ve sıkıntıları sıklaşmıştı. Açıkçası artık onun aramızdan ayrılacağı zamanın geldiğini hissetmiştim. Kafesinden çıkardım. Halının üstüne koydum. Bir şey yemiyor ve içmiyordu. Su vermek istedim, olmadı. Hiç bir şey yapamıyor, gözleri bir açılıyor bir kapanıyordu. İstediği başka idi. Avucuma alıp sevdim, okşadım, sevdim okşadım... dakikalarca. Okşadım... ta ki hareketsiz kalana kadar.

Sabaha karşı eşime Miniş'in artık bizlerden ayrıldığını söyledim. Çocuklar da uyandılar. Son bir kez daha gördükten sonra bir kutu içine yerleştirip apartmanın arka bahçesine gömdüm.

Bazı hayvan dostlarımızın hayatımızda yeri başkadır. Bizim Miniş küçücük bir canlı idi. Ama sevgimiz büyüktü. Onu özlemiyoruz dersek yalan olur. Hala kapıyı açarken içerden "şişşt, cici kuş, cici kuş" seslerini duyarmışım gibi geliyor. Miniş'in hayatımızda yeri başka olduğu için başka bir muhabbet kuşu almaya içimiz elvermiyor.

Resim: Miniş
 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..